Bugünlerde AB'ye karşı olan çevreler yeni bir kılıf kullanıyorlar. Demokrasiyi ve açık toplum arayışlarını doğrudan kötüleyemedikleri için 'haysiyet mücadelesi' yapıyor görünüyorlar. Avrupa Birliği'ni neredeyse "düşman örgüt" ilân ettiler. Efendim, ABD makamları "Türkiye'deki kapatma davasıyla neden ilgileniyorlarmış". AB yöneticileri ülkemize neden gelmişler. Avrupa Birliği organları ne diye bir biri ardına "demokrasiye ve halk iradesine gölge düşürmeyin. Parti kapatmak sıradan bir şey değil, iyi düşünün" diyerek işlerimize karışıyormuş. Hukukî süreç başlamışken, pişmiş aşa su katıyorlarmış. Daha neler... Haysiyet lâfını anlarız da, önce iddia sahiplerinin geçmişine bakarız. Sözleriyle özlerinin bir olup olmadığına... Kavramları çarpıtmada ve içini boşaltmada çok mahir bizimkiler. Türkiye'yi çifte standartlar ülkesine çevirdiler. 'Kanun' ile 'hukuk'u bir tutarlar. 'Üstünlerin hukuku'nu, 'hukukun üstünlüğü' diye savunurlar. 'Anayasal devlet' olmak değildir dertleri, 'anayasalı devlet' olmak yeter onlara. Şemdinli savcısı iddianamesine bir general adı yazdı diye ortalığı birbirine kattılar, adamcağıza hayatı zindan ettiler. Başsavcı iddianamesinde alenen cumhurbaşkanını suçluyor, tıs yok! Sarıkaya olunca bir türlü, Yalçınkaya olunca başka türlü hassasiyet! Bir belediyenin tanıtım kitapçığında dinî nikâha atıf yapıldı diye kurulu düzeni sarsmaya yönelik tehdit algılayanlar, devlete darbe günlükleri yayınlanırken sus pus oluyorlar. Başbakanın "velev ki simge olsa" sözünde 'lâikliği bozmaya teşebbüs' suçu vehmedenler, CHP'li Öymen'in başörtüsünü Nazilerin ve faşistlerin gömleklerine benzetmesinde sakınca görmüyorlar. Haysiyetten ve hukuktan bahsetme sırası her hâlde en son onlara düşer! Çok değil, daha geçen yıl ülke bir haysiyet ve demokrasi sınavındayken Cumhuriyet mitinglerinin arkasındaki çirkefi görmezden gelip 'milletin sesi' diyenlerin, gece yarısı muhtırasını sevinçle karşılayanların, 367 skandalına alkış tutanların şimdi haysiyetten, dürüstlükten bahsetmeye hiç hakları yok. Sözleri millet nezdinde hiçbir değer ifade etmiyor. Marifet her zaman, her yerde ilkeli davranabilmekte. Özüyle sözü bir olmakta. O da bizim ulusalcılarda ve elitlerde yok...