Kimlik kişilerin olduğu kadar, toplumların da kendilerini tarif edişleridir. Ad, soyadı, göz rengi, doğum yeri, köken, soy, ırk, din, meslek, hobi... kişisel kimliği tarif etmek için kullanılabilir. Toplumlar da kimliklerini tarif ederken etnik, ırkî özellikler, coğrafya, tarih, kültür miraslarını kullanırlar. Rahmetli Remzi Oğuz Arık'ın tarifiyle "coğrafyadan vatana geçiş" serüvenleri milletlerin kimliklerini gösterir. Kimlik yekpare, tek bir unsurdan oluşmuş bir şey değil. İnce ayrıntılarla küresel toplumdan bireye inen lif örgüsü, karmaşık bir hücre dokusu. Bireyden, aile, toplum, ülke çapına yükseldikçe ve küreselleştikçe kriterler elenir, ayrıntılar törpülenir. Tıpkı telefon numaraları gibi. Her birimizin özel telefon numaraları vardır. Ama çap arttıkça, topluma yükseldikçe ferdî numaraların önüne şehir, ülke kodları gelir. Kişisel numaralarımız bu üst kodun altında toplanır. Bu bir kayboluş, yok oluş veya değerinden kaybediş değildir. Üst kimlik kişisel numaraların topluca hıfzedildiği katalog veya telefon rehberi gibidir. Kişiden aileye, aileden sülaleye, sülaleden soya, soydan boya, coğrafyaya, tarihî geçmişe, sahip olunan dine göre tasnifler yapılabilir. Kişileri kaybetmeyen, "hiç"e indirmeyen, ama büyük aidiyeti hatırlatan bir tarif, üst kimliktir. -Üst değerde birleşince insanlar sevişiyor, alt kimlikleri öne çıkarınca dövüşüyor. Tarihte üst kimlikler öne çıktığı oranda barış, alt kimlikler ölçü alındığı sürece kavga yaşanmıştır. İlk kavga Hazreti Âdem'in iki oğlu arasında oldu. Kâbil "kardeşlik" üst kimliğini değil "ben"i, yani kendini referans aldıktan sonra, Hâbil'i öldürmüş, kardeş katili olmuştur. İnsanların aile, soy, cinsiyet kriterleriyle üstünlük kavgaları yaptığı bir zamanda, İslâmiyet "Müslümanlık" üst kimliği kazandırarak kızgın toplumları barıştırmış, huzur asırları bahşetmişti. Hepimizi kadın veya erkek, Türk, Arap, Kürt, Rum, Acem, Frenk, İngiliz, Slav, Habeş... olarak farklı ırklardan ve coğrafyalarda, renk renk yaratan Cenâb-ı Hakk'tır. Bunların hepsi birer alt kimlik unsurudur. Genetik müktesebatımızda ve dünyaya geliş sıramızda hiçbir irademiz, dahlimiz olmamıştır. Bunların her biri bütüne zenginlik katan çeşnilerdir. Mükemmeli oluşturan nüanslardır. Ama bir kişinin öbürüne üstünlük taslayacağı, çabayla kazanılmış bir meziyet değildir. Vaktiyle Osmanlı ceddimiz renkleri, ırkları, farklı dinleri "Osmanlı" üst kimliği altında toplamıştı. Tarihin en uzun ömürlü devleti olmuştu. Irk, din, soy, ulus alt kimliklerine bölünüp dağılınca parçalar dayanamadı. Bir asırda üçer beşer kamp değiştirdiler, birbirleriyle savaştılar, sömürge oldular. Ne kimlik buldular, ne de huzur. ABD, Osmanlı tecrübesini iyi okumuş görünüyor. Uzun iç savaşlarla "Amerikalı" üst kimliğini buldular. Dünyanın her kıta ve ülkesinden, her dinden, kültürden milyonlarca insan önce "Amerikalıyım" diyor. Sonra alt kimliklerini sıralıyor. Avrupa kendi kazanımlarının ve seçimlerinin ürünü olmayan, doğuştan gelen ırk ve soy ölçüleriyle kendilerini tarif ettiği asırlar boyunca savaşıp durdu. Ama şimdi bilgi çağının şeffaf ortamında birbirlerinin farklılıklarını, alt kimliklerini daha iyi tanıma, kabullenme ve iş birliği yapma imkânını yakaladılar. Avrupa artık bir üst kimlik oluşturma yolunda. Çarşamba günü konuya devam edeceğiz.