Viyana'nın ötesi

A -
A +

Müzakere Çerçeve Belgesi"nin şekillendirilip, onaylanması sırasında Lüksemburg'da yaşananlar adetâ bir "belgesel" oldu. Bu belgenin muhtevası ve müzakerelerin başlamasının ülkemizin geleceği bakımından tayin edici bir önemi vardı. Milletimizin kahir ekseriyeti nefeslerini tutarak bekledi. Bir müjdeli haber gözledi. Olmak ile olmamak arasında iki gün gidip geldi. Üç Ekime girerken ufkumuzda iki ihtimal vardı; Ya içimize kapanıp etrafımızı hamaset surlarıyla örecek ve "biz bize benzeriz, bize bizden başka dost yok" afyonunu çekmeye devam edecektik. 200 yıldır olageldiği gibi sen-ben kavgalarıyla, vizyonsuz siyaset dalaşmalarıyla, millet iradesine darbeler vurarak, bağrımızdan çıkanlara darağaçları kurarak, medenî camiada horlanarak yuvarlanıp gidecektik. Çok şükür olmadı! Ya da Avrupa camiasına ve değerlerine karışıp, devleti ve kurumları yeniden inşa edecek bir medeniyet projesinde buluşacaktık. Çok şükür oldu! Cilveler Ceddimiz İstanbul'u aldıktan sonra "kızıl elma"mız Roma idi. Fütuhat yoluyla ilerlerken Viyana'da takılmıştık. Asırlar geçti, biz çok değiştik. Ama gördük ki Viyana'nın sakinleri hiç değişmemişler. 1683'e saplanıp kalmışlar. Gazetelerinde "Türkler yeniden Viyana kapılarında" manşetleri atıyorlar, seçimlerinde hâlâ Osmanlı fobisini kullanıyorlardı. Turizmleri bile düşmanlık üzerine kuruluydu; "Türkler şu cenahtan gelmişti, şu yamaçta durmuştu, bu kapıdan vurmuştu..." diyerek turist çekip, para kazanıyorlardı. Türk korkusuyla yatıp, Türk korkusuyla uyanan bu kavimlere vakarlı, seviyeli, vizyonlu bir duruş sergilemek gerekiyordu. Lüksemburg'da işte bu yapıldı. Yeni kavramlar edinmiş, yeni yöntemler kuşanmış, yeni değerler peşine düşmüş olarak Viyana'yı aştık. Lüksemburg pazarlığında Avusturya'nın karşımıza "çetin ceviz" olarak çıkması tarihin bir cilvesi miydi? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi; öne çıkmak istemeyen Alman, Fransız Hristiyan sağcılarının bir tezgâhı mıydı, bilmiyoruz. Sifon çekildi, hepsi birden akıp gitti. O gün başka şeyler de oldu. Avrupa'nın Hristiyan sağ militanları Lüksemburg'da, Brüksel'de "Türkiye'ye hayır" mitingleri düzenlediler. Ülkemizde de ülkücüler bir yanda, aşırı solcular ayrı yanda toplanıp "Avrupa'ya hayır" dediler... O gün yağmur yağdı ve berrak bir gök kuşağı İstanbul'un Avrupa yakası ile Anadolu yakasını kucakladı. Güneş tutuldu o gün. Güneş, 200 yıldan beri görülemeyen tam bir altın bilezik halkasıyla karanlığı sardı. Başka bir şey daha oldu dün. Hatırlarsanız 1999 yılında AB komiserleri Verheugen ile Solana çok önemli bir mektupla bir gece ansızın Ankara'ya çıkagelmişti. Ertesi gün ramazan başlıyordu. Dün de Abdullah Gül tarihe altın imza düşmek üzere Lüksemburg'a uçtu. Bugün ise ramazan... Viyana ötesinin tüm milletimize, Avrupa'ya, tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyor, Ramazan-ı şerîfinizi kutluyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.