Yeni Papa ne diyor?

A -
A +

Bir süredir dünya Vatikan'ı konuşuyor. Malum, Vatikan etrafı surla çevrili 440 dekar arazi özerinde kurulu, 900 nüfuslu (evet, dokuz yüz) bir devlet! Papa bir milyar 300 milyon katoliğin ruhanî lideri ve gittiği yerlerde devlet başkanı muamelesi görür. İki hafta süreyle; Saint-Pierre meydanı, kırmızı pelerinli yüz küsur kardinalin edâlı geçişleri, kilise resimleri, papa adaylarının kimlikleri, formasyonları özenle anlatıldı. Bacadan kara duman tüterse veya ak duman çıkarsa ne anlama geleceğine kadar çok şey zihinlere atıldı. Şuur altları bir güzel beslendi. Ahlâksızlık skandallarıyla çalkalanan ve her geçen gün kan kaybeden kiliselerde umutsuzluk çanları çalıyordu. Katolikler; Müslümanlığın yayılışı bir tarafa, Evangelist Hıristiyanların artmasına bile tahammül edemiyordu. İşte böyle bir zamanda Vatikan'ın, yakaladığı bu propaganda fırsatını çok iyi değerlendirdiğini söylemeliyiz. Ölen Papanın tüm dünyayı dolaşıp çeyrek asırdır yaydığı mesaj yerini bulmuşa benziyor. Her dinden 200 devlet ve hükümet başkanının ve milyonu aşkın Hıristiyanın iştirakiyle düzenlenen cenaze töreni, "dinler arası diyalog" mayasının tuttuğu şeklinde yorumlandı. Ne Roma'da, ne Paris'te kimse "lâiklik elden gidiyor" diye sokaklara dökülmedi. Hiçbir Avrupa gazetesi "günah çıkartan, siyaset yapan bu ruhban sınıf kim oluyor?" diye manşet atmadı! Alman asıllı kardinal Joseph Ratzinger'in seçilmesi AB çevrelerinde ve ülkemizde yorumlanıyor. Papa seçilince 16. Benoît adını alan Ratzinger Türkiye hakkında yeni bir demeç vermiş değil. Ona atfedilen sözlerin kaynağı 2004 yılı 17 Eylülünde kardinaller toplantısında yaptığı bir konuşma. "Giornale del Popolo" gazetesinde yayınlanan konuşma metni Ratzinger'in fikirlerini tanımamıza imkân veriyor. "Sonuç için referandumları bekleyelim" Hatırlayacaksınız Papa Jean-Paul II ve AB Anayasasını hazırlayan heyetin başkanı Giscard d'Estaing "Avrupa'nın Hıristiyanlık kökeni" ifadesinin metinde yer alması için çabalamışlar, ama muvaffak olamamışlardı. Kardinal Ratzinger ise bir başka yol denedi. Mezkur konuşmasını tam Türkiye tavsiye raporunun açıklanacağı 6 Ekim 2004 öncesine rast getirerek, AB liderlerinin kararlarını etkilemeye çalıştı. Ratzinger Avrupa'nın Hıristiyan kökenlerinden bahsediyor, Hıristiyanların siyasî yükümlülüklerini hatırlatıyor ve kimlik farklılığımıza işaretle "Türkler Avrupa'nın bir parçası olmak yerine Arap dünyası ile bütünleşip, kültür köprüsü kurmalıdır" diyordu. "Avrupa'nın coğrafya ile değil, kültürüyle tarif edileceğini ve bu kültürün tarih boyunca Hıristiyanlık inancı ile şekillendiğini", Bu itibarla "Türkiye'nin AB'ye girmesinin tarihî gerçeklere uymayacağını, Avrupa ruhuna ters düşeceğini, iktisadî açıdan da büyük yanlış olacağını" söylüyordu. Nihayet AB anayasasında "hıristiyanlık kökenlerinin" zikredilmemesini "anlaşılamaz ve kabul edilemez bir durum" olarak niteledikten sonra sözlerini yarı tehdit, yarı dilek mahiyetinde şöyle bağlıyordu: "Sonucu görmek için referandumları bekleyelim!" Kardinal Ratzinger "yeşil ışık" yakılmasına engel olamamıştı. Bakalım Papa Ratzinger müzakerelere engel olabilecek mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.