Dünyanın en sanayileşmiş yedi ülkesinin (ABD, Kanada, Japon, Alman, Fransız, İtalyan, İngiliz) devlet veya hükümet başkanları 1975'te bir araya geldiler. 1999'da Rusya'yı da çağırdılar G8 oldular. Buluşmaları Zenginler zirvesi olarak anılır oldu. Toplantılarına çoğu zaman Avrupa komisyonu başkanı, maliye bakanları ve merkez bankalarının başkanları da katılır. Resmî bir kurum değil. Ama aynı renklere gönül verenlerin oluşturduğu bir kulüp gibi çalışır. Yılda bir kere toplanıp dünya ahvâlinden konuşurlar. İktisadî, malî, sosyal gelişmeleri yorumlarlar. Öteki (!) ülkelere yardım etmek için, politikalar üretirler. 1990'da "ben de varım" diyen diğer sanayileşmiş ülkeler için ayrı bir G15, 1999'da birkaç potansiyel ilâveyle G20 grubunu oluşturdular. Ülkemiz de bu grupta yer alıyor. Zenginlerin amacı elbette, sanayileşen bu ülkelerin malî ve gelişme meselelerine doğru çözümler bulmalarında yardımcı olmak! Başbakan Erdoğan bugün G8'ler sofrasında. Toplantıda ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ele alınacak, olgunlaştırılacak. Erdoğan İslam'la demokrasinin birlikte yaşayabildiğini gösteren örnek ülkenin başbakanı olarak konuşacak. Masada yer alması bu 'Demokratik ortak' sıfatından ileri geliyor. ABD uzun süredir BOP üzerinde çalışırken, AB ise hinterlandında bulunan Kuzey Afrika ülkeleriyle Akdeniz Diyaloğu yapıyordu. Bugünkü takviyeli G8 zirvesinde amaçları örtüşen bu iki proje bütünleştirilmeye çalışılacak. Tarihî uzlaşma sağlanırsa ortaya "Genişlemiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) diye yeni bir sentez çıkıyor. Geriye sentezlenen bu ilâcı şifaya kavuşturulacak ülkelere içirmek kalıyor. Bunun için mağribden maşrıka (Kuzey Batı Afrika'dan, Çin Seddine kadar uzanan, bir zamanlar bizim hinterlandımız olan) bölge yeniden dizayn edilebilir. Bu yeni şemsiyenin altında toplanacak bölge ülkelerine ABD ağırlıklı olmak üzere G8 tarafından büyük malî yardımlar yapılır, ticarî açılımlar sağlanır. IMF ve Dünya Bankası'nın trafiği oralarda da hızlanır. Peki kapsama alanına giren ülkelerden neler istenebilir? Meselâ: - Bu ülkelerden siyasî ve iktisadî yapılarını küresel realitelere uydurmaları, - Tüm eğitim müfredatını değiştirmeleri, - Öğretmenlerini ve hukukçularını Batılı devletlerin eğitmesine izin vermeleri, - Kanunlarını demokratik sisteme göre yeniden yazmaları, - Sadece bugün değil gelecekte de bu ilerleme ve ortaklık ilkelerine bağlı kalacaklarına dair taahhüt istenebilir. İşin içinde bir taahhüt bulunduğuna göre, zengin ülkelerin yardımlarının verimli ve etkin kullanıldığının anlaşılması lâzım. Eh o işi de Thomas Friedman'ın benzetmesiyle "sermayenin Moody's ve Standard&Poor's adlı çoban köpekleri" üstlenebilir. Onlar köşe bucak dolaşarak değerleri koklarlar, ölçerler, notlar verirler! Zenginler kazanında çok şeyler pişiriliyor. Dibini tutturmasalar bari!