Öz be öz dayım. Beni spor yazarlığına, gazeteciliğe, 1955'li 56'lı yıllarda rahmetli Muhittin Bulgurlu'nun çıkardığı "Fenerbahçe Dergisi'nde", benim gibi o da "Galatasaraylı" olan sevgili Doğan Şener'le beraber başlatan adam ve gazetecilikteki ilk hocam; hey gidi günler hey; 4 - ay sonra 55 yıl tamı tamına dolacak!.. Ama durun, bugünlerde "60 yılı doldurmuş" olan "biri" var; dayım ve gazetecilikte ilk hocam olan Necati Bilgiç; 60 yıl olmuş gazeteciliğe ve spor yazarlığına başlayalı!.. Perşembe akşam üstü, Türkiye Spor Yazarları'nın Levent'teki tesisinde kutladık, Necati Dayımın 60'ıncı "gazetecilik yıldönümünü"; oğlu Gürcan Bilgiç tertiplemişti, kokteyli!.. Kimler yoktu ki, 60 yıl öncesinden bugüne gelen meslektaşları, o günlerin sporcuları, dostları, arkadaşları ve de "Necati Bilgiç'in benim gibi yetiştirdiği" onca talebesi!.. Mesleğimizin "anıt adamlarından biri" ve derneğimizin de kurucularındandı Necati Hocam!.. Ben "dört kardeşin en büyüğüyüm", benim ağabeyim yok; hayatta "ağabeyim saydığım" birkaçinsan oldu; bunların birincisidir Necati Bilgiç; o "öz be öz" dayımdır ve ben ona "Dayıcım" derken, içimde sımsıcak bir şeyler kıpırdar, ama onu ben hep "ağabeyim" olarak gördüm; dertlerimde "Hızır gibi yetişen", yanlışlarımı söyleyip her zaman "tuttuğum ve tutacağım" öğütler veren bir "has" ağabey!.. Sadece "benim için" mi "bir Hızır'dı" o; hayır, ailemiz için de öyleydi, "dara düşen" her arkadaşı, dostu için de öyleydi, hatta "yardım isteyen" herkes için!.. Bilmem ki, ben ve benim gibi yetiştirdikleri ona "borcumuzu" nasıl ödeyeceğiz?.. Nice yıllara sevgili Hocam, dayım ve ağabeyim, nice yıllara; hep beraber!.. "Gönderme'nin" Dürüst'çesi!.. Galatasaray'ın eski 2'nci başkanlarından ve kongre öncesi "Adnan Öztürk'ü destekleyen" Ali Dürüst diyor ki; "Rijkaard'ın devam etmesini sağlayacak intibayı kamuoyunun gözünde sağlamak gerekir. Onu kamuoyunun gözünde sorgulanır hâle getirmeyin!.." Bu sözün "güncel tercümesi ise" şu; "Rijkaard'la devam edin!.." Yani, "Ey Adnan Polat, Rijkaard'la devam et ki, seni de, onunla beraber kolayca yiyelim, gelecek kongrede karşımıza çıkacak yüzün de, gücün de kalmasın!.." "Sessiz ve derinden gitmeyi seven" ve de "ramp ışıklarına çıkmayı hiç sevmeyen" Ali Dürüst "ancak" işte "böyle" yazar, "Polat'ın gidiş reçetesini!.." Bir tur ve bir büyük şampiyon!.. Yavaş yavaş "Dünya Bisiklet turları klâsmanında yükselen bir organizasyon" Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu!.. Her yıl daha başarılı ve daha kaliteli oluyor; ne yazık ki gazetelerimiz, TV'lerimiz, spor ekran ve sayfalarımız "bu başarıya ortak olmak", desteklemek, teşvik etmek için nerdeyse kılını bile kıpırdatmıyor; "biraz" TRT hariç!.. "EuroSport kanalları" da olmasa, Dünya'nın da haberi olmayacak, bu turdan; bu yıl 110'dan fazla sporcunun ve 15 kadar takımın katıldığı turdan!.. TRT'de, "Prolog", yani "açılış" etabını seyrettikten sonra, EuroSport kanalına geçtim; "Paris - Roubaix yarışı" vardı; Dünya Bisiklet Klâsikleri'nden; Fabian Cancellara'nın "inanılmaz" şampiyonluğunu nefes nefese seyrettim; 6.5 saatlik yarışın son 45 dakikasında yaptığı atakla arayı açıp "2.5 dakikalık ortalama farkla finişi tek başına bulan" İsviçreli bisikletç inin pedal çevirişini!.. "Tek başına yarışan bir bisikletçi nefes nefese seyredilir" mi; seyredilir, eğer "efsaneler arasına katılma" yolunda büyük adımlar atan bir sporcuysa seyrettiğiniz ve de o bisikletçi, daha bir hafta önce "benzer bir klâsiği, aynı şekilde kazanmış" ve "bu çok zor ve çok bozuk 6.5 saatlik yolu" da "hiç yorulmamış gibi" pedal çevirerek şampiyonluk kürsüsüne çıkıyorsa, sadece seyredilmekle de kalmaz, avuçlar patlayıncaya kadar da alkışlanır; ben de "öyle" yaptım!.. İtalya ve İspanya, daha önemlisi Fransa Bisiklet Turları'na az kaldı; bakalım Alberto Contador'lar, Shclek kardeşler ve de "efsane" Lance Armstrong'lar ne yapacaklar ve elbette Fabian Cancellara'lar da?.. Polat Devrimi, önce çocuklarını yedi!.. Tüylerim diken diken oldu, Galatasaray Başkanı Adnan Polat'ın "Seyircimiz protestoda haklıydı, onalara teşekkür ederim" sözlerini gazetelerde okurken!.. Başkanı, yöneticileri, teknik adamları ayırıp, başta takımın kaptanı olmak üzere hemen hemen bütün futbolcularını teker teker ve de "takım hâlinde" yerle bir eden "çirkin" tezahürat ve protesto şekli "haklıymış" ve de "teşekkür edilecek" cinstenmiş, öyle mi?.. "Makyavel'in mezarında kalmış olan birkaç kemiğini bile ters döndürecek" bir düşünce ve tavır!.. Bu açıklamasını okuduktan sonra, hemen banyoya koştum, aynanın önüne geçtim ve karşımda gördüğüm yüze sordum: "Bunca yılın gazetecisisin, bir insan için bu kadar nasıl yanılabilirsin?.. Baş sorumlu oldukları hâlde Adnan Polat - Rijkaard - Adnan Sezgin - Haldun Üstünel için tek öfke sesinin çıkmadığı ve aleyhte tek sözün bağırılmadığı ama futbolcuların cehennem ateşine müstahak görüldükleri bir ortam için, böyle konuşabilen bir zatı, nasıl bu kadar yanlış tanıyabilmişsin, ey Öcal!.. Yazıklar olsun sana!.." Yoksa, "Rijkaard'ı kurtarmak için, kaptanı başta bütün bir Galatasaray takı mını arenanın ortasına atma" senaryosunun "mimarı" siz misiniz, sayın Başkan?.. Bilesiniz ki, artık Galatasaraylı hiçbir futbolcu, Rijkaard'la beraber size güvenmeyecek, inanmayacak; bizler de ve Galatasaray camiasının büyük bir bölümü de!.. Biliniz ki, "böyle" devam ederseniz, "futbolculardan çok daha kötü ortamlara düşerek" gideceksiniz ve arkanızdan "üzülecek" tek kişi olmayacak!.. İşte "bütün" mesele!.. Sevgili Kemal Belgin Perşembe günkü yazısında "MHK balık hafızalı mı" diye sormakta çok haklı; Cüneyt Çakır mı "ham edilmek" isteniyor, yoksa Bursaspor mu?.. "Öyle" sıcak bir temasın soğuma imkânına kavuşmadığı bir zaman süreci içinde, Cüneyt Çakır'ı, Bursaspor ile "Bursa'da buluşturmak" bilmem ki ne demek?.. Ligin "puan kayıplarının artık telafisinin mümkün olmayacağı" bir haftada, mesela Cüneyt Çakır'ın Bursaspor ile buluştuğu "aynı" haftada, "Fenerbahçe ile de Fırat Aydınus buluşturulsa idi", ne olurdu?.. Pardon, çok yanlış söyledim, Oğuz Sarvan yönetimi, "Aydınus'u Fenerbahçe ile Şükrü Saracoğlu Stadı'nda buluşturmaya cesaret edebilir miydi, edebiliyor mu?.." Soruyorlar bizlere; "Bursaspor şampiyon olabilir mi?.." Çok açık ki, "Oğuz Sarvan müsaade ederse olabilir"; iş sahada oynanan futbola kalırsa, "neden olmasın" ve "neden" bu soruyu herkes birbirine sorsun?.. Yooo, sakın ola ki, "Cüneyt Çakır'ın Bursaspor'u yakacağını" ima ettiğim sanılmasın; benim Türkiye'de "şu anda" en güvendiğim hakemdir, Çakır!.. Ama siz "Bursaspor'lu futbolcuların, taraftarın psikolojisini bir yoklayın bakalım"; oralarda "hava nasıl?.." Bu hava, "Aydınus, bu hafta Fenerbahçe ile buluşturulsa idi", sarı lacivertli cenahta ortaya çıkacak havaya çok benzemeyecek miydi?.. Ama, Sarvan "sadece Çakır'ı buluşturuyor"; Aydınus'u buluşturmak kimin haddine?.. (Not: Bu yazı Bursa-G.Antep maçı oynanmadan önce yazılmıştır.)