Bizans ve Bursa!..

A -
A +

Sevgili Mustafa Denizli hocam, "ne derse desin", olayı "nasıl görtermeye çalışırsa çalışsın", mızrak çuvala sığmaz ve nitekim de sığmadı; o "sağlığıyla ve takımıyla uğraşırken", meğer "Hocamız başımızın tacı, bu yolları gelecek sezon da beraber yürüyeceğiz" şarkıları arasında, "iş pişirilmiş, başkasıyla söz kesilmiş!.." Beşiktaş'ın içini avucunun içi gibi bilenlerin anlattıkları, yazdıkları insanın tüylerini diken diken ediyor; bunca oyuna, bunca "çakma" senaryoya ne gerek vardı; "Hocam bu iş tamam, sana ve yaptıklarına binlerce teşekkür ama biz falanca ile yola devam edeceğiz" denir, el sıkışılır ve dostça yollar ayrılırdı; yapılmadı, neden?.. "Benzer" oyunlar Fenerbahçe'de Daum'a oynandı; "4 yılda iki şampiyonluk alan, iki şampiyonluğu da son maçlardaki şanssızlıklar ve atılamayan birer gollee kaybeden" bir Hoca'nın arkasında "türlü - çeşitli oyunlar oynandı"; şimdi "Nasıl atacağız" diye kıvranılıyor; Aykut Kocaman bilmeli ki; "Bu türlü gelişin ona da hayrı olmayacak"; Daum'un ahı ve "ilâhi adalet" onun da "Fenerbahçe'den gidişini" şimdiden yazdı bile; "sıradan bir teknik adamlık" çizgisi, Daum'un çok gerisinde kalan kariyer - karizma tablosu ile "Fenerbahçe'yi sırtında taşıyamayacağı" ortada; "oyun içinde oyun" onu "sonu belli bir durağa sürüklüyor"; kulağına küpe olsun; kendi düşen ağlamaz!.. Galatasaray'da "çok daha girift ve karanlık oyunlar" sahneleniyor; "kimin eli kimin enseninde" belli değil; herkesin "ayrı hesabı ve hırsı", Uzak Doğu'nun ünlü "Taş - Makas - Kağıt" oyununu hatırlatıyor, ama "bu kanlısı!.." Üç Büyükler'in bu hâline bakınca, aklımıza hemen "Bizans" geliyor!.. Herkes sebep arıyor; "Bursaspor, Üç Büyükleri nasıl yere serdi" diye, işte sebep ortada; bir yanda "Osmanlı'nın ilk başkenti" Bursa var, öte yanda Bizans!.. "Sen bittin, düş!.." Mahmut Uslu'nun "Fenerbahçe yöneticiliğindeki hazin sonu" herkese ama öncelikle "kulüp yöneticilerine", dahası "Fenerbahçe yöneticilerine" ders olmalıdır, tam bir "ibret dersi!.." Görüntü o ki, "bugüne kadar sarıp sarmayalıp onu koruyan güç", koskoca Mahmut Uslu'ya "kullanılma tarihi bitmiş bir emtea" muamelesi yapmış ve hatta "o emteaya raftan kendi kendine düşmesi" talimatını vermiş ve "bunca yıl Fenerbahçe'ye ve 'o' güce hizmetin bedeli" de "bir satırlık zorunlu ve de buz gibi istifa mektubu" olmuştur!.. Bir grup arkadaş bunları konuşurken, "Mahmut Uslu" sohbetine noktayı, art arda 5 - 10 isim sayıp, örnek vererek, sevgili kardeşim Hıncal Uluç koydu; "Ortada enteresan bir tablo var; kullanmaya gücünün yetmediklerini de atıyor, gücünün yettiklerini de!.." Hepsi mi kötü?.. Mondragon'un son dönemlerinden beri, Galatasaray'ın kalesini koruyan kalecilerin performanslarına bir bakınız!.. Genciyle, yaşlısıyla, yerlisiyle, yabancısıyla, yedeğiyle, asiliyle "hepsinin form ve başarı grafiği", Galatasaray kalesine geçtikleri haftalardan itibaren düşüşe geçiyor!.. Bana bir tane "örnek gösterin" ki; "bu yazdığımın tersi olmuş" olsun ve "başarı grafiği ile form durumu yükselmiş" bulunsun!.. Bunca yıldır, "bunun sebebi" araştırılmaz, soruşturulmaz mı?.. Bu kalecileri kim çalıştırıyor, nasıl çalıştırıyor, neden "düşüşün önüne geçemiyor" ya da acaba "düşüşlerin baş sorumlusu" o mu?.. Adnan Polat'ı, Adnan Sezgin'i, Haldun Üstünel'i, Rijkaard'ı, Neeskens'i hiç mi "bu soruları" kendi kendilerine sormazlar?.. Hadi onlar "Derya içredirler, deryayı bilmezler", ama benim anlı ve de şanlı, "futboldan gelmiş", üstelik "futboldan gelmeyenleri yorumcu saymayan", dahası "attıkları zaman mangalda kül bırakmayan" sevgili futbol yorumcusu arkadaşlarım, sizlerde mi hiç düşünmez, araştırmaz, dönüp son yılların Galatasaray'daki "kaleci örneklerine bakmazsınız?.." Platini'ye kızanlara Almanya'dan mesaj!.. "Başına bir iş gelmesin" diye adını saklı tutuyorum; Almanya'dan bir okuyucum mail göndermiş, diyor ki; "Ben, Almanya'da doğup büyüyen 28 yaşında bir Alamancıyım (Türkiye'dekiler bize böyle diyor) ve geçen yılın sonunda üniversiteyi bitirdim, şu an yarım gün bir danışmanlık şirketinde çalışıyorum." Ve okuyucum devam ediyor; "Şirket, Avrupa Komisyonu'ndan aldığı projeler ile para kazanıyor. Akla hayale gelmeyecek aptalca şeylere milyonlarca euro veriyorlar. Yasalar gereği bizim Tübitak veya Aselsan veya herhangi bir başka şirketimiz de bu projelere başvurabilir ve paralar alabilir. Ama bu kağıt üzerinde olan bir şey; bizler başvuralım, başında 'Turkey' yazacağı için doğru dürüst okumazlar bile. En basiti geçen aylarda Kayseri ve İstanbul üniversitelerinden bir kaç kişi projelerin tanıtılacağı bir toplantıya katılmak için başvurmuşlardı, paralarını da ödediler, ama Avrupa'dan başvuranlara hemen cevap verildiği halde, bizimkilere mırın kırın edilerek davetiyeler çok sonra ve benim aracılığımla gönderilebildi." Okuyucumun anlattıkları bununla da bitmiyor; "Ben artık demokrasi kelimesinin Avrupa'da bizler ve bizim gibileri için bir aldatmaca olduğunu öğrendim. Türksen, müslümansan demokrasi senin için geçerli değil. Ben burada doğduğum, büyüdüğüm, okuduğum ve Alman vatandaşı olduğum hâlde o kadar çok ayrım görüyorum ki anlatamam. Şirkette adamlar bana tam gün iş vermemek için bin tane mazeret bulmaya çalışıyorlar. Ama benim yarım kadar Almanca bilmeyen İspanyol'a, Fransız'a tam gün iş veriyorlar. Almanya'da üniversiteyi bitirmiş çok Türk arkadaşım iş bulamadıkları için Türkiye'ye döndü. Yani bize bazı şeyleri vermiyorlar, bilhassa Almanya'da, Fransa'da, İtalya'da." Ve okuyucum geliyor, bizler Türkiye'de "Platini'yi yerden yere vururken", Vehbi'nin kerrakesine; "Avrupa Futbol Şampiyonası gibi büyük organizasyonların, organize eden ülkeye getirdiği maddiyat ortada. O ülke için yapacağı reklam da ayrı. Böyle büyük bir lokmayı bize yedirmezler, söylenenlerin hepsi hikâye. İsterseniz dünyanın en iyi alt ve üst yapısını hazırlayın, gene vermezler. Çünkü Avrupa çöktü çökecek, hele Fransa, İtalya, İspanya ekonomileri çok kötü durumda. Bu durumda Türkiye'ye böyle bir pastadan bir parça bile verirler mi? İşte bütün mesele." İzle ve gör!.. Not düşüyorum; bakalım "bugünlerde durumları tartışılan", ama "inat ve ısrarla göreve devam eden" ya da "devam ettirilen" bazı isimlerin ve "onlara arka çıkanların" başına yeni sezonda neler gelecek; izleyelim ve görelim!.. Aklıma hemen geliverenlerden yaptığım liste şöyle: 1 - Tanjeviç - Orhun Ene - Nihat İziç (Turgay Demirel) 2 - Adnan Sezgin - Rijkaard (Adnan Polat) 3 - Oğuz Sarvan (Mahmut Özgener) 4 - Yıldırım Demirören (Beşiktaş Genel Kurulu) 5 - Aziz Yıldırım (Kulüpler Birliği) 6 - Turgay Demirel (Türk Basketbolu)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.