Demirören nereye koşuyor?

A -
A +

Quaresma ile Guti yetmez, daha da ünlüsünü alacağız!.." Takımın başına "Schuster" gibi çok ünlü bir hocayı getiren Beşiktaş Başkanı'nın "böylesine bir atağın içinde olmasının sebebi" ne ?.. Her şey, Başkan Yıldırım Demirören'in "Türkiye'de büyük kulüp skalasında ikili bir yapılanmaya gidiliyor, bütün çabalar aradan Beşiktaş'ı çıkarıp, Galatasaray ile Fenerbahçe'yi önde yalnız bırakmak" anlamına gelen açıklamasıyla başladı!.. Demirören'e göre, federasyonlardan medyaya kadar sporumuzda dönen çarkın en önemli dişlileri "bu operasyonda rol alıyorlar" ve "gerekeni" yapıyorlardı!.. "Bu açıklama" doğru idi, ama eksikti; zira "bu operasyonda en önemli rollerden birini de son yıllardaki Beşiktaş yönetimlerinin aldığı" da ortadaydı!.. Her bakımdan "başlarını alıp giden" Galatasaray ve Fenerbahçe ile yarışta "Beşiktaş'ın geride kalmasına seyircilik yapan" Beşiktaş yönetimleri ve "onlara uyan" ve de "uyuyan" Beşiktaş medyası vardı!.. Çok açık bir gerçektir ki, doğru yanlış "ileriye doğru koşmanın, liderliğe oynamanın her yolunu deneyen" Galatasaray ve Fenerbahçe'ye karşı, "yerinde sayan" bir Beşiktaş ile karşı karşıyaydık; bu yüzden son yıllarda "ara iyice açılmış" ve Beşiktaş'ın "büyüklüğü" adeta "zihinlerde tartışılır" olmuştu!.. Medyanın "varsa da yoksa da Galatasaray ve Fenerbahçe yarışı", Beşiktaş'ın "büyük kulüp" imajına ağır darbeler vurmuş, kamuoyunun "ortak beyni" bu yönde yıkanınca, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in "anlatmak istediği tablo" ortaya çıkmıştı!.. Hiç kimse itiraz etmesin; ülkenin Doğu'sundan, Batı'sına, Kuzey'inden Güney'ine "özel" bir seçim yapmadan herhangi bir ilk öğretim okulunun kapısından girilip, şöyle bir araştırma yapılırsa, ortaya çıkacak rakamlar, "Beşiktaşlıları üzecek" acı bir gerçeği ortaya koyacak ve 100 öğrenciden 35'inin Galatasaraylı, 33'ünün Fenerbahçeli, geri kalan 32 öğrenciden ancak 12 - 13'ünün Beşiktaşlı olduğunu gösterecekti!.. Son yıllarda birçok kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkan bu tablolar bu Beşiktaş adına acı gerçeği ortaya koyacak cinstendi!.. Yıldırım Demirören "gerçeği fark etmişti", bu gidişe "derhal müdahale edilmezse", artık "dönüşü olmayan" bir yola girileceğini ve Beşiktaş'ın kan kaybetmeye devam edip "üçüncü büyük" olarak "tek başına yolculuk yapacağını" ve kim bilir belki de "bu gidişle" Trabzonspor başta Anadolu kulüplerinin nefeslerini ensesinde hissedeceğini sezmişti!.. Çare "bu tabloya isyan etmek" ve silkinmekti; o da arkadaşlarıyla beraber "bu hamleyi plânladı" ve harekete geçti; zira Nobre'lerle, Bobo'larla, Delgado'larla, Fink'lerle, Tello'larla "kamuoyu ve beyin yıkama yarışının içinde olunamayacağını" ve medyanın "gene Galatasaray ve Fenerbahçe ikili kapışmasına dönük yayınlarının önlenemeyeceğini" görmüştü!.. "Birer fiyasko olan" Roberto Carlos'un ve hatta Lincoln'ün bile, bir sezon boyu "kamuoyunu ve spor medyasını meşgul ediş" oranının, "Beşiktaş'ın bütün yabancılarının yankılanmasından" çok üstünde olduğunu "araştırma istatistikleri ortaya koyuyordu" ve durum bu kadar açıktı!.. Elbette, "2-3 çok ünlü futbolcu transfer etmek" ile, "Futbol'dan, Yüzme'ye, Basketbol'dan, Voleybol'a Atletizm'den Kürek'e, forma satışından, cep telefonu organizasyonuna, dünyada tanınmaktan, içerde taraftar kazanmaya kadar" çok öne geçmiş Galatasaray ve Fenerbahçe'ye "yetişmek" mümkün değildi; ama bu bir "uyanış ve silkinişin ilk adımı" idi, devam edilirse, "aranın açılması önlenecek" ve "yeni hamlelerle" arayı kapatmaya başlamak mümkün olacaktı!.. Elbette, "bu mücadelede" en büyük görevlerden biri ve belki de birincisi "Beşiktaş medyasına düşüyordu"; ama "Beşiktaş medyası" da, son yıllardan "Galatasaray ve Fenerbahçe medyasının gerisine, hem de çok gerisine düşmüş", spordaki yarış gibi, TV ekranlarındaki ve gazete sayfalarındaki yarış da "Galatasaray - Fenerbahçe ikilisine kalmıştı!.." Ne yazık ki, "bu konuda büyük savaş veren" rahmetli Kâzım Kanat'ın "yerini bile dolduramamış" bir Beşiktaş medyası vardı ve Yıldırım Demirören ile arkadaşlarının önündeki zorlukların en büyüğü de buydu!.. Beşiktaşlı bir çok okuyucum, "Neden Adnan Polat'ı ve Aziz Yıldırım'ı hemen her gün ağır şekilde eleştiriyorsun da, Yıldırım Demirören'in yanlışlarını yazmıyorsun" diye soruyorlar; Demirören gibi, "gerçeği gören" ve "Türkiye'nin Üçüncü Büyüğü" olarak değil, "3 Büyüğü'nden birisi" olarak kalması gereken Beşiktaş'ın üzerindeki "ölü toprağının atılmasının tek çare olduğunu anlayan" ve gereğini yapmaya çalışan bir Başkan'ın "günlük hata ve yanlışlarını öne çıkarmanın neye yarayacağını" anlamakta güçlük çektiğim için, üzerinde bile durmuyorum!.. Aslolan "büyük davadır" ve Demirören ve arkadaşları teşhis ve tedavide ilk adımları atmışlardır; gerisi gelebilir mi; onu, Beşiktaş camiası ve medyası sağlayacak; bakalım başarabilecekler mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.