Güiza'nın göz yaşları!..

Güiza, Fenerbahçe Yönetim Kurulu odasına "Rambo gibi silâhlanmış" olarak girip, "Bana şu kadar yıl, şu kadar para, kulübüme de bu kadar bonservis bedeli ödeyeceksiniz" diyerek, "noter huzurunda" sarı - lacivertli yöneticilere "zorla" mı sözleşme imzalattı?.. Güiza, her maç öncesi, dün Aragones'e, bugün de Daum'a "Mafya Lideri Ağlayan Yüz" olarak "Ya oynatırsınız ya da sizi betona gömdürürüm, fosil olursunuz" tehditleri savurarak mı, "forma giyip" sahaya çıkıyordu?.. Bakınız, "Fenerbahçe - Bursaspor maçında", üç kişiye çok acıdım!.. Birincisi, "Alex'in o enfes golünü", Şeref Tribünü'nde "bir çocuk coşkusu ve mutluluğu içinde alkışlayan" Aziz Başkan'a!.. Kulübü ve takımı için "sağlığı dahil" çok şeyini feda eden ve her türlü "sıkıntıya göğüs geren" bir Başkan'a "böylesine" çok kritik bir maçta, "bu mutluluğu ve coşkuyu çok gören" ve maç sonunda adeta "yürüyen" bazı futbolcuların "sportif" ihanetiydi bu sonuç ve Aziz Başkan, bunu hiç ama hiç hak etmemişti!.. İkincisi, "takımdaki yürüyenlere isyan edip", doksan dakika "varını yoğunu ortaya koyan" ve maçın son dakikalarında "üç kişiyle kontratağa çıkan" Bursa hücumcularını, Bursaspor yarı sahasında kalarak seyreden Fenerbahçe'nin defans oyuncularına karşılık, koca sahayı koşarak geçip takip eden ama "golü atan" yeşil - beyazlı futbolcuya yetişemediğini ve topun ağlara gittiğini görünce, kendini yere atıp, başını elleri arasına alan ve "büyük bir üzüntü içinde kıvranan" Emre Belözoğlu'na!.. Ve de üçüncüsü, "sahadan alınana kadar" takımının "en çok koşan" oyuncularından biri olan, hücum pres yapan, gol pozisyonlarına giren ve de "büyük bir şanssızlık" ve rakip kalecinin mahareti sonucu kendisini "maçın kahramanlarından biri yapacak" golü atamayan, bu yüzden "tribünler tarafından" küfürlerle "istenmeyen adam ilân edilen", hemen sonrasında hocası tarafından da "umumi arzu üzerine infaz edilen", maçtan sonra da "bazı" yorumcuların ve spor yazarlarının "acımasızca" ve adeta "zevk alarak" infazına katıldıkları Güiza!.. "Oyundan alındığı için" Hocasına kızıp, kafa çevirerek "doğrudan" soyunma odasına gitmeyen, formasını yere atmayan, vücut diliyle "isyanını gösterecek en ufak bir hareket" yapmayan, ama "gözleri dolu dolu" yedek kulübesine oturup, bir küçük şişe suyu yudumlayan Güiza!.. Birkaç gündür "çocuğunun annesi olan" kadının, İspanya'nın en pespaye magazin gazetelerine düşen "çirkin" haberleri ile sarsılan, "içindeki büyük acıyı kimseye göstermeden", Hocası'nın verdiği talimat doğrultusunda sahaya çıkan ve elinden geleni yapmaya çalışan Güiza!.. "İspanya'da gol kralı olmuş" ve "Avrupa Şampiyonu olan takımda oynamış" ve "şimdi de Dünya Şampiyonası finallerinde oynayacak olan" Güiza!.. Neymiş, bir taraftar onun için "Değil takımda, düğünümde bile oynatmam" demiş. Yetmedi; bir başkası "daha da ileri gitmiş" ve "Yeğeninin düğününde bile oynatmayacağını" yazmış!.. Sanki, "Fenerbahçe'yi mağlûp eden o son 10 dakikadaki golleri, Güiza yedirdi!.." Sanki, "dağılmak üzere olan" Bursaspor'u ayağa kaldıran ilk golde, orta sahada topu Gökhan değil, Güiza kaptırmıştı!.. Sanki, ikinci golde "ceza sahası içinde" o tabanı kaldıran da, hakemin verdiği çift vuruşta, barajdan erken çıkıp, topun vücuduna çarpmasıyla yön değiştirip ağlara gitmesine sebep olan da Güiza idi!.. Sanki, "son golde", Bursasporlu futbolculara "yetişemeyen" onları "gol akınında üçe - bir bırakan" da Güiza idi!.. Sanki, "Güiza'nın yanından kaleye bırakmak istediği topu, müthiş bir refleksle kurtaran" Bursaspor kalecisi değil de, Güiza idi!.. Ve sanki, "o maçta" gol kaçıran da sadece Güiza idi!.. Bu insafsızlık, yıllarca ve yıllarca Hakan Şükür'e de yapıldı!.. Güiza, gelecek sezon herhalde artık Fenerbahçe'de kalmayacak; Avrupa'nın hem de "önemli takı mlarından birine gidecek", mesela Manchester City'ye!.. Fenerbahçeli yazarlar da taraftarlar da "o zaman" görecekler Güiza'yı!.. Çok örnek var ama, ben birini vereyim; mesela, "Türkiye'de, kuyruğuna nerede ise teneke bağlanacak" hâle getirilen Anelka'yı gördükleri gibi!..