Harakiri!..

A -
A +

Şu çirkinliğe ("İğrençliğe" diyecektim ama üslûbum değil; ben Galatasaray'ın resmi sitesine açıklama yazan kişi değilim, çünkü) ve toptancılığa bakın; "Kimisi gece âlemlerinde, kimisi sinema peşinde. Galatasaray ruhu yok hiçbirinde, düşmüşler paranın peşine. Söyleyin sizden çok mu şey istedik. Formanın hakkını verin dedik. Biz 14 sene bekledik. Sizin gibi ruhsuz görmedik!.." Ben nerede ise "60 yıldır Galatasaray'ı izliyorum", böylesine bir "çirkinlik" görmedim!.. Kim, "yeşil ışık yaktı", yol gösterdi bu çirkinliğe?.. Kim, "kendisini kurtarmak için", toptan Galatasaray takımını, "bu iğrençlik gösterisine soyunan" taraftara sattı?.. Kim, "Böylesine protestolarla karşılaşılacağı bilinen" bir maça, bugüne kadar "gelişi ve imza töreni dahil", hiçbir yerde görmediğimiz bir şekilde "damatlık giysiler" içinde, kravatlı ve pırıl pırıl geldi?.. Kim, talebeleri "acımasızca ıslıklanır ve protesto edilirken", etrafına "gerdeğe yeni girmiş damatlar gibi" gülücükler dağıtıp, adeta "Kafkas kızlarının yeri incitmekten korkar gibi uçarak dans etmelerine benzeyen" adımlarla saha kenarında bir oraya bir buraya gidip geliyordu?.." Kim, "bu" Kim'in futbolcularına "tribünlerden yağan hakaretleri hiç tepki göstermeden" 90 dakika seyretti?.. Kim, "bu" Kim'i koruyordu?.. Kim, "bütün itirazlara rağmen, kaptan yaptığı" ve "Galatasaray'ı onun etrafına kuracağım" dediği gencecik kaptanına 95 dakika "hain" damgası vuran tezahüratı ve "protestolarla soyunma odasına girmesini" tribünde heykel gibi seyrettikten sonra, "O benim aslan gibi kaptanımdır" dedi, diyebildi?.. İşte, "bu iki Kim'in ittifakı", Galatasaray'ın "yüz yıllık temel ilke ve geleneklerinden birini ve belki de en sağlamını yıkmıştı", pazar gecesi Ali Sami Yen'de!.. Ve herhalde, "iki Kim'in devrimi" de işte buydu!.. Bizler, "3-4 futbolcusunu dövdürttü" diye Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı yerden yere vurmuştuk; Adnan Polat, o gece, "o statta on binlerce, TV başında yüz binlerce, milyonlarca insanın önünde", futbolcularını, "eski Roma Arenaları'na benzeyen" bir atmosferde "yumruklarını sıkıp, baş parmaklarını aşağıya aşağıya çeviren", sadece birkaç tane futbolcu için "baş parmaklarını yukarı kaldıran" ve bütün takımı, hançerelerini "Ölüm" diye yırtan Romalılarla dolu görüntüsü veren tribünlerin insafına terk eden bir "Roma İmparatoru gibi" seyretti olayları; tek eksiği, "sıkılı yumruğunun baş parmağını aşağıya doğru çevirmemesiydi!.." Ve "Kim'lerden biri", bunu da yaptı; "böyle protestoların olacağı bilinirken" tuttu Leo Franco'yu kadroya alıp, ısınması için arenanın ortasına sürdü ve "farklı biteceği belli olan" maçın son dakikalarında "alkışlanan 3 futbolcudan biri olan" Baros'un yerine Jo'yu arenaya yolladı; "Yiyin aslanlarım, bu adamları yiyin" dercesine ve "aslanlar (!)" da yediler, hem de afiyetle!.. O andan itibaren hâlâ düşünüyorum; "Bu nasıl bir Hoca, bu nasıl bir Başkan?.. Bundan sonra, hangi futbolcu bu Hoca'ya ve bu Başkan'a güvenecek, inanacak?.. Bu gaddarlık, bu insafsızlık hem de bile bile bir hayvana bile reva görülebilir mi; yazıklar olsun!.." "Saha içi ve saha dışı disiplinsizlikleri cezalandırmayan, hatta hoş gören" bir hoca olarak ünlenen, bunu Barcelona'da da, Galatasaray'da da gösteren bir zatın (Artık ona "Hoca" diyemiyorum), arena tribünlerine "Ben cezalandıramıyorum, siz infaz edin" mesajıyla "elinde hiçbir silâhı olmayan" bu insanları göndermesinin "vicdana da insafa da, izana da sığar" bir yanı var mı?.. Bir spor insanı, bir spor yazarı, bir gazeteci ve de "Galatasaray'a sempati duyan" bir kişi olarak utanç içindeyim!.. Hem de "resmi sitende", çok çirkin, kabul edilmesi ve lânetlenmemesi mümkün olmayan bir şekilde "koskoca bir gazeteyi hedef alarak", alt tarafı "hemen her gün bütün gazetelerde çıkan, çıkabilen" bir haberi, bu haberi yazanı, bu haberi sayfaya koyanları "Namuslu gazeteciler için yüz kızartıcı, yalancı, bozuk davranışlı, vicdansız, kışkırtıcı, Galatasaray düşmanı, karıştırıcı, rezalet, seviyesiz" anlamına gelen bir yığın "Galatasaray'a ve yönetimine yakışmayan" kelime, cümle ve imalarla karalamaya kalkan "Kim'ler" ise, işte onlara soruyorum: Bir haber için "bir gazete, o gazetede yazan çizenler, o gazeteyi yapanlar" böylesine "insafsız ve izansız" bir itham bombardımanına "müstahak görülmüşlerse", pazar gecesi Ali Sami Yen'de "olanlar" için, "bizler", hem de "kullandığımızda çok haklı olabileceğimiz" o kabul edilemez üslûbu, "benzer imalarla, kelimelerle, yazılarımıza dökseydik" ne derdiniz acaba?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.