"O" Hoca!..

A -
A +

Hâlâ" O'na "söz söylenmesini istemeyenler" var; "Bu takımla bu kadar olur, kabahat hocada mı" diyecek kadar "sebebi bilinmez" bir "taraftarlık yarışı" içindeler!.. El insaf; "adını sanını" çok az ve belki de İddaa tablolarında ve de "kuradaki rakiplerimizden biri" olarak "ilk defa" duyduğumuz bir takım var, karşımızda!.. Üstelik "şike" suçlamalarıyla "9 puanının silinmesinin ve puan cetvelinde dibe indirilmesinin moral bozukluğu ile İstanbul'a gelmiş" bir takım!.. "Hocasının adını" bugüne kadar duyanımız var mı; hayır!.. Futbolcularından birinin, "bir taneciğinin adını" duyanımız var mı; hayır!.. Peki, "böyle bir takım", geliyor, hem de Ali Sami Yen cehenneminde, ne yazık ki, "Galatasaray yönetiminin yeşil ışık yakması ile artık rakip takımın oyuncularına değil, Galatasaraylı oyunculara cehennem hâline getirilen" ve de "bu cehennemin çok çirkin, ayıp, izansız ve insafsız yeni görüntülerini Perşembe gecesi yaşadığımız" Ali Sami Yen'de Galatasaray'ı "perişan edecek" bir ilk yarı oynuyor da, "Galatasaray gibi", bu rakibin belki de "5 - 6 misli" paraya kurulmuş, içinde Türk Milli takımından onca, Avusturalya milli takımından iki, Çek milli takımından bir futbolcu olan, diğer futbolcuları da "ayyıldızlı formayı" defalarca giymiş oyunculara sahip kadro, nasıl oluyor da, "kondisyonsuz, bitik, dağınık, ne yaptığını bilmez, basit kademe hatalarını maç boyu sürdüren ve gol yiyen" bir ekip görüntüsünden, kaç maçtır kurtulamıyor?.. Nasıl oluyor da "bu eleştirilemez" denilmeye getirilen "o" hocanın yönetiminde Galatasaray takımı "iki sezondur kaç Avrupa maçında kendi sahasında, hem de sıradan rakipler önünde galibiyet alamaz" hâle geliyor?.. Nasıl oluyor da, "100 milyon doların üzerinde değer biçilen" bu kadro, "daha ağustos ayı bitmeden" hem de "tarihinde ilk defa ön eleme turlarında sinek siklet rakipler karşısında elenmek tehlikesi içinde" kıvranıp duruyor?.. Bakıyorum, daha "ilk defa saha kenarına indiği" ve de 2 - 0 kazanılan Romanya milli maçı sonrası Hiddink'i yerden yere vurabilen "bazıları", nerede ise 1.5 yıldır Galatasaray'ın başında olan ve utanç verici başarısızlık tablolarına karşı "sadece mazeret üretip, suçu oyuncularına, takımına yüklemekten başka bir şey yapmayan" bir hocayı "savunmak için" yarışıyorlar; neden acaba?.. "Balayını tamamlamak için" ekibine sezonu bütün takımlarımızdan 10 - 15 gün "geç açtıran", şimdi ikide bir "Tam hazır olamadık" mazeretini ortaya süren "o" Hoca'nın "korunup kollanmasındaki" sebep ne ola ki?.. Bu arkadaşlarımız görmüyorlar mı ki; bütün bir hazırlık dönemini "Top bizde kalsın" ikazları ile geçiren ama "takımında kalan topu Amerikan futbolundaki gibi 10 metre öteye götürebilmek için" 8 - 10 yan ve geri pas yapmak, ne var ki, Amerikan futbolundan çok farklı şekilde "öne doğru yapılan" bu müthiş (!) ilerlemeyi rakibin hiçbir oyuncusunun baskı yapmamasına rağmen neredeyse dakikalarca zaman harcayarak başarmak(!) ve de "Galatasaray hücumlarını kağnı hızına eşitlemek" acaba hangi hocanın marifetidir?.. Dahası, Hakan Balta gibi, Ali Turan gibi düne kadar bütün futbolculara "istikrar ve güven örneği olan" iki oyuncuyu "bugünkü perişan görüntülere mâhkûm eden" sorumlu "o" Hoca değilse kimdir acaba?.. Dahası, Servet ile Mehmet Batdal ya da Baros arasındaki "70 metrelik" mesafeyi "başarı(!) ile muhafaza etmek" garipliğini Galatasaraylı futbolcular mı sahaya dökmektedirler; "öyle" ise felâket; "o" hoca bu duruma kaç maçtır "müdahale edemiyorsa ve düzeltemiyorsa", işte o "daha felâket!.." Sivasspor'un ve adını sanını aklımda tutamadığım için buraya yazamadığım Ukrayna takımının hocaları "bu büyük boşlukta nereye koşacaklarını şaşıran 3 Galatasaray orta saha oyuncusunun zafiyetini görerek", o sahayı tamamen hakimiyetlerine alıp oyunu yönlendirirken, "o" hocamızın, üstelik bunca zamandır "Bu takım benim oynatmak istediğim 4 - 3 - 3 sistemi için yetersiz" diye sızlanmasına rağmen, takımına hâlâ "4 - 3 - 3'ü ve varyasyonlarını oynatarak", rakiplerine "maçları nasıl ikram ettiğini" bile görmeyen, görmek istemeyen, iki satır eleştiri yapmayan arkadaşlarıma "aşk olsun" demekten başka yapacağımız bir şey kalmıyor!.. Bir fıkrasında "durmadan kendisini suçlayanlara karşı" ne demişti, Nasrettin Hocamız; "Tamam da be kardeşler, hırsızın hiç mi suçu yok"; işte Galatasaraylı futbolcular tam da bu durumdalar!.. Bakın, ne diyeceğim; alın "o" hocayı 3 hafta kenara, getirin bu takımın başına, yooo Fatih Terim'i değil, Cevat Hoca'yı, bakın bakalım "bu takım" dördüncü haftada "böyle" mi futbol oynayacak?.. Başkanının yolunda!.. Emre Belözoğlu "sarı-kırmızılı ayakkabılarla antrenmana çıkan" Niang ve Stoch'a "hemen" ayakkabılarını çıkarttırmış; bu durumu "vefasızlık" olarak niteleyen arkadaşlarımız var; "Seni, sen yapan Galatasaray değil miydi" diye yakınıyorlar!.. Bence işin aslı "öyle" değil; Saracoğlu Stadı'nın altında bir otomobil teşhir salonunda ve onca araba arasında bir köşede "sarı" renkli, öteki köşede "kırmızı" renkli iki otomobili görünce, "Kırmızı renkliyi derhal buradan çıkarın" talimatını veren ve yaptıran "Başkan'ının yolundan gitmeye heveslenmiş" çocukcağız; ne var bu kadar kızacak?.. Vefa da ne ki?.. Kemal Özcanlı kardeşim Fotospor'da geçen günlerde vefat eden Galatasaray alt yapı hocalarından Hasan Güngören için "bizleri çok duygulandıran" bir yazı yazdı. 17 yıldır Galatasaray'a hizmet veren sevilen, sayılan ve yüzlerce futbolcu yetiştiren hocamızın vefatını da o yazıdan öğrendim!.. Sevgili Özcanlı "özetle" diyor ki, yazısında; "Sivasspor maçında futbolcuların kollarına siyah bir bant bile takmadılar!.." Hemen Galatasaray resmi sitesine baktım ve rahmetli hocamız ile ilgili olarak, sadece "vefatı duyuran ve başsağlığı" dileyen 3 satırlık bir haber buldum; o kadar!.. 17 yıl Galatasaray'a hizmet ve "17 satırlık bir haber, bir resim bile yok"; işte Galatasaray yönetiminin vefası bu!.. Hoş, Türk spor tarihinin en büyük başarısına imza atmış teknik adamlara ve futbolculara gösterilen "vefasızlık", dahası "onları ölmeden gömmek için yapılanlar" ortada iken, Hasan Hoca'ya reva görülen muameleyi yadırgamamamız gerekmiyor mu?.. Ümit çok, garanti Beşiktaş!.. Beşiktaş, hocasıyla, taraftarıyla, yönetimiyle, seyircisiyle "gönül rahatlığı içinde" bir giriş yaptı sezona, henüz "çok üst düzeyde bir futbol yok" ama "işaretleri" var; bu işaretleri güçlendiren yıldızları var, "ilk resmi sonuçlar" güven veriyor, kısacası "camiasına keyif veren" bir tablo var ortada; inanıyorum ki, "her maç üzerine konularak" sürdürülecek ve hedeflere koşulacak!.. Fenerbahçe "gelgitler yaşayacak" gibi görünüyor; henüz istikrar yok, "güven sorunu" var, Trabzon'da yenilmezlerse ve de Paok'u elerlerse, Aykut Kocaman ve talebelerinin önü açılacak. Ama "tersi olursa", işte o zaman tam bir kaos yaşanabilir; bu iki maç, Aziz Başkan için de, Aykut Kocaman için de "kilit" maçlar; inşallah aşarlar!.. Trabzonspor, "eksikli" Liverpool önünde iyi bir mücadele örneği verdi; "gerçekleşmesi hâlâ güç gibi görünen ama var olan bir ümit" ile döndü Trabzon'a!.. Üstüne Fenerbahçe maçı geliyor; ardından gene Liverpool maçı. Şenol Hocam için de, Trabzonspor için de "zorlu" bir dönemeç; başaracak mücadele gücü onlarda var!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.