Bu nasıl gazetecilik; Galatasaray İkinci Başkanı Özkan Olcay bile Divan Kurulu toplantısında "Statüsüne göre, Futbol Federasyonu'nun, Fatih Terim'le sözleşme yapması gerekir" diyor; bugüne kadar bir gazeteci de çıkıp "Hakkında kıyametler koparılan bu sözleşme ne oldu, ne olacak" diye araştırmıyor!..
"Nostaljik" ve de "göstermelik" sözleşmenin, "normal sözleşmeye neden dönüşmediğini" merak etmiyor, Terim Hoca'nın Galatasaray ile hukuken hiçbir ilişkisi kalmadığı" hâlde!..
İhtimalleri sıraya dizelim:
1- Resmi sözleşme imzalanmıştır; bu ihtimalin milyonda bir bile şansı yok; "İmzalansa, neden gizli saklı yapılsın; zaten tarafların biri öküzü öldürmüş ve ortaklık ayrılmışken?.."
2- Terim'in tek taraflı feshedilmesine rağmen, sözleşmesinin Mayıs'taki bitiş tarihi beklenecektir; bu ihtimal gerçekleşirse, "Federasyon - Terim - Galatasaray üçgeninde meselenin bitmediğini" gösterir ki, işin içinden "başka işler" çıkabilir!..
3- Terim, "Ben Federasyon ile sözleşme yapmadım, bu işe 4 maç (Play off'a kalınırsa + 2 maç daha), yani 4 / 6 maç için girdim, hâlâ o noktadayım. Bu süreç bittikten sonra, duruma yeniden bakacağım" diye mi düşünüyor ve sözleşme imzalamıyor?..
4- Terim "böyle"düşünüyorsa, "benim içime doğduğu şekilde", bir başka ihtimal gündeme düşer; Fatih Hoca, "Avrupa'da bir kulübe gidecektir", büyük ihtimalle de, İtalya'ya!..
5- Üçüncü ihtimal, peşinden bir başka "asıl bomba" olan ihtimali de getirebilir ve Terim, Ünal Aysal'a Galatasaray camiası önünde "şah / mat" der; "Galatasaray başkanlığına adayım, buyur Mayıs'ta seçime!.."
Aysal, "bu düellodan kaçamaz", zira, süreç, onu ve yönetimini çok yıpratmıştır, genel kurulda "güven tazelemek" zorundadır!..
Ben, "Urla'da oturup", bunları merak ediyor ve düşünüyorum da, İstanbul'da her gün Galatasaray / Milli Takım / Federasyon / Fatih Terim karesinde haber, yorum yazan arkadaşlarım hiç mi merak etmiyor?..
Gazetecilik, "TV'lerde reyting toplamak için, çoğu palavra, müthiş(!)iddialar"ortaya atan, eski yöneticilere, menajerlere, hakemlere, antrenörlere mi kaldı" yoksa?..
Fark!..
"Kurumsallaşmaya uymadığı ve Galatasaray değerlerini zedelediği için sözleşmesi tek taraflı feshedilen" Fatih Terim, "Galatasaray'dan ayrılışınızla ilgili olarak, hakkınızda bunca şey söylendi ve yazıldı, bir açıklama yapmayacak mısınız" sorusuna şu cevabı veriyor:
"Duyduğunuz ve okuduklarınızdan şüphe duyun. Galatasaray kültürüne uygun bir ortam ve zamanda açık yüreklilikle kendimi ifade edeceğim!.."
Londra'da katıldığı Futbolun Liderleri Zirvesi'nde "Fatih Terim'in gönderilmesi alışılmışın dışında bir durum. Çok başarılı bir teknik adamı neden değiştirdiniz" sorusuna, "Galatasaray'da kurumsallaşmayı yapılandıracağını söyleyen" ve de Terim Hoca'nın sözleşmesini "Galatasaray değerlerine uyum sağlamadığı için" tek taraflı fesheden Başkan Ünal Aysal ise, şu cevabı veriyor:
"Türkiye'de böyle şeyler normal, oluyor böyle!.."
Ne diyelim; işte "5 yıllık Galatasaraylı" ile, "50 yıllık Galatasaraylı" farkı!..
"Galatasaray değerleri bakımından" arada 45 yıllık fark var; "kurumsallaşmayı kim yapsa" daha iyi olur?..
Milli Takım ne yapar?..
Fatih Terim, Dünya Kupası Eleme Grubun'nda "neredeyse ununu elemiş, eleğini duvara asmış" bir Milli Takım teslim aldı. Romanya'yı, Bükreş'te yenerek, "duvara asılmış eleği" yeniden eline aldı; şimdi ne olacak?..
Gene de, "eldeki elek" gruptan çıkmaya yetmiyor; "Biz hep kazanacağız", rakiplerimiz tekleyecek!..
Hep kazanmak; "Talinn'de Estonya'yı (Bu satırları yazarken, maça 12 saat vardı), gelecek hafta da Türkiye'de Hollanda'yı yenmek" demek!..
"Yenebilir miyiz", yenebiliriz; ama yetmiyor!..
"Grup ikincisi olsak" bile, yetmeyebilir!..
Ben, "gruptan çıkma / play off oynama" şansımızın "yüzde 50'den daha az olduğunu" düşünüyorum!..
Eğer, gruptan çıkar, play-off oynarsak", bu defa "Brezilya'ya gitme şansımızın" ise, "play-off'taki rakibimiz kim olursa olsun" yüzde 50'den çok daha fazla olacağına inanıyorum!..
Terim de, futbolcularımız da, "ısınacaklardır, inanacaklardır"; Hollanda'yı da yenmek aşkına, dün gece "önce" Estonya'yı yenmiş olmalıydık ve "inşallah yenmişizdir, hem de farklı yenmişizdir!.."
Müthiş kere müthiş!..
Rahatlıkla "basınımızın hakemler başmüfettişi" diye nitelendirebileceğim sevgili meslektaşım ve sütundaşım Ömer Faruk Ünal, gene bombayı patlatmış!.. Hollandalı Eğitimci ve UEFA Hakem Kurulu Üyesi Jaap Uilenberg, hakem seminerinde demiş ki; "Markus Merk, hakemliği 2006-07 sezonu sonunda bıraktı. Ve o günden bu yana bir tane seminer takip etmedi. Markus Merk'i izlediğinizde ya da yakınlarınız izlediğinde söylediklerinden etkilenmeyin! 7 yılda çok şey değişti. Yanıldığı yerler ve yorum hataları olabilir."
Buyrun cenaze namazına; bir efsane ile ilgili balona "bir iğne darbesi"; fısss!..
Bitmedi; Uilenberg, "o iğneyi batırırsa", sevgili Ömer Faruk, ona nazire yapmaz mı; almış eline o da bir başka iğneyi, başlamış bizim basınımızdaki efsanelerle batırmaya!..
Ne Erman Toroğlu bırakmış, ne Ahmet Çakar, ne Bülent Yavuz bırakmış, ne Mustafa Çulcu, taa Bünyamin Gezer'e kadar (Merak ettim, sevgili Ömer Faruk, listende, neden Selçuk Dereli, Ali Aydın, Özcan Oal, Orhan Erdemir yok); bu "değerli" eski hakem, eski MHK başkanı, eski gözlemci arkadaşlarımızın "ne zamandan beri bir tanecik bile hakem seminerini takip etmediklerinin dökümünü" yapıvermiş; "20 yıldan beri" olanlar var, içlerinde!..
Yani, benim anlayabildiğim, artık değil "hakem hocası", hatta "kursiyer hakem" bile değiller galiba; ne dersiniz?..
Benzema geliyooor!..
Güldürüyorlar insanı!..
Neymiş; "Burak'ı satabilirlermiş, Benzema'yı alacaklarmış!.."
Aslında "kurumsallaşan" bir Galatasaray'da "bu şekildeki bir alış verişi" değil gerçekleştirmek, "düşünmek bile" mümkün olmamalı!.. Türkiye'de "6 + 0 + 4" kuralı varken ve de gelecek yıl, "6, hem de 5'e düşecekken", ne anlama geliyor; "Burak gitsin, Benzema gelsin" demek?..
"Moralli, iyi bir Burak", bir değil, iki Benzema eder, bir!..
"Burak ille de gönderilecekse", yerine "mutlaka bir Türk oyuncu alınmalı"; bu iki!..
Ama, Mancini'nin umurunda mı; "Burak'la uğraşacağına, aldırır Benzema'yı"; öder Galatasaray onca parayı, hem de "borç içinde iken"; Başkan'ı, yönetimi ses çıkaramaz, sonra Mancini "Benim istediklerimi almadılar" diyerek, ortalığı yangın yerine çevirir!..
"Gelecek" olan Benzema'nın da "uyum sağlayacağını" acaba kim garanti edebilir?..
Üstelik Benzema gelirse, "bir yabancının gitmesi" gerek; ver, oynamayacak olan gidenin, oynamayacağı ayların parasını" da; nasıl olsa para Galatasaray kasasından çıkacak, kimin umurunda!..
Zaman çiçekler / çilekler zamanı; Ağa'nın "Galatasaray kasasındaki eli" tutulur mu?..