Yavru... Franco Franchi!.. Kâtip... Ciccio İngrassia!.. Bugünün gençleri ve çocukları pek bilmez, tanımaz, İtalyan Sineması'nın 1965-1980 yılları arasında dünyanın dört bir yanında ve bu arada Türkiye'de de "kahkahalarla izlenen" o zamanların çok ünlü bu "komik" ikilisini!.. Hatta 1970'li yılların başında Yavru ile Katip'in "Türk versiyonu" da çekilmiş ve "Yavru'yu Müjdat gezen, Kâtip'i Turgut Boralı oynamışlardı!.." Trabzonspor-Galatasaray maçını TV başında izlerken, kameralar "Frank Rijkaard-Johann Neeskens ikilisini gösterdiğinde", nereden nereye ve "nedense", işte bu İtalyan sinemasının iki ünlü komiği geldi aklıma!.. Şimdi, bu satırları okurken, "Ne alâka" diye sorduğunuzu biliyorum; doğrusu ya, bu sorunuza "sizi de, beni de tatmin edecek bir cevap vereceğimi sanmıyorum", ama geldi işte!.. Aklıma gelince de "hatırlamaya başladım"; ilk filmleri "Türkçeleştirilip" gösterildiğinde, ünlü ikiliye takılan ad "Bıdık ile Düdük" idi; sonra döndü "Yavru ile Katip'e!.." Yanılmıyorsam, bir filmleri de, "007 James Bond" taşlaması olarak ya da "Bond" filmlerine nazire olarak "002" adı ile oynatılmıştı!.. Bunları hatırlayınca, gülmeye başladım; yok yok, Rijkaard-Neeskens ikilisi ne "Yavru-Kâtip'e", ne de "Bıdık ile Düdük'e" benziyordu; hâşa kafamın küçücük bir köşesinden bile böyle bir benzetme geçmezdi, geçemezdi, ama ya "002!.." İşte "bu müthiş ikili" için "Türkiye maceralarına bakarsak" gerçekten "002" nitelemesi uygun düşüyor gibiydi; evet, "002!.." Bilmem ki, hadi "hocasız" demeyeyim ama, bu kadronun başında, mesela "Cevat Güler Hoca ile ekibi olsa idi"; acaba Galatasaray, Süper Lig'de de, Ziraat Türkiye Kupası'nda da, Eurolig'de de "bundan daha kötü" bir görüntü verir miydi?.. Yoo, ben "galibiyet, mağlûbiyet" üzerinde durmuyorum; benim üzerinde durduğum, "defansın lideri" Neill'le başlayıp, Emre ile Galatasaray kalesinde 'gol olarak biten' komik hatanın, bugüne kadar kaç maçta, "gol olmayanlarla beraber" kaç defa tekrarlandığı?.. Sadece "bu çeşit komik gol yeme alışkanlığını önleyememe" örneğini vererek, bugünün Galatasaray'ını "saha içi ve dışı disiplinsizliği" bakımından, "Skibbe'nin takımını aratır" hâle nasıl getirdiklerini gösteren "Rijkaard-Neeskens ikilisinden" söz ediyorum; rakip takımların taraftarlarını, yöneticilerini, futbolcularını ve hocalarını "kahkahalarla güldüren" ikiliden!.. Bu sezonda, özeller hariç, 50'ye yakın resmi maç oynayan sarı-kırmızılı ekibin defans ve orta saha oyuncularına hâlâ "geri pas-yan pas-çalım disiplini öğretemeyen" bir ikiliden söz ediyorum!..Top santrada ayağında iken ve markaj altında da değilken, "geriye", 20 metre uzağındaki bir arkadaşına pas vermeyi marifet sanan ve sayan Barış'a ve ona benzeyen Mustafa Sarp'lara, Mehmet Topal'lara, Ayhan Akman'lara "Bunu yapmayın" diyemeyen, eğer "diyorlarsa" daha da kötü, "Sözünü dinletemeyen" bir ikili ile karşı karşıyayız!.. Hakem Yunus Yıldırım'ın büyük desteği ve Trabzonsporlu futbolcuların "inanılmaz" beceriksizlikleri ile "daha çok Lig'i değil Kupa'yı düşünen" Trabzonspor önünde "tarihi farktan kurtulan" sarı-kırmızılı ekibi, yarıştığı rakipler önünde de, "takımın koştuğu bütün kulvarlarda" da "kritik" dahası, "kırılma" niteliğindeki maçlarda da bugüne kadar "galibiyetsiz bırakan", Türk futbol tarihinin en pahalı kadrosunu, 140 milyon dolarlık Galatasaray'ı, "4-3-3 maskaralığı ve inadı" ile "deplasman fakiri ve acizi" hâline getiren bir ikiliyi anlatacak kelimeleri bulamadığım için, bu çaresizliğime "benzetme" yolu ile bir çare arıyorum!.. Geriye düşülen maçlarda, kenarda "donmuş gibi kalan", nihayet uyanarak "oyuna müdahale ettiklerinde de çoğunlukla hiçbir sorunu çözemedikleri, hatta arttırdıkları görülen", tek farklı galibiyetlerle götürülen maçlarda da "benzer hatalar" ile "skoru koruyamayarak", takımlarına bir yığın puan kaybettiren, ünlü, ama çok ünlü bir ikiliyi vitrine koyuyorum!.. Haftalar önce, "bu ikilinin başında olduğu" Galatasaray için, "İkinci olur da Şampiyonlar Ligi maçlarıyla Aslantepe Stadı'nı açma hayali kuran Başkan ve yöneticilerini sevindirirse, bu büyük başarı olur" diye yazmıştım; şimdi görülüyor ki ve "dehşet verici acı gerçek", bütün "Rijkaard-Neeskens severlere rağmen", o kadar açık olarak karşımızda duruyor ki, "Cevat Güler Hoca" benzeri bir müdahale acil olarak yapılmazsa, bu Galatasaray'ın "ikinci bile olması" güç; hele hele, "bu hafta da Fenerbahçe'ye yenilirse"; hiç!.. Bilmem itirazı olan ve bugünden "Bu Galatasaray, Fenerbahçe'yi yener" diyebilen babayiğit var mı?.. Feldkamp'ta da, Skibbe'de de ve şimdi de bu "müthiş" ikilide de, "testi kırılmadan" yaptığımız uyarılara, eleştirilere kızıp, hepimizi ve de toptan "Galatasaray düşmanları" diye niteleyen Galatasaray başkan ve yöneticilerine "Kim haklıymış" demek beni üzüyor; keşke "Bizler haksız, onlar haklı çıksaydı!.."