50 yılın gazetecisi ve spor yazarıyım, 60 yılın da Galatasaraylısıyım; "sporda bu kadar üzüldüğüm, bu kadar öfkelendiğim, bu kadar kızdığım" ve "bu kadar isyan ettiğim" çok az olay olmuştur! "Keşke", geçen yıl Çaykur Rizespor'a karşı alınan "5-0'lık mağlûbiyet gibi" bir hezimet olsaydı da, Galatasaray -Bursaspor karşılaşmasının "ikinci yarısındaki" o çirkin, o iğrenç, o "buram buram komplo kokan" tezahürat olmasaydı!.. Keşke, devre arasının başında Antalya'daki turnuvanın "ikinci maçında" tribünlerde "sözüm ona Galatasaray taraftarı olan" bir avuç "kendini bilmezin" ya da "dışarıdan biri tarafından yönlendirilen" tuzakçıların yükselmeye başlayan "Petre dışarı" sesleri "hemen tedbir alınarak kesilseydi" de, İzmit'teki "toplu cinnet ve cinayet" ortaya çıkmasaydı! Galatasaray, "tarihinin en karanlık gecelerinden birini" yaşadı, cuma gecesi!.. "O gece", Galatasaray tarihine "kapkara bir sayfa ilâve edildi" ve sarı - kırmızılı renkler "göz göre göre" kirletildi! Amma... "İşin buralara geleceği", tıpkı "perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğu gibi" apaçık ortada idi ve "görünen köy kılavuz istemiyordu!" Türkiye'de "onlarcası, hatta yüzlercesi", Avrupa'da, Afrika'da binlercesi bulunan "Saidou" adlı bir futbolcu ve daha geçen yıl hakkında "alemci futbolcu istemiyoruz" diye pankartlar asılan, yönetimi "üç kuruş için" aylarca kıvrandıran ve perişan eden "Ümit Karan" adlı oyuncu için, "hiçbir suçu olmayan" gencecik Petre, onunla beraber Hagi gibi bir efsane harcanıyor; onlara sahip çıkmaya kalkışan Hakan Şükür'ler, Necati'ler ıslıklanıyordu! Ortada, tam da Süleyman Demirel'in "bir zamanlar" siyasette beceriksizlik gösteren ve hata üstüne hata yapan "rakipleri" için, "bazı liderler" için söylediği bir "ünlü" söze "uyan" bir tablo vardı: "Bunlar üç kazı bile güdemez, ikisini kaybederler!" Şimdi Galatasaray bakın; başkanın "tutmaya çalıştığı" Ümit Karan da, Ergun Gürsoy'un "kalsın" diye ısrar ettiği Saidou da "gitti giderken", üzerine Petre de kaybedildi, "her kötü sonuçta tribünlerden kellesi istenebilecek" ve bu haftalardan birinde işi bırakıp gidebilecek ya da ipi çekilecek bir hoca durumuna getirilen "Hagi de!.." "Böyle giderse" ki, "bu anormal hava içinde" gidecek; yakında Hakan Şükür'lerin, Necati'lerin ve diğerlerinin, hatta tamamı ile Galatasaray takımın da kaybedildiğini göreceğiz! Elbette "en sonunda" sıraya, "kaybedilen 100.Yıl ile beraber" bu acı tablonun baş sorumlusu olan "Canaydın yönetimi" de girecek!.. Geçen yılın Galatasaray'ı ortadaydı!. Fenerbahçe'nin attığı Tomas ile "Avrupa defterini kapamış" bir Song alındı; transferlerin gerisi Hagi'nin "ısrarla kazanmak istediği" Baliç'ten, Conceiçao'ya kadar tam bir fiyasko idi!.. Üstelik "bu transferleri" yönetim yaptı; Hagi'nin istediği "bir adam bile alınamadı!" Hagi, "bağrına taş bastı"; bir sezon öncesinin bitik ve moralsiz kadrosuna heyecan verdi, 6 ay maaş, prim ve transfer taksiti alamayan bir futbolcu kafilesiyle "ilk yarıyı" ikinci bitirdi, Beşiktaş'ın elendiği Türkiye Kupası'na devam ediyor; "ona ve takımına yapılana bakın!" Hem de; ikinci yarının başlamasına, "ligin başaltı takımlarının en güçlüsü olan" Konyaspor'la oynanacak deplasman maçına 5 kala!.. Galatasaray ve hocası, "bu moralle" ne yapacak, "bunca emeğe" yazık değil mi; "neymiş"; aylardır medyada yazılıp gelenlere bakarsak; "birileri" Hagi'nin ve Hakan Şükür'ün burnunu sürteceklermiş!.. "Yıllardır Hagi ve Hakan Şükür fobisine yakalanmış olanlar" ve Galatasaray düşmanları "şu anda" şıkır şıkır oynuyorlar!.. İstemiyorsan, beğenmiyorsan, güvenmiyorsan "yetki sende"; tutarsın Ümit'i, Saidou'yu kadroda, atarsın Petre'yi, Hagi'yi, Hakan Şükür'ü olur biter; yooo, buna elbette cesaret edemiyorlar; suçu üzerine yıkacak ve taraftarın hedefi olacak bir "av hazırlıyorlar"; Hagi!.. Ve "onu", önce birbirlerinin sonra da medyanın ve taraftarın önüne atıyorlar!.. Söyleyin ey Galatasaraylılar; bugüne kadar Galatasaray, "Güneş bölünmesi hariç", 13 yıl üst üste şampiyon olunamayan dönemler de dahil olmak üzere böyle bir "yönetim gafleti ve beceriksizliği" yaşamış mıdır; hayır!.. Ama "başkan" Canaydın ve "futboldan sorumlu" başkan vekili Gürsoy "iftihar edebilirler"; Galatasaraylılar'a "böyle bir kara geceyi ve dönemi yaşattıkları için" Galatasaray tarihine geçtiler ve bilmeliler ki; "hiçbir zaman" unutulmayacaklar!.. Ergun Gürsoy diyor ki; "Kim bu tezahüratı yapanların arkasında benim olduğumu söylüyorsa, yüzüme karşı söylesin!.." Evet, ben söylüyorum: "Elbette, bu tezahüratı yapanların cebine para koyup bağırttırmadın, ama futboldan sorumlu başkan vekili olduğun, taraftarla yıllardır bilinen usta ilişkilerin ve diyaloğun sebebiyle ve aylardır Saidou meselesini kişisel bir inat ve gurur meselesi yaparak, bunu Hagi'ye karşı medyayla paylaştığın ve Galatasaray taraftarını da medya yoluyla tesir altında bıraktığın, bunun sinyalleri Antalya'da verilmeye başladığından beri tedbir almadığın için, bilesin ki, bu tezahürattan sorumlusun!.. Tıpkı Saidou meselesini de, durup dinlenmeden hocasını ve Hakan Şükür'ü küçük düşürecek sözler söyleyen Ümit Karan meselesini de kangren hâline getiren ve Galatasaray'ın, tribünlerdeki komplo tuzağına sürüklendiğini fark edemeyen başkan Canaydın kadar!.." Haftalardır ve hatta aylardır yazıp geliyoruz; "Galatasaray futbol takımının altına konan ve biri imalat, öteki ithalat bombası hâline gelen Ümit Karan ve Saidou meselesini hemen bitirin, yoksa fitil ateşlenecek ve bomba patlayacak, olan da Galatasaray'a olacak" diye.. Biz 600 kilometre uzaktaki İzmir'den "olacakları fark ediyoruz"; Canaydın ve Gürsoy "hemen hemen her gün kulüpteler"; "Antalya'daki sinyale rağmen" fark edemiyorlar; bu nasıl yöneticilik, bu nasıl başkanlık, bu nasıl başkan vekilliği?.. Yoksa??? "Bazı kişilerin kulaklara fısıldadıkları gibi"; fark ettiler de; "bombanın tribünlerde patlamasına bile bile izin mi verdiler?" Bu "tüyler ürpertici" iddia doğru ise, soru ortada: "Kim kimi yemek için bombanın patlamasına izin verdi?" İnanmak mümkün değil ama "eğer bu iddia doğru ise", bütün Galatasaraylılar iyi bilmeli ki; ancak Bizans saraylarında "böylesine dolaplar dönerdi!" Ne var ki, Hagi, son derece cesur bir çıkış yaparak, "patlayan" bombayı, "neler söyleyeceği tahmin edilemeyen ve önlenemeyen" (kim bilir belki de tahmin edilen ve önlenmeyen) bir basın toplantısı ile Canaydın'ın ve Ergun Gürsoy'un önüne atıverdi; Galatasaray tarihinde görülmemiş sertlikte ve ağırlıkta sözlerle, "aynayı Galatasaray yönetimine çevirdi" ve Galatasaray camiasına "Bana ve Petre'ye değil, oraya bakın" dedi! Ve... Ne yazık ki, "bu yönetim", bütün bir gece süren "rekor" uzunluktaki toplantıda "afiyetle içtiği zehire, kızılcık suyu" diyerek, "Hagi özür diledi, iş tatlıya bağlandı" açıklamasını yaptı! Halbuki Hagi, "söylediği sözler için" değil, "bu sözler başkanı ve yönetimi üzdüğü için" özür dilemişti!.. "Hagi ile devam" kararı ne demekti? Bir; "Hagi haklı" demekti!.. İki; "Biz, bize, hiç olmazsa içimizden bazılarına açıkça hakaret eden Hagi'yi göndermeye cesaret edemeyecek durumdayız" demekti!.. Hangisi olursa olsun; "Galatasaray adına" çok acı!.. Yazık; Galatasaray'ı da, Galatasaray yönetimini de ne hâllere düşürdüler; peki koca Galatasaray camiası, Galatasaray'ı "bu hâle düşürenlerden" bunun hesabını sormayacak mı?