Kulüp yönetimleri eğri, Kulüpler Birliği eğri, ceza kurulları eğri, MHK eğri… Bunca "eğri"nin yanında hakemler nasıl
"doğru" olsun ki?..
Trabzonspor'un Fenerbahçe maçında "lehine verilmeyen penaltı pozisyonu" ile Eskişehirspor maçında "aleyhine verilen penaltı pozisyonunu" karşılaştırınız ve "elinizi vicdanınıza koyarak" söyleyiniz; "hangisi daha penaltı?.."
Bakınız, Cüneyt Çakır, "FIFA, UEFA organizasyonlarında maç yönetmede bir değil, bin defa rekor" da kırsa, "yılın değil, asrın hakemi ilan edilse", onu "3-5 tane Türk hakemi daha takip etse", gene de "değişmeyen" bir gerçek var, ortada; "Türk hakemleri Türkiye'de adil olamıyor, görme, değerlendirme, karar verme, düdük çalma ve çalmama pozisyonlarında birliktelik sağlayamıyor ve adalet dağıtmalarında istikrar olmuyor!.."
Neden?..
Çünkü, kulüp yönetimleri eğri, çünkü Kulüpler Birliği eğri, çünkü gelen giden federasyonlar uzun zamandan beri eğri, çünkü Merkez Hakem Komiteleri eğri, ceza kurulları eğri, bunca "eğri" arasında, "hakem düdükleri nasıl doğru olsun" ki?..
Deveye sormuşlar; "Boynun neden eğri" diye, cevaplamış; "Nerem doğru ki?.."
Ne yazık ki, "Devenin sahibi" de, bu eğriliği gördüğü hâlde, bunca yıldır, bunca iktidar geldi geçti, "Şiddet başta, spor suçlarıyla ilgili özel yasa çıkardığı" hâlde, "hâlâ bir Kulüpler Yasası çıkaramıyor!.."
Ve bu yüzden de, "Eğri gelen, eğri gidiyor"; mahkemelerde de, ceza kurullarında da "komik", üstelik "onlarda bile dengesinin, adaletin sağlanamadığı" cezalarla "İş olsun torba dolsun" misali göz boyanıyor ; hadi canım siz de!..
Yıllar yılı, bunca olay, bunca skandal, bunca rezalet, işte "gene" ortada "17 yaşında bir genç" (Yoksa çocuk mu?) var, o kadar, başkaca "sorumlu yok!.."
Bir Allah'ın kulu da çıkıp, "Bu işte benim sorumluluğum vardı. bu sorumluluğu tam olarak yerine getirmedim, yapmam gerekenleri yapmadım, istifa ediyorum" demiyor!..
Ya da bir "üst" yetkili "Senin bunları önlemen gerekiyordu, yapamadın, seni görevden alıyorum ve hakkında soruşturma açtırıyorum, hesap vereceksin" demiyor ve "Eğri gelen, eğri gidiyor!.."
Dahası, daha kötü; "bıçağın kemiğe dayandığını görünce" yaptığımız, yapabildiğimiz ortada; maçı 2 dakika geç başlatmak" ile ülkemizde "bu işlerin nereye gelip dayandığını" dünya aleme, hem de "fena halde mahcup olarak" ilân ediyoruz!..
Bu "komik", bu "ucuz", bu "papağan hafızasına layık" protesto şekli, "Gelin her maçta hakemleri tekmeleyin, yumruklayın" demek değilse nedir?..
Dahası, Türk hakemleri, Kulüpler Birliği'nin emrinde midir de, "onun kararı uygulanmaktadır?.."
Kuzum, "Aziz Yıldırım'ın "metelik bile vermediğini" defalarca gösterdiği bu Birlik "kimin birliğidir"; ülkedeki "profesyonel şubesi olan" yüzden fazla kulübün kaç tanesi bu birliğin içindedir?..
Bu birliğin bu "komik" buluşu, "ille de uygulanacaksa", hiç olmazsa görüntüde, "Hakem Birliği ve Merkez Hakem Komitesi'nin ramp ışıklarında görüneceği bir senaryo" ile sahneye konamaz mıydı?..
"Patron, Kulüpler Birliği'dir" imajını verecek bir tablo, "bu algılamayı yaymak" ve hele hele "kulüplerin hakemler üzerindeki baskısını daha da arttırmak değilse" nedir?..
Bence "oluşturulan bu tablo", Trabzon'daki 17 yaşındaki genç / çocuğun hakeme attığı tekmelerden ve yumruklardan çok daha ağır bir darbedir, Türk hakemliğine!..
Tabii, "anlayan" olursa!..