"Fanatiklere gözaltı - Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün yeni uygulaması, Trabzon maçında olay çıkaranları yaktı. Zanlılar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak" Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinin "spor sayfasında" bu başlıkları görünce, "hemen" haberi okumaya başladım: "Bursaspor'un Trabzonspor ile oynadığı maçtan sonra olay çıkaran taraftarlardan dördü 'cürüm işlemek için teşkil oluşturmak' suçundan tutuklandı. Bursa Emniyet Müdürlüğü, Türkiye'de bir 'ilk' e imza atarak bu tür olaylara karışanlara 'çete' konumunda yargılama kararı almasından sonra savcılık tarafından ifadeleri alınan taraftarlardan Tarık Ç. Ve Cem R. Serbest bırakılırken olaya karışan diğer fanatikler Selim K., Murat P., Murat G. Ve Yüksel Ç. Nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Nöbetçi mahkemeye çıkarılan dört taraftar 'cürüm işlemek için teşkil oluşturmak ve kamu malına zarar vermek' suçundan tutuklandılar. Zanlılar, TCK'nın 313. maddesi doğrultusunda Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklar." Ben gazeteciliğimin muhabirlik ve sonra da yazı işleri müdürlüğü dönemlerinde "Türk Ceza Kanunu'nu çekmecemden eksik etmezdim", adalette geçerli "usuller" hakkında da "uygulamaları görerek" genel bir bilgi sahibi olmuştum. Onun için "birdenbire" bu haberde karşıma çıkan "cürüm işlemek için teşkil oluşturmak" ibaresine takıldım. Yanlış hatırlamıyorsam "bizim zamanımızda" Türk Ceza Kanunu'nda "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" ibaresi vardı ama, herhalde "AB'ye uyum yasalarının çıkarılması sırasında" Meclisimiz "teşekkül oluşturmak" ibaresini "teşkil oluşturmak" şeklinde değiştirmiş olmalıydı; yoksa koca gazetenin haberinin iki yerinde de "teşkil oluşturmak" yazar mıydı? Gene yanlış hatırlamıyorsam, "bizim zamanımızda" sanıkların hakim önüne "hangi suçtan çıkarılacağına, davanın hangi suçtan açılacağına" savcılar karar verir, hakimler de ya savcının bu talebine "uyar" ya da "kendi takdirlerine göre" suçun nev'ini ve de "TCK'daki maddesini" değiştirerek ona göre "yargılama yapar" ve karar verirlerdi!. Polis ise "kendi yetkisi içinde" olayın soruşturmasını yapar, sanıkların ve varsa tanıkların "ilk ifadelerini alır" ve sanıkları savcılığa sevk ederdi!. Herhalde "AB'ye Uyum Yasaları" sırasında, savcıların ve hakimlerin bu yetkileri ellerinden alınmış ve "Emniyet Müdürlüklerine verilmiş olmalıydı" ki; gazetenin haberine göre "ilk uygulamayı" Bursa Emniyet Müdürlüğü yapıyor ve "cürüm işlemek için teşkil oluşturmak" suçundan sanıklar hakkında yargılama kararı alıyordu!. Bir "gene" daha; yanlış hatırlamıyorsam "bizim zamanımızda" gazete haberlerinde yer alan "gözaltı" ve "tutuklanma" ibareleri "değişik" anlamdaydılar ve "değişik bir durumu" ifade ederlerdi. Anlaşılıyordu ki; AB'ye Uyum Yasaları sırasında, "tutuklanan sanıklar" için "gözaltı" başlığını atacak şekilde bir değişiklik yapılmış, ikisi birbiriyle "eş anlama" gelecek şekilde irtibatlandırılmıştı!. Yoksa, "Tutuklandılar" haberinin üzerine "Fanatiklere gözaltı" başlığı atılır mıydı? "Cehaletimi affetsinler", bir gazete okuyucusu olarak "bu haberin çıktığı gazetenin üst düzey yöneticilerine" soruyorum; "bizim zamanımızdaki ifadeler ve usuller hakikaten haberinizdeki gibi değişti mi? AB uyum yasaları böylesine yenilikler getirdi mi?" "Değiştiyse" ve bu "değişiklikler" haberdeki gibiyse "bana bu yaşımda bilmediğim bir çok şeyi öğrettikleri için" o haberi yazan ve sayfaya koyan meslektaşlarıma teşekkürlerimi sunarım! Yook, yasalar ve usuller değişmedi de, "yazılanlar hatalı ise" ne olacak?. Bir büyük gazetede "böylesine hatalı bir haber" nasıl yazılabilir, yazılsa dahi sayfalara nasıl konabilir? Bilmem ki "bu konuda" beni, sevgili Ergun Babahan, sevgili Hıncal Uluç, sevgili Erdal Şafak ya da sevgili Altan Tanrıkulu ya da bir başkası veya içlerinden "sadece" biri aydınlatabilir mi? Bu arada "kafamı karıştıran" bir başka durum daha var; yukarıdaki haberi yazan gazete, 4 taraftarın "Ağır Ceza'da yargılanacaklarını" belirtirken, ülkenin bir başka büyük gazetesinde ise sanıkların "DGM'de yargılanacakları" ifade ediliyordu. "Kafam daha fazla karışmasın" diye öteki gazetelerde bu olayla ilgili haberleri okumadım!. Anlayın siz, "basınımızda haberlerin nasıl takip edildiğini ve nasıl yazıldığını!.." Şimdi biz hangisine inanacağız ve "sanıklar şu mahkemede yargılanacakmış" diyebileceğiz? Ve "işte bu noktada" geliyorum "asıl" konuya...Büyüklü küçüklü bütün gazetelerimizde "gün geçmiyor" ki, hatalı, yanlış, eksik yazılmış "bir değil", üst üste beş-on haber çıkmasın!. Ve de bu acıklı duruma karşılık kimsenin kılı kıpırdamıyor; bir özür bile dilenmiyor!. Bilmiyorum; bu işin sonu nereye varacak ve "vatandaş" bize nasıl inanacak? ocaluluc@beko.net