Birer ikişer eksiliyoruz, 30-40 gün içinde kimler gitti; Tayyar Abi ile başladı "ayrılık ayı" ardından Arda Uskan, Erdoğan Erentöz ve birkaç gün önce de İlhan Söyler!..
"Yüreğimizi yakan" bu can meslektaşlarımızın dışında, birkaç "dost ve arkadaşı da kaldırdık" , Hocazade'den, Beşikçioğlu'ndan!..
Arda'mızı, sevgili kardeşim Hıncal Uluç günlerce tefrika etti, sütununda, onun gazeteciliğini, insanlığını, arkadaşlığını anlattı; yürek yaktı!..
Tayyar Abi, "Cumhuriyet gazetesinin İzmir Bürosu'nun ağabeyi idi", tabii bizlerin de... Rahmetli İlhan Selçuk Ağabeyimizin Akyaka ve Bodrum tatillerindeki yoldaşı, benim kapı komşumdu. (Sevgili Hikmet Çetinkaya'nın Urla Gazeteciler Sitesi'ndeki evinde oturdu uzun yıllar) Çok dürüst, ilkeli, insanı, bütün canlıları, gülü, çiçeği seven, okuyan, ülkesini, milletini, vatanını her şeyin üzerinde tutan, örnek bir insandı. Eşi şair ve kitap kurdu Hülya Hanım'la çok yakışırlardı birbirlerine ve dostluklarına, sohbetlerine doyum olmazdı; nur içinde yatsın!..
Erdoğan Erentöz, Ankara'da çok uzun yıllar aynı gazetelerde beraber çalıştığımız, kooperatifini beraberce kurduğumuz Gazeteciler Sitesi'nde yıllarca beraber oturduğumuz, gerçek bir "can kardeşimdi"; örnek bir ailesi babası, çok iyi bir gazete yöneticisi, yardımsever Erentöz'ün "ölüm haberini aldığımda" öylece kala kaldım. Tatlı ve acı bir çok anı bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken, gözlerimden akan yaşları tutamamam, elbette ki sıra dışı değildi; mekânı cennet olsun!..
Ve İlhan Söyler, daha gencecik yaşta Gençlerbirliği'nde "profesyonel futbol oynamaya başladığında" tanımıştım, onu; yazmış, yıldızlamış, not vermiş, övmüş, eleştirmiştim!.. Futbolda yıldız oldu, sonra gazeteciliğe başladı, futbol yazdı, yorumladı; Galatasaraylıydı, hem ağabey-kardeş, hem arkadaş, hem meslektaş, hem de "sarı-kırmızı" gönüldaştık"; çok genç gitti; yüreğimizi yakarak gitti; bilmem ki spor basınında yeri dolabilecek mi?..
HHH
Bunca acıyı art arda yaşıyoruz, ders almıyoruz; Cami avlularında "dert yanıyoruz", kabristanlarda gözyaşı döküyoruz; ayılmıyoruz; "hayat devam ediyor" sözünün, sadece "lanetlenmesi gereken" tarafına dönüyor ve gene "birbirimizi yemeye, kırmaya, küstürmeye devam ediyoruz!.."
Gazete sütunları, TV ekranları, İngiliz filozof Thomas Hobbes'in ünlü "İnsan, insanın kurdudur" sözünü adeta "Gazeteci, gazetecinin kurdudur" sözüne çevirecek "çirkin" kavga yazıları ve programları ile dolu!..
Okuyanları, izleyenleri, "Bunlar yarın nasıl birbirlerine bakacak, birbirlerinin eklini sıkacak" sorusuyla baş başa bırakacak kadar "kötü" imajlı bir tablonun kahramanları olduk; üstelik zaman zaman "kişisel ikballeri ve egoları yüzünden, sportif rekabeti düşmanlığa çevirmek için ellerinden geleni artlarına koymayan" bazı insanlar uğruna!..
Dahası da var; sadece "birbirimizi yemiyoruz", mesleğimizi de kemirip duruyoruz; bilmem ki ne kaldı ortada?..
Bu mesleğin içinde yaşayıp geliyorum ve de tartıyorum; saygınlığımızı, sevilmişliğimizi, güvenirliliğimizi, inanılırlığımızı; yooo "tartımın sonucunu yazmama gerek yok"; zira "böylesine birbirini yiyen, mesleğini de böylesine kemiren bir topluluk", o günlerden, bugünlere ne bırakmıştır ki?..
TV'lerde "+18" uyarısı konması gereken sözüm ona "spor programı" adı altında yayınlanan birçok program var; onları "seyreden" ve "hiçbir şey yapmayan" yetkili kurullar, bilmem ki, çocuklarımıza, gençlerimize hiç mi acımıyorlar?..
"O ağızları, bir sigara görüntüsü için buğulandıranlar, yapılmayınca ceza üstüne ceza yağdıranlar", bilmem ki, "o ağızlardan çıkanların, çocukların ve gençlerin beyinlerinde yaptığı tahribatın, sigara görüntülerinden bin defa daha fazla olacağını" hiç mi anlamıyorlar, hatırlamıyorlar?..
Yazıklar olsun!..