Yarsuvat ve “yardımcısı” Yasaman’ın konuşmaları yer yer, “gerçekten” G.Saray adına “çok acı idi!..”
Koca koca adamlar, beni TV başında kahkahalarla güldürdüler!.. Koca koca adamlar, Galatasaray’ın olağan mali kurulunda “öyle” laflar ettiler, “öyle” saçma sapan çelişkilere düştüler ki, bir yandan beni kahkahalarla güldürürken, bir yandan da “Vah ki ne vah, Galatasaray’a kimlere kalmış, Galatasaray’ı kimler yönetmiş, tevekkeli değil bu koca ve köklü kulüp bu duruma boşuna düşmemiş” dedirttiler!..
Sonuçta, bu “çok önemli olduğu”, belki de sonunda “ibrasızlık” ve “seçim” çıkabileceği söylenen ve de “bazı” kesimlerce “bu yüzden” heyecanla beklenen genel kurula, “1000 civarında üye katıldı”, daha da acısı “ibraya geçildiğinde” salonda 250 kişi kalmıştı; bitmedi; “Benim dönemimin ibrası ayrı yapılmalı” diyen ve “öyle yaptıran” eski başkan Duygun Yarsuvat bile “çekip gitmiş” ve “ibra için” kürsüye çıkıp “bir teşekkürü bile” 10 saat salonda kalarak “kendisini ve de yönetimini ibra edenlere” çok görmüştü!..
“Yönetimdeki gençlere kafayı taktıkları” açıkça görünen Duygun Yarsuvat ve “yardımcısı” Hamdi Yasaman’ın konuşmaları yer yer, “gerçekten” Galatasaray adına “çok acı idi!..”
İkisi de “ünlü hukukçulardı”, ama konuşmalarında, hem de “Galatasaray’ın malı deniz…” gibi çok bilinen ve “ne ifade ettiği” de bilinen sözleri, “görev sürelerinde, kendilerinden önceki yönetim için bol bol etmelerine rağmen”, her nedense, “son 15 yılın hesapları denetlenecek” diyen bir yönetime, “bu konuda yönetimin sembolü haline gelen” Fatih İşbecer gibi gençlere “insafsızca” hücum ettiler!..
Salonda kalıp, sevgili Işın Çelebi’yi dinleseydiler; “Suada / Galatasaray Adası” sorununda 2012 yılındaki yönetimin “Yıkım kararına karşı işletmecinin yanında yer alarak Danıştay’a kadar giden itirazlarının nasıl reddedildiğini” duyar, “Birilerinin cepleri zenginleşirken, Galatasaray batıyordu” sözünün “ne anlama geldiğini”, en açık örneklerinden biriyle öğrenir (!) ve belki de mahcup olurlardı!..
Dahası, “cepleri zenginleşenlere yeşil ışık yakmanın, onlara akçeli görevler vermenin, denetlememenin, önlememenin, bunu yapanları hukuk yolları ile hakim huzuruna çıkarmamanın” da, “bu sözün içine gireceğini” hatırlayabilirlerdi!..
7 aylık görev sürelerinde “bu yolda tek adım bile atmayan” bir yönetimi temsil eden bu ikili, “Galatasaray örf / âdet / gelenek” kamuflajını kürsüye taşıyarak, “cesaretle” bu konunun üzerine gidenlerin önüne dikilmemeliydi!..
Bitmedi; koca koca adamlar, bir yandan “sportif başarı istiyor, büyüme istiyor, bunlar yapılmazsa, para kazanılmaz, büyük kalınmaz” diyor, aynı konuşmada, “Bir sezon Avrupa’da oynayamayacağız, yıldız transferler yapamayacağız, tribünlerden para gelmeyecek, mağaza satışları, sponsor ve reklam gelirleri düşecek” diyorlar, ama “sportif başarının gelmesi, büyümenin sağlanması, gelirin artması için” bir tanecik “çare”, bir tanecik “proje” söyleyemiyorlardı!..
Üstelik, koca koca adamlar, “Galatasaray’ın gayrı menkullerini değerlendirerek, Galatasaray’ı bu borç batağından kurtulması” ile ilgili “önemli ve ayağı sağlam basan” projeleriyle, “UEFA cezasının sebebi olan” zararın önlenmesi için “alınan tasarruf tedbirlerini ve atılmaya başlanan gelir artışı adımlarını” anlatan Özbek ve yönetimine, “Burası spor kulübünün mü, emlakçıların toplantısı mı” diyerek açık açık “laf sokuşturuyorlardı!..”
Bunlara karşılık Özbek, “soğukkanlı” bir tavır koydu ortaya, “o koca koca adamları mahcup etti”; seçim bekleyenleri, yönetimi değiştirmesini açığa düşürdü ve “Galatasaray kervanının yürüyeceğini” dosta düşmana ilan etti!..
Hâlâ “ne olduğunun farkına varamayan” taraftara da selamlar olsun!..