Acûl ve aidiyetçi medyam!..

A -
A +

Üç maça bakarak "hemen" karar verdiler; "Bu Bouzid işe yaramaz, hemen gönderilsin!.." Hadi, "benim gibi", futbol topuyla "sadece" çocukluğunda mahalle arasında, gençliğinde sınıf maçlarında oynamış olanlar "bu hükme varıp, yazsalar"; onlara diyeceğim pek "bir şey" olmaz; ama ya, "futbol oynamışlar, profesyonel olarak oynamışlar, milli takımda oynamışlar" yazarsa?.. İşte "onlara" diyeceğim, o kadar çok ki. Mesela sevgili Gökmen "çok iyi hatırlar", kardeşi Yasin'in, öyle "bir - iki maçta" değil, "kaç maçta" evet, "kaç maçta" çok acemice, amatörce "ne goller yediğini" ve o günlerde çok kişinin "Bu Yasin'den kaleci olmaz" dediğini!.. "Birileri", o sözlere, o yazılanlara inansa ve "Yasin'i gönderse", Galatasaray da, Milli Takım da yıllar yılı "Yasin'siz kalmaz" mı idi?.. Örnek çok, Galatasaray'ın ve milli takımın "efsane" sol açıklarından Uğur için, "gelmiş geçmiş" en iyi "orta haflarından" Talat için aylarca "çok meslektaşımın" hemen her hafta "Bunlardan Galatasaray'a ne yâr, ne yarar olur" diye yazıp çizdiğini!.. "Birileri", onlara kulak verseydi ve Uğur ile Talat'ın isimlerinin üzerine çarpı çizseydi ve "inatla, ısrarla oynatmasaydı", Galatasaray da, Türk futbolu da, milli takım da Uğur'u ve Talat'ı, faydalanmak bir yana, tanımayacaktı bile!.. "Bunlar" gibi onlarca, hatta yüzlerce "örnek" verebilirim!.. Bakıyorum, "sahadaki maçı bile" üstelik "genç oyuncuların denendiği maçı" bile, "açık ve dikkatli gözlerle izlemeyip", kafalarında "çok önceden oluşturdukları" sabit fikirle, "Şu hiç yaramaz, bundan adam olmaz" diye ahkâm kesmeye devam edenler var!.. Her takım için "böyle" birkaç örnek verebilirim ama, "Galatasaray - Denizlispor Kupa maçını dikkatle izlediğim için", ondan "örneklemeye" devam edeceğim: Ertesi sabah "yorumlarını okuduğum" çok meslektaşım "benzer" görüşler yazdı; "Bu Serkan'da iş var, bu Bouzid ile bu Carusca işe yaramaz!.." Maçın kasetini "dikkatle ve birkaç defa izleyin", notlar ve istatistikler tutun: Bakın bakalım; "Serkan, kaç top kaptırmış, Feldkamp'ın Hasan ve Arda'ya bile vazgeçirmeye çalıştığı topla oynama bencilliğinin yeni kahramanı olmaya nasıl özenmiş, bomboş bekleyen arkadaşları varken, nasıl çalım sevdasına topları kaybetmiş" göreceksiniz!.. "Defans yapmıyor", sadece "hücumda fantezi top gösterileri yapıyor" denilen Carusca "defansa yardımda" neler yapmış, "ofansta nasıl etkili olmuş"; onlar da işte "o" kasette var! Kaset dikkatle izlenirse, görülecektir ki, Bouzid "tam bir görev adamı"; hocasının ona verdiği görevi "en iyi şekilde yapabilmek için" elinden geleni yapıyor; elbette "yabancı bir ülkede, yabancı bir takımda" daha "doğru dürüst beş maç oynayamayan" bir oyuncu, "hata da yapacaktır", onu yapıyor!.. Bu gencin, "kendine güveninin gelmesi" ve "hatalarını en aza indirmesi için" zamana ve hocasının ona inanarak ısrarla ve üst üste 3-4 maç oynatmasına bağlı!.. Tıpkı Carusca gibi!.. "Bir maçta hata yaptı ya da kötü oynadı" diye, onu kulübeye çekmek, hatta tribüne göndermekle, "futbolcu kazanılmaz", aksine yok edilir!.. Bir maçta "10 dakika", öteki maçta "deneme", sonra "onca maç kesik ve kulübede"; futbolcu "böyle" kazanılmaz!.. Feldkamp'a "gençleri oynatıyor" diye övgüler yağdıranlara cevabım, "Tıpkı Gerets gibi; o, nasıl böyle bir görüntü verip, gençleri yediyse, Feldkamp da aynı yolda" olacak!.. "Ümit'i çıkarıp, Uğur'u oyuna sokan ve Özgürcan'ı kulübede, hem de yanında unutan" bir Hoca'dır Alman ve bu olay göstermiştir ki, "Hakan sakat ve Ümit gol kaçırmaktan fevkalade moralsizken" Özgürcan'ı "bir kupa maçında bile oynatmamaktan" suçludur Feldkam. O Feldkamp ki, "Necati ve Hasan Kabze'yi satarken" herkese "Hakan'ın ve Ümit'in hemen arkasında Özgürcan var" demiş bir hocadır, kimse bana "O, gençlere fırsat veriyor, yol açıyor" sözlerini yutturamaz!.. İstanbul futbol medyasını yönetenlere, futbol sayfalarını yapanlara da şaşıyorum: "Türkiye Kupası için" atmadıkları "olumsuz" başlık, sayfalarına koymadıkları "olumsuz" yazı kalmadı; tutturmuşlar "angarya da angarya!.." Hadi canım siz de!.. Madde bir; biliyoruz, "sizler üç büyüklerin medyasısınız" da, bari "bazı konularda" birazcık "empati yapın" ve kendinizi "Anadolu'da yaşayan insanların, yokluklar içinde çırpınan kulüplerin yerine koyun!.." "Bu şekli" ile bu kupadan "üç - beş kuruş para alacaklar" ve de çok daha önemlisi "o" ilçelere, "o kuş uçmaz kervan geçmez" illere büyük takımlar gelecek, Beşiktaş'ları, Galatasaray'ları, Fenerbahçe'leri, Trabzonspor'ları seyredecekler; bu mudur angarya, bu mudur?.. Bu nasıl "insafsız ve izansız" bir sözcülük ve de "büyükler aidiyeti" bir düşüncedir?.. Madde iki; dahası, bıraktım Anadolu'yu, ligin ve Avrupa maçlarının daha sezon başında kızıştığı, bu yüzden hocaların "takım tertibi üzerinde fazla oynayamadığı" bir dönemde, kulübede, hatta tribünde unutulan futbolculara "maç oynama ve kendini göstereme fırsatı" sağlayan, hocalarına da "onları deneme ve görme imkânı veren" böyle bir organizasyona "angarya" demek, ne anlama geliyor?.. Bakın bakalım, İngiltere'de kaç kupa var, İspanya'da kaç kupa var?.. "Onlar" ile sistemi "çok geride kurarak", dahası "Aman futbolcu yoruluyor" diye ağlaşarak mı mücadele edeceğiz?.. "Acûlcular" ile dolu ve futbola "üç büyükler aidiyeti içinde bakan", bu yüzden "ufkunu genişletemeyen" bir futbol medyamız var!.. Attığımız zaman mangalda kül bırakmıyoruz ama, uygulamada, "attığımız" nutukların tam tersini yapıyoruz!.. Yüzeysel ve düzeysiz!.. Elbette "istisnalar var" ve bu yazdıklarım onlara değil!.. Onlara, bir spor insanı olarak her zaman ve her zaman teşekkür ve şükran borçlu olduğumuzu biliyorum. Zaten "onlar" da olmasa. Yandı gülüm keten helva!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.