"Yönetici", maç oynanırken ağız dolusu küfreder; bu küfürleri "misafir" takımın yöneticisi üzerine alır, Protokol tribününde "Bana nasıl küfredersin" diye kıyameti koparır; "Yönetici" herkesin ortasında cevabı bastırır: "Ben sana küfretmedim, hakemlere küfrettim!.." "Gece", TV ekranlarında da bu sözler, "futbol tarihimizin unutulmayacak itiraflarından biri" olarak tekrarlanır; "ertesi gün" bütün gazeteler yazar!.. Ne var ki, Futbol Federasyonu, başkanı ile, başkan vekilleri ve üyeleri ile, gözlemci ve temsilcikleriyle, federasyon kurulu, hukuk kurulu, disiplin kurulu, hukuk kurulu ile, "görmez, duymaz, susar" ve de oturur!.. "Hakemlerimiz" de, dünya âleme ilân ve itiraf edilen "küfürleri yer" oturur; hem de "öylesine oturur" ki, "her hafta maç bekleyen" başkanı ile "Hakemler Birliği Yönetimi" de "görmez, duymaz, susar" ve de oturur!.. Amma velâkin, bir "Başkan", onca emek verdiği, onca para akıttığı, onca iddialı bir takım kurarak, teknik direktörüne de çok iyi imkânlar sağladığı takımının "hakem hataları" ile adeta "yaka paça liderlikten indirilmesini protesto etmek için" iki lâf etti ve mesela "Ligin zirvesine birileri tarafından balans ayarı yapıldı" dedi mi; "dakika geçirilmeden" ver elini Disiplin Kurulu!.. İşte "böyle" işler, bizim sporumuzda adalet!.. Dahası, futbolumuzda "daha daha da iyi işler" bu "tür" adalet!.. Federasyonun hakeminden başlar, kurullarından geçer, başkanına kadar ulaşır; bu "tür" adalet!.. Elbette, "bu tür adaletin işlediği" bir düzende, sistem tamamen "Üç Büyükler'in şampiyonluğu ve mutluluğu üzerine kurulmuş olur"; eh İstanbul Dükalığı'nın medyası da "bu sistemden ve işleyen çarktan çok memnundur"; ya Fenerbahçe olacaktır şampiyon, ya Galatasaray, "arada bir de" Beşiktaş olabilir; "gerisi"; onlar da kimmiş efendim?.. Elbette "Trabzonspor Başkanı" ve elbette "o sözleri gerçekten söylemiş ise", mevcut yönetmeliklere göre "Disiplin Kurulu'na verilebilirdi"; ama "o sözlerden çok daha ağırlarını söyleyen" Üç Büyükler'in başkanları ve yöneticilerine yıllar yılı "gösterilen" engin müsamaha ne oluyordu?.. Örnekleri çok olan "bu durumun ne menem bir şey olduğunu", kolay anlaşılacak bir "başka" örnekle anlatayım; söyleyin benim sevgili okurlarım; bu durumun "Halis Özkahya'nın Galatasaraylı Baros'a çıkarmadığı kartı, Gençlerbirlikli Burhan'a çıkarmasından" farkı var mı?.. Sevgili Mahmut Özgener, "Federasyonumuz tarafsızdır" sözünü bari söylemeyin; ayıp oluyor!..Ne yazık ki, sizinki de dahil yıllardır federasyonlarımız, değil "Üç Büyükler" ve "Diğerleri" arasında "tarafsız", hatta "Üç Büyükler arasında" bile "tarafsız" değil; açıkça ifade edeyim ki, Beşiktaş'ın hakkı yıllardır "Galatasaray ve Fenerbahçe'ye göre" çok ama çok daha fazla yeniyor; hem saha içinde, hem saha dışında!.. Dua edin, Beşiktaş'ta "kongre üyesi olan" bazı futbol yorumcularına ve spor yazarlarımıza bile "Sözde mi, özde mi başkanlık yapıyorlar" tartışmaları yaptıran başkanlara; yoksa hâliniz haraptı!.. >> Rıdvan'ı harcamak!.. "Üç - beş kuruş için", Rıdvan Dilmen gibi "ülkenin en sevilen ve sayılan 5 - 6 futbol yorumcusundan biri olan" bir değerin, "bahis tahminleri ile" kendisini heder etmesine, yıpratmasına gönlüm razı değil!.. Tahminleri, zaman zaman "komik" oluyor ve okuyucu haklı olarak "tepki gösteriyor!.." Üstelik "onun tahminlerine inanarak" bahis oynayanlar da tam tabiriyle "yatıyor!.." "Şu takılır, bu banko" derken "bunun gerekçelerini yazsa, tahmininin nelere dayandığını anlatsa" bir yere kadar kabul ederim; ama bir - iki cümle içinde 5 - 10 maçla ilgili "kesin hüküm verince" ve bu "tahminler yatınca" Rıdvan Dilmen bilmem ki "ne oluyor?.." "Yüz ve değer eskimesini" de unutmamalı Rıdvan ve "Rıdvan Dilmen'e yazık etmemeli!.." Elbette, "kendi" bilir!.. >> Dün ve bugün!.. Hey gidi hey, "bir zamanlar" Ümit Milli Takımımızın "en iyi futbolcularını toplayan" Fenerbahçe'nin "onların çoğunu nasıl heder ettiğini" bilenler, şimdi "ocak ayında transfer edilmek istenen genç yıldız adaylarına acıyarak bakıyorlar"; bilmem haksızlar mı?.. Fenerbahçe oldum olasıya "olmuş yıldızları toplar" ve oynatır; inşallah "bu sistemi gerçekten değiştirmeye ve gençlerin önünü açmaya karar vermişlerdir"; yoksa "olmadan ağaçtan düşürülen" yarının yıldızlarına "gene" en büyük kötülüğü etmiş olurlar!.. Tabii, "bu kriz döneminde" kulüplerinin adı geçen "yıldız adayları için istediği paraları verebilecek" maddi gücü varsa, Fenerbahçe'nin!.. Yoksa, "bütün bu yazılıp çizilenler" alıştığımız medya balonları mı?.. >> Hangisi doğru?.. Türkiye'nin en büyük gazetelerinin ikisinde iki haber: "Kewell'ın futbola dönüş süresi uzuyor; 3 ay daha sahalarda yok!.." "Kewell'dan iyi haber; sahalara dönüş süresi kısaldı; 1 ay sonra formasını giyecek!.." Buyurun yandan yakın ve de "hangisine" inanın?.. >> Galatasaray'ın işi zor!.. Bu satırları saat 10.00 sıralarında yazıyorum. Galatasaray'ın UEFA Kupası'ndaki rakibini belli edecek olan kura, İsviçre'de saat 14.00'te çekilecek ve saat 14.30 sıralarında Shakthar'la mı, Dinamo Kiev'le mi, Marsilya'yla mı, Bordeaux'yla mı, Werder Bremen'le mi, Zenit'le mi, Fiorentina'yla mı, Aalborg'la mı oynayacak, öğreneceğiz!.. Benfica'nın, perşembe gecesi "tonla gol kaçırarak" ve "iki topu da direkten dönerek" Metalist'e "dramatik bir şekilde ve 85'inci dakika golü ile yenilmesi", Galatasaray'ı "grup liderliğinden etti" ve "grup ikincisi olarak" Şampiyonlar Ligi'nden gelen "grup üçüncüleri" ile karşı karşıya bıraktı!.. "İstanbul'da Metalist'e 1 - 0 yenilerek" kendi göbeğini "kendi kesemeyen" Galatasaray'a ders olmalı, bu durum; "kimsenin şans vermediği" Ukrayna ekibi "3 gol atıp 10 puan toplayarak" birinci çıktı gruptan ve Galatasaray'a göre "kolay rakiplerle karşılaşma" ve "saha avantajını yakalama" şansını da elde etti; kısacası "büyük bir fırsatı tepti" Galatasaray!.. "Saracoğlu'nda final" hedefleyen bir takım için, elbette "Artık kim çıkarsa fark etmemeli" denilebilir ama kazın ayağı "öyle" değil; torbaya giren 8 rakip de "ciddi" rakip ve "Galatasaray'ı eleyebilirler!.." Özetle bu turda belli olacak Hanya ile Konya!.. Bakalım Galatasaray "neymiş" ve Skibbe "nasıl" bir teknik direktörmüş, anlayacağız!..