Adam gibi adam!..

A -
A +

Ülkenin "en büyük takımlarından biri ile oynamış" ve "dişe diş bir mücadeleden sonra" tek farkla mağlûp olmuş takımın hocasına, maçtan hemen sonra gazeteciler soruyor: "Taaa Malatya'dan karda, kışta karayolu ile 16 saat yolculuk yaparak İstanbul'a geldiniz, maça yorgun argın çıktınız ve yenildiniz; ne diyeceksiniz?" Hoca, "maçtan günlerce sonra bile" hâlâ ve hâlâ "Yorgun argın sahaya çıkan Malatya" diyecek ve yazacak kadar "yönetmeliklerden habersiz", galip gelen takıma ya da federasyona karşı "kompleksli" basın mensupları başta olmak üzere, bütün hocalara, yöneticilere ve sporla uğraşan herkese "ders ve örnek olacak" bir cevap veriyor: "Ne yorgunluğu? Dün sabah geldik İstanbul'a dinlendik, gece de dinlendik, bugün de dinlendik, neden yorgun olalım? Kazanmak istedik olmadı, basit hatalarımıza goller yiyip mağlûp olduk!.." Ertesi hafta... Aynı takım, bu defa ülkenin bir başka "büyük" takımı ile karşılaşıyor, 3 oyuncusu kırmızı kart görüyor, buna rağmen gene "dişe diş" bir mücadele yapıyor ve yeniliyor, üstelik "yedikleri ikinci gol" ofsayt!.. Spor yazarları, hemen maçtan sonra Hoca'ya soruyorlar: "Hakem üç kırmızı kart gösterdi oyuncularınıza, 3 gün sonra Türkiye Kupası'nda çok önemli bir maçınız var, hakem için ne diyeceksiniz?" Hoca "çok sakin" cevap veriyor: "Hakemin kartları haklıydı, oyuncularımı maç öncesi ikâz etmiştim ama onlar sinirlerine hakim olamadılar!.." Bunca yıldır sporun içindeyim; futboldan basketbola çok branşta çok kritik maçlar izledim ve sonrasında takımların hocalarını dinledim. Evet, "benzer birkaç örnek" cevap duyduğum oldu ama "üst üstesine, böylesine istikrarlısına" hiç ama hiç rastlamadım!.. En centilmenler bile, "bu durumlarda" genellikle şu cevabı vermişlerdi: "Ben hakemler konusunda konuşmam, ben federasyon ya da rakip takımla ilgili olarak idari konularda yorum yapmam, bunlar görevlerimin içinde yoktur!.." Bugün, Milli Takım ve Galatasaray kaptanlığına kadar yükselmiş olan Bülent'in, Kocaelispor maçında, suratına değen ya da belki de teğet geçen bir elin azıcık temasıyla ya da rüzgârıyla, nerede ise "İstanbul'dan bile duyulacak şekilde" feryat ederek ve "kalkıp kalkıp yatarak" yerlerde kıvranmasını gördükten sonra, "Malatyaspor'un Hocası" için bilmem ki neler yazmamız gerek? Evet... Bir sütunu değil, bin sütunu doldursam, Ziya Doğan Hocam için hissettiklerimi anlatmam mümkün değil, cümlelerim yetersiz kaldığı için beni affedin; o da affetsin!.. Çıkıyor, onca kritik dakikalardan sonra, o gergin olunması gereken anlarda, "mertçe, erkekçe" gördüğünü, doğru bildiğini "kıvırmadan" söylüyor!.. Yanında olsam, bir Türk vatandaşı olarak, bir spor insanı olarak alnından öpeceğim!.. Yanında yokum; bir spor yazarı olarak teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum; sağ olsun!.. Bilmem ki, nerede ise "sokaktan geçenleri bile kolundan tutup, tören sahnesine alarak" ödül verecek kadar "fair-play olayını dejenere edenler", şimdi "Ziya Doğan örneğini" nasıl değerlendirecekler? Bekleyelim ve görelim!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.