Gördüğümüz, düşündüğümüz, inandığımız doğruları yazdığımız zaman, kızan, öfke ve hatta hakaret yağdıran bir yığın insan var, ilgilisi, ilgisizi, yetkilisi, yetkisizi!.. "Efendim, daha dün bir, bugün iki, bunlar yazılır mı" imiş; istiyorlar ki, "testi kırıldıktan sonra yol gösteren" kalem cambazlarından olalım!.. Bülent Korkmaz'ın takımın başına getirilişinden hemen sonra "Bir ağabey geldi, hocalığı da, hocalık kariyeri de Skibbe'den geride. Ama bugün için daha iyisini bulmak zordu, inşallah başarılı olur" diye yazmıştım, Galatasaraylılardan aldığım "olumsuz" tepkilerin bini bir paraydı!.. İşte gerçek ortada; UEFA Kupası'nda ve ligde kötü futbol ve şansla buraya kadar gelindi, sonunda "Avrupa'da deniz bitti"; Ağabey'e "hocalık stajı için" sadece lig kaldı!.. Ben, "Neden onu oynattın, neden onu oynatmadın, neden falanı değiştirdin, filanı değiştirmedin" polemiğine girmem, ama kimse kızmasın, gücenmesin, derim ki; "Gerçek hoca, aynı suda iki defa yıkanmaz!.." Bordeaux maçında iki farkı koruyamayan takımının ve kendisinin tertip - taktik - moral bakımından eksiğini görüp, Hamburg maçında, hem de kendi sahamızda ve o müthiş seyirci desteğinde "iki farkla öne geçildiğinde ne yapılması gerektiğini" bulmalıydı, Bülent Korkmaz; bulamadı; rakip Lincoln'ün başına "nöbetçi" dikerken, Hamburg'ta seyredilen Guerrero'nun "ne olduğu" ortada iken, Ali Sami Yen'de "90 dakika seyirci" kalındı; neden?.. Hamburg'un hocası da, İstanbul'a "çok eksik bir kadro ile gelmişti"; ama gene de gazetecilere "Oynamayanların yerine, daha iyilerini oynatamayacaksa, Bordeaux'tan 3 gol yiyen Galatasaray'a neden ben de turu atlamaya yetecek kadar gol atmayayım" diyordu; nitekim "fazlasını bile" attı!.. "Hoca" ile "Ağabey" arasındaki fark burada!.. >> Taraftar gerçeği!.. Son yıllarda "hangi şirket araştırma yaparsa yapsın", Galatasaray'ın, "Türk kulüpleri içinde en fazla taraftara sahip kulüp olduğu" ortaya çıkıyor. Son olarak AGB Nielsen Media Research'ın, 15 bin kişiyle yaptığı taraftar araştırmasında, Türkiye'de, her 10 kişiden 6'sının takım tuttuğu belirlenirken, taraftarlar ın yüzde 39.3'ünün Galatasaray'ı, yüzde 32.1'inin Fenerbahçe'yi, yüzde 17.8'inin ise Beşiktaş'ı tuttuğu ve "en fazla genç taraftara sahip" kulübün de Galatasaray olduğu ortaya çıktı. 15 - 24 yaş arasındaki taraftarlar arasında yüzde 34.8 ile önde olan Galatasaray'ı, yüzde 20'ler seviyesinde Fenerbahçe ve Beşiktaş takip ediyor. Galatasaray'ın "taraftar açısından" yarınlarının sağlam olduğu anlaşılıyor!.. >> Yemek meselesi!.. Futbol Federasyonu başkan ve yöneticilerinin, "Galatasaray'ın Hamburg'la yaptığı UEFA Kupası maçına gidemedikleri" ve de "her zaman öküzün altında buzağının arandığını bildikleri" bir ülkede, bir Federasyon Başkanı, "şampiyonluğa oynayan bir takımın hocası" ile, hem de "şampiyonluğa oynayan bir başka takımla maçının olduğu haftada" yemek yiyip, saatlerce sohbet edemez!.. Üstelik bu yemekler "süreklilik" arz ederse?!.. Bu tablo, şampiyonluğa oynayan "diğer" takımın taraftarına da, yöneticilerine de, "o maçın hakeminin çalacağı ve çalmayacağı her düdük" ile ilgili olarak "koz verir", o takımın seyircisini tahrik eder!.. Dahası, "ister istemez" hakemlerin "bilinç altını" rahatsız eder!. "Arkadaş olmak" başka, "sorumlu olmak" başka şeydir; Mahmut Özgener de, Mustafa Denizli de yanlış yapmışlardır!.. >> Vefasızlık ve Dostluk!.. "Kapattık kapılarımızı dostlarımıza, Mesafeler koyduk araya; Bir merhaba demek için, Girmeleri gerekli sıraya. Bize çok ihtiyaçları olduğu an meşguldük, Not bıraksalar da, Sonra arardık, başka zaman. Canları yandığında Bize koşamadılar nefes nefese. Ne kadar hasrettiler bir dost sese!. Paylaşamadık en coşkulu anlarını, Sevdiğimiz, seveceğimiz yanlarını, Hayat denen suyun akışında, Birlikte çağlayamadık, Ölümleri bile geç duyduk da, Vakit ayıramadık, vaktinde ağlayamadık. Selâm vermeden geçiyoruz Artık yanından komşumuzun. Oysa birbirimiz için vardık. Adına huzur dedik, iş dedik Cana can olmaktan vazgeçtik, Yalnızlığı seçtik. Herkes bir yalana kandı. Ne olursa olsun sebep, Aslında kapılar hep, Üstümüze kapandı." "Vefasızlık" başlıklı bu "çok anlamlı" şiiri, "dostlara selâm vermeden geçilmesini isteyenler" diyarında, "Cana can olmaktan vazgeçmeyenleri infaz edenler" diyarında görev yapan, "zamanımızda vefa arayan, vefaya hasret kalan" bir dostun kitabından aldım; Futbol Federasyonu İzmir Bölge Müdürü sevgili Hamdi Kutval'ın kitabından!.. "Aklımda Kalanlar" adlı kitabı, "hisse alınacak" kıssalarla dolu; görüşler, yorumlar, makaleler, hikâyeler, şiirler!.. "Okuduğum söylem, şiir, hikâye ve makalelerden farkındalık bilincimi arttıran 'özel' yazıları bu kitapta derledim" diyen Kutval eserine Can Yücel'den de şiirler almış..İşte onlardan birinden bir dörtlük: "Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya." Bence, "yazımın başındaki şiir ile" bu satırların hemen üzerindeki "dörtlük" çerçeveletilip, Futbol Federasyonu'nun "Başkanlık Odasına, Merkez Hakem Kurulu odasına, Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Odası'na asılmalı"; asılmalı ki, "bazıları, dostluğun ne olduğu öğrensinler" ve "dost olmayı bilenlere" de saygı göstersinler!..