Ah bu kafalar!..

A -
A +

"Bu kafa" değişmedikçe, İngiltere Ligi'nde "yedinci durumda olan" bir takımdan, lig şampiyonumuz 6 da yer, 8 de!.. Hiç şaşmam, şaşırmam!.. Fenerbahçe'nin, Gençlerbirliği'ni yendiği maçtan sonra, Fenerbahçe ve "özellikle" Alex için yazılanları okuduktan, yorumları dinledikten ve hele hele Manchester United'in "deplâsmanda" Tottenham'ı "1-0 yendiği" karşılaşmayı TV'de seyrettikten sonra, bir grup dost içinde "Ne olacak Manchester'deki maç" tartışmalarında dedim ki.: "Eğer Alex, Hooijdonk ve sarı-lacivertli defans böyle oynarsa İngilizler yarım düzine gol atarlar; bu defa rakip Erdoğan Arıca'nın Gençlerbirliği değil!." "Haklı çıktım" diye memnun değilim; keşke Fenerbahçe beni yanıltsa idi; arkadaşlarımdan özür dilese idim!. Alex "futbol oynamıyor"; sadece maçın belirli anlarında, top alırsa ve rakip de "top alırken basmazsa" gösteri yapıyor; o kadar!. Elbette "Türkiye Ligleri'nde ona gösteri yapma fırsatı veriliyor" ve bu gösteri sırasında "çalımlarla adam eksiltiyor, birkaç güzel pas veriyor ve gol atıyor" ama ya "o fırsatı vermeyen", vermeyecek olan "güçlü" takımlara karşı? "Sadece duran toplardan orta yapmak için" bir futbolcu "bu kadar para verilerek" alınır ve oynatılır mı? Hele hele "aynı vasıfta" ama "daha çok koşan ve mücadele eden", zaman zaman defansına bile yardıma gelen Hooijdonk varken? Ya Rüştü'ye ne demeli? "Bu maçlar için onca para ödenen" ve "Türk Milli Takımı'nın kalesini de teslim alan" Rüştü, Salı gecesi kalesine gelen "7 şuttan 6'sını içeri alırsa", bunu "Efendim yapacağı şey yoktu" diye izah etmek mümkün mü? Havadan yedi, kafadan yedi, duran toptan yedi, plâseden yedi, şuttan yedi, çıktı yedi, çıkmadı yedi!.. Volkan olsa, ne olacaktı? Bence, hiç olmazsa " yarım düzine olmayacaktı!.." Deniz döküldü, Luciano döküldü, Ümit Özat döküldü; Serkan "sıradan", Tuncay "şaşkın" koşuşturdu; yapmadık hata bırakmadılar!.. Ama fatura Fatih Akyel'e kesildi; sanki defanstan çıkarken "ilk defa top kaptıran futbolcu oymuş" gibi!.. O kaptırdı, ama döndü koştu, topu kapanın önünü kapamaya çalıştı, onun ceza alanı içine girmesini engelledi, orta yapmasının önüne geçemedi ama ya ortadaki iki İngilizin etrafındaki kaleci dahil 4 Fenerbahçeli ne yaptı? "Onlar" Giggs'in topa kafa ile vurmasını seyrettiler ve oldu "maçı satan adam Fatih!.." Ve de "onu oynatan" Daum!.. Bakınız "bu kafa değişmeli" derken, sözü nereye getireceğim: "Kötü sonuçlardan" sonra, hep ama hep "ya hakemleri ya da teknik adamları" sorumlu tutuyor, maç yazı ve yorumlarını "onlar" üzerine kuruyoruz!. Yöneticiler de "aynı kafada!.." Özellikle "büyük kulüplerde" milyonlarca doları cebe indiren, yüz binlerce dolar prim vaat edilen ve alan, "bir elleri yağda, bir elleri balda" futbolculara, "satır aralarına serpiştirilen" birkaç cümle hariç, dönüp baktığımız yok!.. Neden? Teknik adama ve hakemlere "aklına ne gelirse yazmak" çok kolay; futbolcuları eleştirmek için Sevgili Ferdi Leflef'in yaptığı gibi "çetele tutacaksın" ki, "eleştirilerin havada kalmasın"; bu ise zor, hem de çok zor!. Öyleyse kolay yolda koşalım ve vuralım abalıya!.. Şimdi... Alex'e "Gençlerbirliği maçındaki" oyunu(!) yüzünden "10 üzerinden 9.5 veren" medyaya ve yorumculara sormak gerek: "Siz böyle yaptıkça", adam neden koşsun, neden kendini yorsun; "90 dakika sahada yatarım, bir - iki defa duran topa vurup, bir - iki pas yollarım, fırsat bulursam da uzatma dakikalarında bir gol atıp kahraman olur, bütün takımın önüne geçerim" diye düşünürse, haksız mı olur? Sergen'i de "aynı" kafa yüzünden "yirmi dakikalık oyuncu" yapmadık mı? Alex "o kadar bile" olamayacak!.. Elbette hakemler de hata yapacaklar, elbette teknik adamlar da hata yapacaklar ve eleştirilecekler; ama "her şeyi onlara yüklemek?" "Asıl" sorumluları ve suçluları gözden kaçırmak?. Elinde 20 tane "ilk 11'de oynayacak futbolcu ve onları yedekleyecek 6 tane oyuncu varsa" ve bir teknik adam, bunlardan "herhangi bir" 11 tanesini "yerli yerinde" sahaya çıkarıyorsa ve "bunlar çok kötü oynayarak" kendi sahalarında Ankara'nın "genç ve yeni" ekibine yeniliyorsa, bunda suçu "sadece" teknik direktör Del Bosque'nin üzerine yıkmak, bilmem ki futbolumuza ve Beşiktaş'ımıza ne kazandıracaktır? "Daum suçlu... Del Bosque suçlu!.." Ve, "futbolu bilmiyorlar!.." Olacak şey mi? Komediye bakın: Real Madrid'i "Del Bosque değil, futbolcular başarıya koşturmuş!.." İyi de, o takıma Beckham başta birkaç tane daha "büyük futbolcu" eklenmişken, "neden" o oyuncular "Real Madrid'i başarıdan başarıya koşturamadı, koşturamıyor?" Teknik adam üstüne teknik adam değişiyor? "Bu kafalar", hem kendilerini, hem de taraftarı kandırıyor!. Ve futbolumuz da "çıkmaya başladığı" zirve yolundan, çok daha hızlı bir şekilde geriye dönüyor!. Yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.