Ahtapotun kolları!..

A -
A +

"Galatasaray futbol takımında futbolcuya dayalı sistem bitmelidir" yaygaraları arasında, bir yanı"tüyler ürpertici", öte yanı"gülünç" yeni bir düzen yerleşiyor; "yöneticiye dayalı sistem!.." Alman Ligi'nin "baş" değil, "başaltı" değil, "orta boy" takımlarından birinden "kovulan" Skibbe'nin "Türkiye Şampiyonu Galatasaray'ın başına getirilmesinin altında yatan acı gerçek", işte budur!.. Yok "gençmiş", yok "Alman Milli Takımı'nda şuymuş", yok "Falan takımı çalıştırmış", yok "Alman Ligi'nin en genç teknik direktörü unvanını almışmış", yok "hücum oynamayı çok seviyormuş", yok "genç oyunculara fırsat tanıyormuş", yok "şöyleymiş, yok böyleymiş" "lâflarının içi", saklanmak istenen bu gerçek karşısında "boş", hem de bomboş!.. Adnan Polat - Adnan Sezgin ikilisi "futbol takımını doğrudan yönetmenin tadını aldılar"; takım üzerinde "etkili" olan Hakan Şükür'ü de uzaklaştırdılar; daima "el altında olacak ve söz dinleyecek" bir Hoca da buldular; oh kekâ, oh ne âlâ!.. Başından beri "ortaya atılan" teknik direktör isimleri, "oynanacak olan senaryonun, gerçekleşmeyecek tarafıydı"; geçirilen zaman sadece ve sadece "aranan kanın bulunması için" göz boyama idi ve sonunda "tam da istenilen şekilde bir hoca" temin edildi; işte karşınızda Skibbe!.. Geçen sezon kazanılan şampiyonlukta "Cevat Güler Hoca ve yardımcılarının ön plâna çıkmasını hazmedemeyen" Adnan Sezgin'in ve daima "Adnan Sezgin'i en öne çıkarmak için çırpınan" Adnan Polat'ın son 6 haftadaki ve şampiyonluktan hemen sonraki açıklamalarına bakınız; ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız!.. Sezgin'in "Galatasaray'a karşı oynanan kara bir senaryoda nasıl rol aldığına dair belgeler ve müfettiş raporları" Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun dosyalarının içinde duruyor!.. Üstelik "bugünlerde" bu konu çokça da yazılıp, söyleniyor; Adnan Sezgin'de "tık" yok; neden?.. Neden Galatasaray Başkanı Adnan Polat, Adnan Sezgin'e "teslim olmuş" durumda, neden "onun istemedikleri" kulüpteki görevlerinden atlıyor ya da "ayrılmaya" zorlanıyor?.. Bitmedi; Galatasaray camiası, Galatasaray Divan Kurulu "bu tablo karşısında" neden sessiz?.. "Hakan Şükür" gibi bir anıt adama tahammül edemeyen ve "binbir palavra iddia" ile "onun başını yiyenler", bilmem ki "yerini alan" Adnan Sezgin için "neden" sus puslar?.. "Yönetime dayalı sistem" yoksa "dev bir ahtapot gibi" kolları ile her tarafı sarıp sarmalıyor mu?.. Arda satılamaz!.. Haberler kötü!.. Arda'nın İsviçre'ye attığı galibiyet golünden sonra, "Galatasaray yönetiminin ellerini ovuşturduğu" yazılıp çiziliyor: "Fiyat arttı, Arda'yı satarsak, transferde rahatlarız!.." Hani, "Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olabilecek bir kadro" kurulacaktı?.. İşe "Arda'nın satılması ile başlanırsa", bu palavraya kim inanır; Galatasaray'da oynayan oyuncular ve bu takıma bulunan "ısmarlama" teknik direktör dahil?.. "Bedavakaçırılan" Ribery'nin "bugünkü fiyatı" ortada iken, Arda gibi bir yetenek "10 - 15 milyon euro" karşılığı gönderilir mi?.. İşte, Avrupa Şampiyonası Finalleri'ni seyrediyoruz, kaç tane "Arda" var?.. Yoksa "3 iyi yabancı alacağız" sözünün yerine getirilmesi için Arda feda mı edilecek?.. Sorum açık; Galatasaraylılar burnunuza "kötü" kokular gelmiyor mu?.. Çekleri yenmek!.. Portekiz'e yenildik; futbolun F'sini oynamadık!.. İsviçre'yi yendik; yarım devrelik takımdık!.. Çekleri yenerek çeyrek finale çıkar mıyız?.. Çıkabiliriz de, çıkamayabiliriz de!.. İki takımın "Portekiz maçlarına bakarsak" Çekler daha şanslı!.. İki takımın "İsviçre maçlarına bakarsak" biz şanslıyız!.. "Moral - motivasyon" bizden yana, seyirci desteği de!.. İş, Fatih Terim'in sahaya çıkaracağı takıma kalıyor; Hocamız herhalde "kirlettiği aynı suda bilmem kaçıncı defa yıkanmayacaktır"; öyleyse yarın geceyi ümitle bekleyeceğiz; ümitle!.. Meslek gitti, gider!.. Yıllardan beri "Bir şey olmaz" diye diye işte bu "hazin ve acı tablonun sorumluları" olduk!.. Spor ekranları ve spor sayfaları, "spor yazarlığı ile, gazetecilikle en ufak ilgileri" ve "mesleğimiz de umurlarında" olmayan bir yığın, üstelik çoğu kerameti kendinden menkûl "futbol yorumcusu" tarafından işgal edildi!.. Nerede ise 30 yıldır "bu sonu gören" spor yazarları ve gazetecilerin yaptığı "onurlu meslek mücadelesi", hatta "çığ gibi büyüyen problemi, tüzük değişiklikleri ve tüzüğe konan maddelerle destekli olarak çözme" gayretleri, açıkça ifade edeyim ki, "bugünleri göremeyen" cesaretsiz, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" zihniyetli Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimleri tarafından pasifize edildi!.. Bugün zaten "bu konuda mücadele edebilecek, basiretli bir yönetim" zaten ortada yok!.. Meydan istilâcılara kaldı ve görüyorum ki, "oraya buraya sıkışmış" gerçek spor yazarları ve gazeteciler de "reyting ve tiraj uğruna" birbirlerini yiyor!.. Öyleyse öl Sezar!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.