"Spor yazarı", eğer "gerçekten spor yazarı ise", hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, "öncelikle" ve özellikle "doğrudan yana taraf olmak" zorundadır!.. Elbette, her spor yazarının "sempati duyduğu", hatta bazılarının "üyesi olduğu" bir kulüp vardır!.. Elbette, her spor yazarının "beğendiği, sevdiği" sporcular vardır, yöneticiler vardır, başkanlar vardır, teknik direktörler vardır; olacaktır!.. Amma... Bir "spor gazetecisi" için, "spor yazarıyım" diyen bir "spor yazarı" için "önce" doğrular ve "doğruları yazmak" vardır!.. Elbette, her insan gibi "zaman zaman" spor yazarları da "zaaflarını, fobilerini, komplekslerini" ortaya koyan hatalar yapabilirler; "duygularının, kızgınlıklarının, öfkelerinin esiri" olabilirler! Ama bunu bir "alışkanlık", bir "devamlılık" haline getiremezler; getirmemelidirler!.. Getirirlerse, "onların spor yazarlığı, gazetecilik vasıfları kalkar", o vasıfların yerini "amigoluk, taraftarlık, fanatiklik, militanlık, kulüpçülük" nitelikleri alır!. Artık, "onlar" spor yazarı değil "kulüp yazarı" olmuşlardır; çok yazık!.. İsim vermek istemem; ama bugün "çok yazık olmuş" spor yazarları ile ilgili bir çok örnek var; gazetelerin spor sayfalarına, ekranların spor programlarına çok değil "iki hafta devamlı bakar, dinler, okursanız" onları hemen tanırsınız!.. "Onlar", en "şımarık" futbolcuların, en "küstah" yöneticilerin, en "kaba" teknik direktörlerin adeta "koruyucu melekleri" olmayı, "görev saymakta", üstelik bunu "açık bir çifte standarda bağlamayı" da "misyon" olarak yüklenmektedirler!.. Yani; "benim kulübümüm başkanı, yöneticisi, futbolcusu, hocası yaparsa savunurum, rakip kulübün insanları yaparsa yerden yere vururum" anlayışını "ilke olarak benimsemişlerdir!.." Ardına "en fazla sığındıkları" bahane "o kulübün insanları yapıyor, benimki de yapabilir" mantığıdır!.. Onlar için, "uyulması zorunlu kanunlar, yönetmelikler, tüzükler, talimatlar hiç önemli değildir"; onlar için aslolan, rakiplerin yaptıkları hataları, yanlışları "öne sürerek", tuttukları kulübün "hata ve yanlış yapan insanlarını" sonuna kadar savunmaktır!.. "Bunu" belki ve o da "kanunları, yönetmelikleri, tüzükleri, talimatları göz önüne alarak ve bunlara öncelik vererek" asli ve profesyonel görevleri "savunmak olan" avukatlar, yani "ekmek parasını bu işten kazananlar" yaparlar, ama "spor yazarları?" Öncelikle "doğrudan yana olmak" durumunda olan, halka "doğru bilgi vermek" misyonunu yüklenmesi gereken spor yazarları? Bütün bunları neden yazdım? "Bu satırları kaleme alırken", Fenerbahçe - Feyenoord maçına daha 12 saat var!.. Biliyorum ki, bir çok Galatasaraylı, Beşiktaşlı spor yazarı "Fenerbahçe'nin elenmesini, Lorant'ın işine son verilmesini, Fenerbahçe'nin takım olarak kaosa sürüklenmesini" istiyor ve bekliyor!.. Hatta "bazı sebeplerden" bunu isteyen ve bekleyen "Fenerbahçeli" spor yazarlarının olduğunu da biliyorum!.. "Onlar", Türkiye'nin UEFA puanlarını düşünmüyorlar!.. Şampiyonlar Ligi'nde "iki Türk takımının oynamasının ve başarılı olmasının" Türkiye'ye tanıtım olarak neler getireceğini düşünmüyorlar!.. Fenerbahçe'nin ve Galatasaray'ın alacağı puanların, yarınlarda Avrupa Kupaları'na katılacak takım sayısını arttıracağını düşünmüyorlar!.. Hadi bunları düşünmüyorlar; hiç olmazsa şöyle düşünseler ya: "Fenerbahçe elenirse, haftada bir maç oynayacak ve güçlü takımı sadece ligle uğraşacak, benim takımım ise gün gelecek 7 günde 3 maç oynayacak. Lig yarışında Fenerbahçe büyük avantaj sağlayacak. Bu avantajı yakalamaması için Feyenoord'u elesin ve Şampiyonlar Ligi'ne katılsın!" Bunu bile "düşünemeyen", düşünmek istemeyen "yazarlara ya da yorumculara" bilmem ki "spor yazarı" demek mümkün mü? İşte bir örnek daha: Ligin "en başarılı takımı" ve "lideri" olan Gençlerbirliği'nin maçını "devam sayfalarında" hem de "küçücük verip geçen" koca koca sözüm ona "ulusal(!)" gazetelerin spor sayfalarını ve "liderin maç görüntülerini" gece yarılarından sonraya bırakan sözüm ona "ulusal(!)" TV'lerin ekranlarını gördükçe, bunların sorumlularına sormak gerekmiyor mu: "Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Bu üç büyükler goygoyculuğu daha ne kadar sürecek? Anadolu'yu hiçe sayan Bizans kafasını ne zaman değiştireceksiniz?" Bu soruların cevabını okuyucularıma ve özellikle de "spor medyamızın sorumlularına ve anlı-şanlı yazar çizerlerine" bırakıyorum!.. Okuyucularım bol bol düşünsünler, ötekiler de bir ayna bulup yüzlerinin kızarıp kızarmadığına baksınlar!.. ocaluluc@beko.net