Fenerbahçe'yi "bu hâle" kim getirdi, kimler getirdi?.. "Bu hâl", ortada!.. Belki de, "son 20 yılın en zayıf" Porto'sunun, "23 yaşındaki" oyuncusuna "yaşlı" denilen Arsenal'in, son yıllarda büyük düşüş içinde olan Ukrayna'nın Dinamo Kiev'inin bulunduğu bir grupta, "son maçlara gelindiğinde", tek galibiyet alamamış, grubun dibine çökmüş, Türkiye Süper Ligi'nde 12 haftada 16 puan kaybetmiş ve "altıncılığa demirlemiş" bir Fenerbahçe!.. "Bu hâldeki" Fenerbahçe'nin, "bedava giden" Tuncay'ların, Aurelio'ların, Appiah'ların yerine, Maldonado'ları, Josico'ları, Güiza'ları "onca milyon eurolara alıp", üstelik "mal meydanda iken" bir de üstüne basa basa "Geçen yıldan daha güçlüyüz" diyebilen, "Zico'yu gönderip, Aragones'i iki misli maliyetle getiren" ve "Dediğim dedik, çaldığım düdük" mantalitesiyle kulübünü yöneten Başkan Aziz Yıldırım'ı eleştirdiniz mi, "medyadaki adamları" kıyameti kopardıkları, Fenerbahçe sitesinde açıklama üstüne açıklama yapıldığı gibi, bir de "Sizlerde Aziz Yıldırım takıntısı var" diye tutturanlar var!.. Sanki "ilk eleştirdiğimiz" Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım imiş gibi, sanki Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın başkanlarını eleştirmiyormuşuz gibi, tutturdukça tutturuyorlar!.. İşte "bu yüzden" Aziz Yıldırım, "kimseye hesap vermez" ve de "istediğini, istediği zaman yapan" bir zihniyetle ülkenin "en büyük kulüplerinden birini" yönetiyor ve hâlâ yönetebiliyor!.. Koca camiada "cesur" ve "paradan puldan anlayan" bir aklı başında insan çıkıp da, "Ey Aziz başkan, bunca yıldır transfere kaç milyon euro harcadın ve sonuç ne oldu?.. Senin harcadığın paraların belki de yarıdan azını harcayan Faruk Süren, Galatasaray'a kırılması çok zor olan bir rekorla dört yıl üst üste şampiyonluk getirdi; UEFA Kupası'nı ve ardından da UEFA Süper Kupası'nı aldırdı; onca başarıya rağmen Galatasaraylılar hâlâ Faruk Süren'den hesap sormaya devam ediyorlar, sen hesabını ne zaman ve nasıl vereceksin" diye sormuyor!.. Değil hesap sormak, "eleştirilmesine bile tahammül edemiyorlar"; işte Fenerbahçe'nin "neden bu hâlde olduğunu" anlatan "en önemli sebep" bu!.. Taa Başkan'dan başlayan "körü körüne alkış", mesela "Porto maçında 6 pasın sağ köşesine direk dikilmiş olsa, ona çarpıp gol olarak kaleye girecek olan" topu dışarıya atma becerisini gösteren Güiza'ya kadar uzanıyor!.. Adam "onca" ve "tonla" euroyu "gol atmak için" cebine indirmişken, "taca giden topa koşuyor" alkış üstüne alkış alıyor ama iş "gol atmaya gelince", ara ki bulasın!.. "Bu alkışlar" ile Fenerbahçe nereye gider?.. Gittiği yer, ortada!.. "Hesap sorması gerekenler" sormuyor; bizler, "gazeteci olarak görevimizi yapıp" sorunca da, "Vay efendim, nasıl böyle yazarsınız, konuşursunuz?.." "Bunca yıl", onca "Galatasaray - Fenerbahçe - Beşiktaş başkanı gördük", eleştirdik; Aziz Yıldırım da onlardan "sadece" biri; bugün o koltukta o var, yarın başkası olacak!.. Biz "inandığımız doğruları" söylemeye devam edeceğiz; onlar ise hata ve yanlış yapmaya, birileri de o hata ve yanlışları alkışlamaya!.. Böyle gelmiş, böyle gidecek!..