Alay ediliyor, alay!..

A -
A +

Sus be adam, sus artık!.. Sevilmiyorsun, istenmiyorsun, alay ediliyorsun, "Galatasaray'ın ilkelerinden taviz verilmemek istenmesi" sebebiyle "mevsim sonuna kadar" maaş alıp "orada oturmaya devam edeceksin"; sus bari!.. Kendinle de daha fazla alay ettirme, Galatasaray'ı da zora sokma!.. Neymiş; "Takımı sık sık değiştirmiş de, bu değiştirmeler olumlu olmuş!.." "Böyle" gülünç bir lâf etmek için, 74 yaşında Feldkamp olmaya gerek yok, 60 yıl önce mahallede "top sahibi" zengin çocukları da, "Top benim, istediğimi oynatırım" şımarıklığı içinde her hafta "O benim takımımda oynayacak, sen karşı takıma geç" diye diye "çayır kadroları kurar" bizleri dama taşı gibi kullanırlardı; iş te tam da o misal!.. Mübarek "futbol takımı" değil, "değiştir" ekibi yapıyor sanki!.. Artık, sadece "bizim gibiler değil", sırf "Hakan Şükür'e düşman olduğunu hissettikleri için" Feldkamp'ı "dünyanın en büyük hocası ilân ede ede bugüne gelenler" bile, "Bu kadarı da fazla" demeye başladıklarına göre, Feldkamp'ın "korucusu ve kollayıcısı" olarak ortada sadece ve sadece "İnadım inat" diyerek, kendini de, yeni yönetimini de ateşe atan Adnan Polat kalıyor; vah ki, ne vah!.. Sevgili Başkan, "Anladık, her şeye rağmen mevsim sonuna kadar adamın cebine para koymaya devam edeceksin"; ona da "parayı cebinden vermen kayıt ve şartı ile" bir şey demem ama, hiç olmazsa al karşına ve de ki: "Sus, ağzını açma, her açışta daha çok batıyor ve kendinle beraber Galatasaray'ı da mizah konusu yapıyorsun, sus artık!.." Ve de devam et: "Futbol konusunda bundan böyle konuşmaya tek yetkili Haldun Üstünel'dir, sadece o konuşacak!.." Zira, "tez konusu olacak" bazı yöneticilerin var, onların da Feldkamp'tan farkları yok; her ağızlarını açışta "yeni bir mizah türüne konu oluyorlar"; tam bir güldürmece makinesi hâline geldiler!.. Aslında hâlleri "ağlanacak gibi" ama, "tez konusu" olduklarında kahkaha attırmaya bire birler!.. Bazı arkadaşlarımız yazmaya başladılar bile: "Normalde Servet'in defansın önünde değil Lincoln'ün mevkiinde oynaması gerekirdi! Gaziantep maçına Galatasaray eğer kalede Ümit Karan, sol bekte Hakan Şükür, stoperde Lincoln, santrforda Sabri, liberoda Nonda veya Orkun'la, oyun kurucu pozisyonunda da Servet ile başlamış olsa Antep takımı değil pozisyon bulmak yarı sahayı bile geçemez; ev sahibi takım da çuvalla gol atardı! (Fatih Uraz - Zaman)" Hâlâ, bu zât - ı muhteremin, Galatasaray'ı hangi noktaya getirdiğini anlamadınız mı sayın başkan?.. Resmen ve alenen alay ediliyor; uykuda mısınız?.. Adam gibi adam!.. İnsanlığı ile karakteri ile kişiliği ile sempatikliği ve efendiliği ile insana güven veriyor, yeteneğini, bilgisini buna eklediğinizde, "Fenerbahçe gibi" bir kulüpte, "Aziz Yıldırım gibi" bir başkanın yanında ve bir "yıldızlar" mangasının başında başarıdan başarıya koşmaya başlamasının sebebi ortaya çıkıveriyor!.. Zico'nun Türkiye'de olması, Türk futbolu için bir şanstır!.. Genç teknik adamlarımız, "onu örnek almalıdır!.." "Yıldız" futbolcu olmanın, "yıldız futbolcunun değerini bilmek" bakımından "temel şart olduğunu" da gösteren bir örnektir, Zico!.. Yıldız futbolculara karşı "kompleks duymamanın" ve "onları" kazanmak için sabırla ve ısrarla "gergef işlemenin", bir teknik adamın kendisine de, takımına da, kulübüne de "neleri nasıl kazandırdığını" ortaya koyan "açık ve parlak" bir örnektir, Zico!.. "Ben yıldız mıldız tanımam, benim için Pele ile Pile fark etmez" diyen, diyebilen zavallı ve kompleksli zihniyetin karşısında ve de "bu zihniyete", saçma sapan bir "Futbolcuya dayalı düzen yıkılıyor" saflığı ile destek veren goygoyculara en iyi cevabı veriyor, Zico!.. Dilerim, Şampiyonlar Ligi'nde oynanacak "son maçın son dakikasına kadar" bu dersi vermeye devam etsin!.. Hem futbol kazansın, hem Fenerbahçe ve hem de Türkiye!.. Beşiktaş'ı bitirdi!.. Türkiye'nin 3 büyük kulübünden birine "başkan olacak" hiçbir özelliği yoktu, Yıldırım Demirören'in!.. Sadece "babasının oğlu olmasından" öteye!.. Siyah - beyazlı camiayı getirdiği yer ortadadır!.. Galatasaray'da "hem ayarı" Özhan Canaydın ile beraber, Fenerbahçe'nin "arayı kapanmayacak kadar açmasını" seyrettiler, hatta desteklediler!.. Halûk Ulusoy Federasyonu'nu bile "bu ikiliye yıktıran" Aziz Yıldırım, nasıl da kahkahalarla gülüyordur, şimdi!.. Maçlarda devam eden onca hakem hatasına rağmen "sus pus olmaları" da, Aziz Başkan'ın kahkahalarına kahkaha katıyordur; alkışlar!.. Uzmanı da yazdı!.. Nihayet spor medyamızın "hakem ve Merkez Hakem Kurulu uzmanı" sevgili Ömer Faruk Ünal da yazdı; "Büyükleri üzmeyin!.." Eh, "o da yazdığına göre", artık haftalardır "doğru" düşündüğümü ve yazdığımı anladım!.. Hakemlere mesaj verilmiş: "Ne yapın yapın, büyükleri üzmeyin!.. Öncelikle de büyüklerin büyüğünü hiç üzmeyin." "Efendim, falanca çok dürüsttür, filanca çok ilkelidir" palavralarına artık karnım iyice tok; bizde "futbol düzeni" böyle gelmiş, böyle gider!.. "Fincancı katırlarını ürkütme, koltuğunda rahat et!.." "Küçükler" mi; onlar da kim?.. Hakemlere ve gözlemcilere mesajı ben daha açık yazayım: "Ligin puan sıralaması istenen şekilde, bunu muhafaza edin yeter; siz de rahat, federasyon ve kurulları da!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.