Ali Koç, yukarıya mı, aşağıya mı bakıyor?

Sesli Dinle
A -
A +

Fenerbahçeliler “yazımın başlığındaki soruyu” iyi düşünmeli ve de “vereceğim örneklere bakarak” net bir cevap bulmalı...

 

Sezonun Süper Lig / Türkiye Kupası / Avrupa kupaları sürecinde toplam 48 maçta 33 gol / 7 asistlik bir performans gösteren, Süper Ligde 31 maşta 29 gol atarak gol kralı olan “33 YAŞINDAKİ” Valencia gidiyor…

 

İnter’de sezonu “ligde / kupada / Avrupa kupalarında oynadığı ‘52 maçta 14 gol ve 5 asist’ ile kapatan” hem de martta “37 YAŞINA basmış olan” Dzeko geliyor!..

 

Dahası, Beşiktaş’ta “31 YAŞINDAKİ” Aboubakar varken, Galatasaray’da muhtemelen “30 YAŞINDAKİ” İcardi olacakken… İcardi olmazsa, “ona yakın” bir santrfor peşinde koşulurken…
Bitmedi; Galatasaray’da bir “Ribery skandalı” yaşanmıştı. 5 milyon avroya Metz’den transfer edilmiş, “maaşlarının ödemesi zamanında yapılmayınca” sözleşmesini “tek taraflı” feshetmiş, Marsilya’ya gitmiş, oradan da 30 milyon avroya Bayern Münih’e transfer olmuştu. Ve de uzun yıllar sonra “kalan alacaklarını faizleri ile beraber” Galatasaray’dan almıştı…

 

Şimdi, Fenerbahçe, “Ribery olayını hatırlatan” bir tablo içinde “18 yaşındaki ‘dünya yıldızı’ Arda Güler’i” Avrupa’nın bir kulübüne kaptırmak tehlikesi ile burun buruna…

 

Sezon başında “Jesus neden ilk 11’e koymuyor” diye kıyamet koparılır ve “övgüler yağdırılarak ikinci yarıda ‘takımın demirbaşlarından biri’ yapılırken” sözleşmesindeki “17,5 avroya serbest kalma” maddesinin “yeniden düzenlenmemesi” gafletinin sonucu ortada…

 

“Bu paraya gidiyor” ve kim bilir gelecek sezonun başında “kaç paraya” hangi dünya devine transfer olacak?..

 

Ve geliyoruz, “yılan hikâyesine döndürülen” hoca meselesine…

 

Eğer “İsmail Kartal işbaşında iken gönderilip takımın başına getirilen Jesus giderken, yerine İsmail Kartal gelecek ise” bu nasıl bir “ileri adım / şampiyonluk hedef” projesidir?

 

Bunca yıl, bunca para, bunca emek, bunca teknik adam, bunca futbolcu” ve yeni sezon başlayacakken, ortadaki tablo bu…
Ne diyordu, İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy; “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?..”
Bu ünlü sözde “ibret’in yerine ‘ders’i koyun” ve öyle düşünün Fenerbahçeli okuyucularım...

“Umursanmak” üzerine…

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, bir yandan, kendisinin ve Beşiktaş yöneticilerinin, “ağır şekildeki” bir eleştiri sürecinden sonra ve “seçimli genel kurul öncesi” sürekli olarak “Mehmet Büyükekşi’yi istemiyoruz, başka aday, başka başkan istiyoruz” açıklamalarına cevap olarak, Büyükekşi’nin “Adayım, onların sözlerini umursamıyorum” anlamına gelen açıklamasını “Beşiktaş’ı umursamıyor” söylemine çevirip, “Beşiktaş’ı nasıl umursamazsınız, umursayacaksınız Sayın Başkan” diyor…

 

Diyor da, “hemen sonra” da “İcardi’nin, ‘Bir utanç, bir skandal, yılın soygunu.’ sözleri hakaret kabul edilmedi. Ama benim ve yöneticilerimizin ağzından çıkan her kelime hakaret kabul edilerek cezalar yağdırıldı. Teknik direktör Jesus’un, ‘Bu ligin sportif gerçekliği yok, maçlar sahada kazanılmıyor’ sözleri para cezasıyla geçiştirildi ama benim yaptığım her türlü konuşmaya sürekli ceza kesildi” diyor. Yani Ahmet Nur Çebi, “bir futbolcu” ile “bir antrenör” ile Beşiktaş Başkanı’nı, Beşiktaş yöneticilerini “aynı terazide” tartıyor…
Ve… Futbol Federasyonu Genel Kuruluna katılan üyelerin yüzde 85’inin oyu ile” Mehmet Büyükekşi, “umursanarak” dört yıl için “yeniden” başkan seçiliyor!..

 

“Hassas” bir konu, daha fazla uzatmayayım; üzerinde “biraz” değil, “epeyce” düşünmek gerek… 

Marka değerimizi kimler düşürdü?

Süper Ligi puan cetvelinin başında bitirenlerin, Türkiye Kupası’nı kazananların, Avrupa kupalarında “üçer, dörder eleme turu oynayarak ‘gruplara kalma’ mücadelesi yapacak olan” takımlarımızın rakipleri belli oldu…

 

TV ekranların o rakiplerin adları gören, gazetelerde adlarını okuyan binlerce ve binlerce spor ve de futbol meraklısı insanımızın çoğunun “Bu takımlarda mı varmış” dediklerini duyar gibiyim. Ben bile çoğunu internette tanıdım.

 

Türk futbolunu son 15 yılda, başta federasyonlar, kulüp başkan ve yöneticileri, anlı ve de şanlı ‘vazgeçilmez’ hocalarımız, hakemlerimiz ve de spor, pardon futbol medyamız ile ve de elbette ‘el birliği ile” nasıl bir “çukura sürüklediğimizi bütün acılığı ile ortaya koyan bir tablo çıkardı, “rakiplerimizin kimler olduğunu bizlere gösteren” kura çekimi…

 

Hepimiz sorumluyuz, bu tablodan… Bir örnekle “nokta” koyayım: 
Şenol Güneş Hoca’mız, Futbol Federasyonu Genel Kurulunda ekran başında “dikkatle dinlediğim” bir konuşma yaptı, hem de “Ben her şeyi biliyorum, öğretirim” anlamına gelen cümleler kurdu.

 

Ona bir sorum var; “Millî takımımızı Uluslar Ligi’nde küme düşürerek dibe vuran marka değerimizin sorumlularının arasına katılan hocamız” kimdi acaba?..

Şaka!..

Bu hafta “Şaka” köşemde, son haftalardaki yazılarımın “en ciddi” iki paragrafını yazıyorum.

 

Ergin Ataman Hoca’mızı çok eleştirdim, ağırları da vardı. Sezonun son haftalarındaki müthiş atağı ile “gene” şampiyonluğa ulaştı ve de Yunanistan’da büyük övgüler arasında dünya basketbolunda “önemli bir yeri olan” Panathinaikos’un hocası oldu.

 

Bir Türk olarak iftihar ettim; kutlar, başarılar diler, spor da yazan bir gazeteci olarak teşekkür ederim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.