Lucescu, "nihayet" Galatasaray'ın teknik direktörü olduğunu anlamaya ve "bunun gereklerini de yerine getirmeye" başladı!. Gençlerbirliği maçında "yerinde duramayan", bir kaç defa sahanın içine girerek "hatta suç işleyen", oyuna zamanında müdahale eden ve "maçı kazanmak için riski göze alan, cesur değişiklikleri zamanında yapan" bir teknik direktörü, "o maçı Galatasaray kaybetse de alkışlayacaktım!.." Ardından, "yoklar içinde" bir kadrodan, "en az varlar içindeki" kadrolar kadar mücadele etmesini bilen, maça asılan ve "galibiyet için oynayan" bir takım oluşturarak, Liverpool'u yöneticisi, teknik adamı, futbolcusu ve taraftarıyla "Galatasaray'a beraberlik golünü attık" diye sevinçten çılgına döndürecek kadar "korkutan" bir teknik direktörle karşı karşıya geldik, Salı gecesi!.. Peki, "bu hocayı alkışlamayalım da, ne yapalım?" Sezar'ın hakkı Sezar'a!.. Hata yaptığı, yanlış yaptığı, "güvercin yürek'i oynadığı" zamanlarda "yerden yere vurduğumuz" Lucescu'ya "bunun tam tersini yaptığı zaman" neden hakkını vermeyelim? O bizim ne düşmanımız, ne de babamızın oğlu!. "Takımının yolunu kesmek için" ellerinden geleni artlarına koymayan geniş bir "düşmanlar cephesinin kolunu kanadını kırdığı" bir kadroyu, "PAF takımından aldığı gençlerle" tamamlayıp Ali Sami Yen Stadı'na sürerken bile "Liverpool'u yenmek zorundayız ve yeneceğiz" diyen, diyebilen bir teknik adama, şapka çıkartmak "beni mahcup etmez, aksine mutlu eder!." Neden mi? "Malatya ya da Denizli önündeki Galatasaray" ile "Gençlerbirliği ve Liverpool önündeki Galatasaray" arasındaki fark, işte "bu maçlardaki Lucescu arasındaki fark" ile "doğru" hem de "dosdoğru" orantılıydı da, ondan!. Biz, Lucescu'yu hep "böyle görmek istiyoruz!.." Cesur, saha kenarında "müdahaleci ve mücadeleci!.." Saha kenarına bakıp "hocasını böyle gören" futbolcu da, elbette ki, maçın bitiş düdüğüne kadar "didinecek, koşacak ve mücadeleyi sürdürecektir!." Fatih Terim saha kenarında, Hagi saha içinde "Galatasaray takımını" buna alıştırmışlardı!.. Şimdi, Lucescu "bu eksiği kapamak yolunda" iki adım attı; temenni edelim ki devamını getirsin!. Tabii, "ceza alabileceği saha ihlâllerini yapmadan!.." Bir çift lâfım da "bazılarına" olacak: Saha ihlâllerini hem de devamlı olarak Fatih Terim yaptığında ve haftalarca kimsenin sesi soluğu çıkmayınca "Buna dur diyecek yok mu?" diye yazdığımızda "Bizi Terim düşmanlığıyla suçlayanlar", bugünlerde "iki yıldır bir defa ve o da canı çok yandığından sahaya giren" Lucescu'yu "ayıplamakta" yarışıyorlar!. Ah benim, çifte standartlı medyam ah!. Sen hiç değişmeyeceksin!..