Alzheimer futbolu!..

A -
A +
Galatasaray'ın 10 kişilik Balıkesirspor önündeki futbolu tam bir utanç tablosudur!.."Süper Lig'de ilk defa sahaya çıkan" çoğu genç yerli futbolcuların çoğunlukta olduğu bir takım karşısında, "daha ilk yarım saatte 3-0 öne geçen" Galatasaray'ın sonrasındaki "Alzheimer futbolu" doğrusu ya stattaki az sayıdaki taraftarını bile çileden çıkardı; TV başındakilerin ise saç baş yolduklarını sanıyorum.
"Alzheimer futbolu" dedim, işte "o" hastalığın tarifi; "Günlük yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile karakterize, nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalıktır. Bunamanın en sık görülen tipidir. (Vikipedi)" 
10 kişilik Balıkesir önündeki futbol, işte "bu tarife tamı tamına uyan" bir futboldur. Direkten dönen toplar, kaçırılan fırsatlar, korner üstüne kornerler, Balıkesirspor'un "birden çok daha fazla gol atmayı hak ettiğinin göstergesiydi", ama olmadı; aslında "olmasını" Galatasaray çok ama çok fazlasıyla hak etmişti!..
Peki, "futbol olarak" Bursaspor, sonra Eskişehirspor ve pazartesi gecesi Balıkesirspor önünde tekrarlanan "bu hazin tablonun sorumlusu" kimdir?..
Elbette, baş sorumlu yönetimdir; bilmelisiniz ki, "takımla 'ağabey' olarak ilgilenmede başarılı olan" Abdurrahim Albayrak'a "Hem de Başkan Yardımcısı sıfatını da vererek  Galatasaray futbolunu tümüyle teslim etmeye kalkışırsanız", yarınlarda "bugünü bile ararsınız!.."
Ali Dürüst mü; güldürmeyin beni, bunca yıldır "onu" tanıtan "en bariz" vasfı şudur; "Suya sabuna karışmaz!.."
"Sonraki" sorumlu, "bütün iyi niyetine, dürüstlüğüne, efendiliğine, insanlığına rağmen" Hamza Hocadır!..
Sadece Balıkesirspor maçında "oyuna müdahale ederken" yaptığı tercihler bile (Mesela, Bruma dururken Yasin'i çıkarması, Hamit dururken Melo'nun yerine Emre Çolak'ı oyuna alması ve orta sahayı da, hücum gücünü de sıfırlaması, böylece Chedjou özürlü defansın da darmadağın olmasına yol açması gibi) Galatasaray'da "bazı şeylerin iyi ve doğru gitmediğini" ortaya koyuyor, neden; benim adıma "anlamak" çok güç!.. 

Maraton'daki  "taraf" gafları!..
Sevgili Kardeşim Hıncal Uluç, haklı; Lig TV'deki Maraton programında "resmen ve alenen", dahası inat ve ısrarla "takım kayırıcılığı, ayrımcılığı yapılıyor". Son örnek; Şansal Büyüka, Mustafa Denizli ve de Tümer Metin kardeşlerim, Balıkesirspor maçında  "Melo'ya çıkarılan kartın haklı olduğunda", defalarca ve defalarca ekrana gelen görüntüye bakarak birleştiler ve "bu kararla çileden çıkan" Melo'nun sonradan yaptığı hareketlere bakarak, "ikinci sarıdan neden kırmızıyı da görmediğini" konuştular; "Melo'ya ikinci sarının gösterilmemesini" eleştiren "Balıkesirspor hocasına hak verdiler!.."
Ne var ki; "üzerinde ittifakla karar verdikleri bu görüntü yandan alınmıştı" ve "Melo'nun ayağının diz altından temasa başlayarak , sonunda Uğur'un ayağına tabanıyla bastığını" gösteriyordu; ama "kazın ayağı öyle değildi!.."
Maraton programında "bir defada ve hızla geçiştirilen ve üzerinde konuşulmayan" ama "maç sırasında birkaç defa tekrarlanan" bir görüntü daha vardı; "önden çekilmiş" bir görüntü!..
Bu "önden" görüntü açıkça gösteriyordu ki, "Melo'nun ayağı topa temas ediyor; Uğur'un ayağı ile ne havada, ne yerde teması oluyordu", ama Uğur "kıvranarak" kendini yere atıyordu!.."
Ya, "Yasin'in düşürülmesini" Bursaspor-Beşiktaş maçındaki "Şener'in omuz omuza yaptığı mücadele" ile, hem de "Şener yan yana koşuyordu, Yasin önde" demelerine rağmen "aynı" olarak görmek ve "penaltı olmadığında ittifak etmek" onlar gibi "tecrübeli" yorumculara bilmem ki, ne kadar yakıştı?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.