"Amansız" gerçek!..

A -
A +

Ne söyleseniz, ne yazsanız boş, Fatih Terim bildiğini okur!..Madde bir: O hep haklıdır!.. Madde iki: Her yaptığı, her dediği "doğrudur!.." Madde üç: Her yaptığının, her dediğinin "doğru olmadığı" zamanlarda bile "birinci madde" işler!.. Onun için, "bir çok meslektaşımın" yaptığını yapmayacağım ve Hocamızı eleştirmeyecek, İspanya maçları öncesi, sırası ve sonrasında yaptığı "yığınla hatayı ve yanlışı" ortaya koymayacağım!.. Sadece, kapalı kapılar önünde "Hata benim" diyerek(!) gösterdiği asaleti, futbolcularını, kapalı kapılar ardında ağız dolusu, kapalı kapıların önünde "yarım ağızla" hedef tahtasına koyup, nasıl yerle bir ettiğini ve "bu durumun ona hiç yakışmadığını" yazacağım o kadar!.. Ve son olarak diyeceğim ki, "hayallerimiz" aslında, İspanya maçında "futbolcularımızın yüzlerine vurduğun hatalarından" çok önce, Belçika ve Estonya maçlarındaki beraberliklerle yıkılmıştı; Belçika'yı İstanbul'da, Estonya'yı Estonya'da yenmiş olsaydık; şimdi "İspanya önünde çekilen sıfıra rağmen", Bosna - Hersek ile "puan puana" final hayallerimiz devam ediyor, olmayacak mıydı?.. Belki de "İspanya önünde daha rahat ve stressiz olunacak", sen de, futbolcuların da "o kadar çok hata yapmayacak" ve milli takımımız "sıfır" çekmeyecekti!.. Hayal bitti hocam, şimdi "amansız" gerçekle karşı karşıyayız: İşte şuraya yazıyorum; Federasyon Başkanı Mahmut Özgener, bugün yarın çıkıp "Hocamızın sonuna kadar arkasındayız" demek zorunda kalacak; bahse var mısın?.. Canaydın'ın fotoğrafı!.. Utanç verici bir görüntü idi, Galatasaray "eski başkanı" Özhan Canaydın'ın, milli maçı Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'in yanında seyretmesi!.. Canaydın'ın, Galatasaray camiasında, "bir grubun dışında" neden sevilmediğini çok açık şekilde ortaya koyan bir fotoğraftı, bu!.. "O böyle yaptığına göre", bizlerin de "Canaydın hasta, onu üzmeyelim" ambargosunu kaldırma hakkımız doğmuyor mu?.. Galatasaray Kulübü yönetimi "doğru ya da yanlış" bir tavır koymuş, bir mücadele veriyor; nedir bu yaptığı Canaydın'ın, ne anlama geliyor?.. Eğer, "yönetimin yanlış yaptığına inanıyorsan", kulüp ve camia içinde "bunun ifade edileceği" yerler var, ama "o yer" hiçbir zaman "milli maçın protokol tribünü" değil!.. Canaydın'ı "hâlâ tanıyamamış olanlar" bu fotoğrafa iyi baksınlar; tanımalarına yardımcı olacaktır!.. TSYD üzerine!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği genel merkez genel kuruluna pek az zaman kaldı!.. Şubelerde genel kurullar yapıldı, Ankara - İstanbul - İzmir şubelerinde "eski başkanlar" güven tazelediler; kutlarım!.. Özellikle Ankara ve İzmir şubelerinde güven tazeleyen başkan kardeşlerimden dileğim; "eleştirilerden ve uyarılardan ders almaları" ve geçen dönemde yaptıkları hataları tekrarlamamalarıdır!.. İstanbul'da başarılı bir yönetim vardır ve zaten "farklı biten seçim", İstanbullu arkadaşlarımızın yönetimlerinden memnun olduklarını göstermektedir!.. Ankara ve İzmir'deki seçimler ise "az farkla bitmiş", bu "az fark" güven tazeleyen arkadaşlarımıza "haklı" birer uyarı olmuştur!.. Ankara ve İzmir ile ilgili olarak "merak" ettiğim iki konu var: Ankara'daki genel kurulda, TSYD Afyon Temsilcisi'nin burnunu kıran ve bu yüzden karakollara ve mahkemelere düşen üyemiz hakkında ne yapılmıştır?.. "Muhammed Ali Clay'e özenen" bu arkadaşımız hâlâ "bakan danışmanı olarak" görevini sürdürmekte midir?.. "Sürdürmekte ise", TSYD Genel Merkezi ve Ankara Şubesi "neden" gereken tepkiyi göstermemişlerdir?.. İzmir'e gelince, sormaya devam etmek hakkımız; "güven tazeleyen" başkanımız, otelcilikten, lokantacılıktan başını kaldırıp da, "TSYD Şube Başkanlığı sorumluluğunu yüklenecek" ve "görevini lâyıki ile yapıp", TSYD'yi "İzmir'de temsil etmesi gereken şekilde" temsil edebilecek midir?.. Ve dahası, geliyoruz, en önemli ve en büyük soruya: Bugüne kadar görev yapmış TSYD Genel Başkanları arasında "en başarısız başkan" olduğu artık "şüphe götürmez bir şekilde ortaya çıkan" Esat Yılmaer'e "güven tazeleme imkânı tanınacak" mıdır?.. TSYD'nin genel merkez delegeleri, "bu soruyu iyi düşünmeliler"; hem de çok iyi düşünmeliler; zira dernek, "eğitimden sorumlu" genel başkan yardımcısı sevgili Devrim Sağıroğlu'nun sırtladığı eğitim seminerleri ile, "Kongre eğleniyor" havasında geçen, sevgili Hıncal kardeşimin ifadesiyle "aslında herkesin çağrılması ve isteyenin icabet etmesi gereken, ama bu yapılmayarak, sadece iltimasl ıların, yakındaşların ve oy vereceklerin çağrıldığı cafcaflı toplantılar" hariç, var mıdır, yok mudur belli değil!.. Tabii, "leyleği havada gören" bazı üst düzey yöneticilerimizin katıldığı "uluslararası toplantılar" hariç!.. Polat cevap vermeli!.. Galatasaraylı okurlarımın bir bölümü diyor ki; "Başkan Adnan Polat'ı çok ağır eleştiriyorsun, haksızlık yapıyorsun. Galatasaray'a da zarar veriyorsun!.." "Önce" tersinden başlayayım; "Ben yazılarımı, Galatasaray'a zarar verecek mi, vermeyecek mi penceresinden bakarak yazmam. Böyle yaparsam, o zaman eleştirdiğim başka başkanlara haksızlık etmiş ve kalemimi de bir kulübe ya da başkana tahsis etmiş olurum!.."Bir kulübe "sempati duymak" başkadır, yazılarını "kulüpçü olarak yazmak" çok başka!.. Kaç defa yazdım; okuyucu "Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı" yazar ve yorumcularla, "Galatasaraycı, Fenerbahçeci, Beşiktaşçı", hatta "Adnan Polatçı, Aziz Yıldırımcı, Yıldırım Demirörenci" yazar - çizer ve yorumcuları ayırtmalı, bir tutmamalıdır!.. Medyamızda "kulüpçü olan" bir çok yazar - çizer ve yorumcu var; hep oldu, bundan sonra da olacaktır; ben onlardan değilim, olmam da!.. Şimdi geliyorum, Adnan Polat konusuna!.. Adnan Polat çok başarılı bir iş adamıdır, "uluslararası işler yapan" bir holdingin de tepesinde oturuyor!.. Şimdi, "ona" soruyorum: 1 - Holdinginin "amiral gemisi" durumunda olan şirketinin genel müdürü, o şirketin ihracat hamlesini ters yüz edip, dünya ihracatında bir alt kümeye düşürse ve onlarca milyon euro kaybettirseydi, bir alt kümede de hedefe ulaşamasaydı, iç tüketimde de, yıllardır "ilk iki arasında olan" satışları, beşinciliğe kadar geriletse, "şirketini, kendisinden çok daha az sermayeli ve imkânlı Anadolu şirketlerinin bile gerisinde bıraksaydı", o genel müdürü "bir dakika daha" şirketin başında tutar mıydı?.. 2 - Uluslararası standartlarda olan ve Avrupa'nın büyükleri arasına giren şirketine "teknik müdür olarak", Avrupa'da esamisi okunmayan, "sıradan bazı şirketlerde çalışmış ve başarılı olamamış" birisini getirir miydi?.. Getirdikten sonra, bu teknik müdürün başarısızlığı zirve yapınca, onu görevden alıp, yerine bu defa "Türkiye'de kendi şirketinden çok küçük şirketlerde kısa dönem çalışmış ve başarısız olduğu için görevine son verilmiş ya da kendi ayrılmak zorunda kalmış" bir teknik müdürü, "amiral gemisinin teknik müdürü olarak" göreve başlatır mıydı?.. Eğer, Adnan Polat, "kendi holdingi ve kendi şirketi için", bu sorularıma "Evet yapardım" diye cevap verirse, ben de Adnan Polat'tan özür diler; "Hata ettim, Galatasaray için en iyisini yapmışsınız" derim!.. Samimi olarak söyleyin bana, sevgili okurlarım, Adnan Polat, "Galatasaray'da yaptığını, kendi holdinginde yapar mıydı?.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.