Anayasa Mahkemesi haklıdır!..

A -
A +

Telaş etmeye, paniğe kapılmaya gerek yok; Anayasa Mahkemesi'nin Futbol Kanunu'nda iki maddenin "bazı bölümleri için" verdiği iptal kararları, hukuka da, mantığa da, adalete de uygundur ve de "Uluslararası Futbol Kuruluşları'nın öyle ya da böyle tepkisini çekecek" kalıcı bir boşluğu da beraberinde getirmemektedir!.. "Maç naklen yayın havuzunun delinmesine sebep olabilir" denilen "iptal" bölümünün "yürürlüğe girmesi" bir yıl sonrasınadır; bu "bir yıl içinde" Meclis, "Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesini de göz önüne alarak", kanunda ortaya çıkan "boşluğu dolduracak" düzenlemeyi yapar ve "Havuzun da delinme ihtimali" ortadan kalkar!.. Yeter ki "havuzu deldirmek için" yıllardır büyük bir iştahla sütre gerisinde bekleyen "birileri", pişmiş aşa soğuk su katmak için Meclis'te lobicilik oynamasınlar!.. "Tahkim Kurulu kararları ile ilgili olan" iptal bölümü ise, "Tahkim Kurulu tarafından onanmış adaletsiz kararların, hiç olmazsa tazminat bakımından yargıda dengelenmesi yolunu açıyor" ki, bu da doğrudur!.. Tahkim Kurulu kararlarının "nihai ve kesin olduğunu" kabul eden Anayasa Mahkemesi, "Tahkimce onanan ceza kararlarının değişmeyeceğini, uygulanacağını" ama, "haksızlık varsa, ona yargıda itiraz edilebileceğini ve uğranılmışsa zararın tazmin edileceğini" karara bağlamış bulunuyor; böylece, artık "Yargıya gittin, tescilini, lisansını iptal ederim" tehdidi ortadan kalkacak!.. Yani, Tahkim Kurulu, "Federasyon'un ve Disiplin Kurulu'nun kararlarını onaylarken", daha titiz davranacak, adalet terazisini kullanırken daha dikkatli olacak!.. Mesela, Tahkim Kurulu, "Ankaragücü'nü cezalandırması gerekirken, Ankaraspor'u yok etmenin" Futbol Federasyonu'na getireceği ağır tazminat yükünü daha en başta görecek ve "onama" kararını ona göre verecek!.. Elbette, "bu maddedeki iptal kararının gerekçesine göre", Meclis, Futbol Yasası'nın ilgili maddesinde de "tereddütleri ortadan kaldıracak" bir iyileşme yapabilir, yapmalıdır da!.. Bu nasıl bir kafa?.. Galatasaray Başkanı Adnan Polat, kulüp başkanlarına Türk Telekom Arena'yı gezdiriyor; başkanların içinde Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım da var!.. Bu sırada "inşaatta çalışan" iki işçi, yan yana parmaklıkların arkasında "Galatasaray ve Fenerbahçe atkılarını" açarak "dostluk-kardeşlik gösterisi" yapıyorlar; sen misin yapan; bir "işgüzar" güvenlikçi, "Fenerbahçe atkısını açan" işçiyi pişman edecek tavır ve sözlerle elinden atkıyı alıyor; herkes şaşa kalıyor!.. Dahası, daha da kötü; gazete haberlerinden öğreniyoruz ki, "Fenerbahçe atkısını açan" işçi kovuluyor; ekmek parasından oluyor, bu kışta kıyamette, "yılbaşı piyangosu (!)" ona vurmuş oluyor!.. Şiddet Kanunu'nu "kurtarıcı" olarak bekleyenlere ithaf ediyorum, bu insafa da, vicdana da, izana da sığmayan "acı" olayı; çıkacak kanun bu kafadaki insanlarla uygulanacak da, "şiddet önlenecek" öyle mi; vah ki, ne vah!.. Beşiktaş!.. Beşiktaş şampiyon olur mu,olmaz mı bilmem, ama Beşiktaş'ın "gündem şampiyonluğunu aldığı" ortada; Fenerbahçe'nin de, Galatasaray'ın da pabucu dama atıldı, atılmaya da devam edecek!.. Zira, Beşiktaş'ın "bu müthiş kadrosu" başarılı olursa da, olmazsa da "gündemin ilk maddesini işgale devam eder"; hele hele "Schuster gibi" bir hoca ile!.. Ben başarılı olacağına inanıyorum ve Beşiktaş'ı keyifle izleyeceğim!.. Şifre çözmek!.. Ivırıyor, kıvırıyor; "öyle" diyor, "böyle" diyor, teknik direktörüne (Yoksa Sportif Direktör mü) söyletmeye çalışıyor; medyadaki destekçilerine yazdırıyor; "Süper Lig'in şampiyonluk yarışının kırılma maçı 19'uncu haftadaki Trabzonspor karşılaşmasıdır..." Sanırsınız ki, "yarışta sadece Trabzonspor ve Fenerbahçe var"; üstelik aralarında puan farkı hemen hemen hiç yok; iş 19'uncu haftada bitecek!.. Arada 9 puan fark var; yarışta Bursaspor var, Kayserispor var, Beşiktaş var; 34'üncü haftanın sonuna kadar onca da maç var!.. Ya Fenerbahçe, ikinci yarının daha ilk maçında Antalya'da "yenilir" veya "berabere kalırsa" ne olacak; yoksa "orada" galibiyet garanti mi?.. Yooo, niyet başka; "Trabzonspor maçı", ligin değil, Fenerbahçe için "bu sezon yarışta kalmak ve kalmamak maçı" olacak; onu mertçe söyleyemiyorlar; "Trabzonspor'u yenemezsek biteriz; Avrupa'da yokuz, Türkiye Kupası'nda durum çok vahim; lige de havlu atarsak, yandı gülüm ketem helva" diyemiyorlar; "bunu önlemek için" kıvranıyorlar, el birliği ile ve de "yanlardan, arkalardan dolaşarak" zemin hazırlamaya çabalıyorlar!.. Söylemek isteyip de "doğrudan" söyleyemedikleri şeyi, "Şu hakem falan maçta iyiydi, bu hakem filan maçta kötüydü, filan hakem şu maçta şöyleydi, falan hakem bu maçta böyleydi" diyerek ve de "bu söylemlerimizdeki şifreyi çözsünler" diye düşünerek medya yoluyla Federasyona ve Merkez Hakem Komitesi'ne göndermeye çalıştıkları mesajı, ben açık açık yazayım da, iş bitsin, herkes rahat etsin: "Biz, 19'uncu haftadaki Trabzonspor karşılaşmasına, 'beş sezon önceki' o çok tartışılan, yazılan, çizilen Trabzonspor maçındaki 'Cem Papila yönetimi' gibi bir yönetim getirecek hakem istiyoruz!.." Hayırlısı!.. Gazeteci ne yapar?.. Kazım Kazım Antalya kampına, Cem Sultan gibi "genç ve pırıl pırıl bir golcü", Antalya kampından A 2 takımına!.. Galatasaray'ın "nereye gittiğini" gözler önüne seren bu "acı" paradoksun gerekçesi de söylenmiş; "sözleşmesini uzatmamışmış"; şimdi, Galatasaray alt yapısının son yıllarda yetiştirdiği "en yetenekli" futbolculardan biri olan bu genci, transferde "300 bin lirayı (Yetiştirme bedeli) bastıran" her kulüp alabilecek!.. Tabii, "bu tablo", Galatasaray'ın, Galatasaray camiasının sorunu, benim derdim başka!.. Türkiye'de "devre arasında" futbolun kalbi Antalya'da atıyor; dahası, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin semineri de bugünlerde Antalya'da yapılıyor; yüzlerce spor yazarı orada!.. Gazetelerimizde, "Cem Sultan'a Galatasaray'ın ne teklif ettiğine, Cem Sultan'ın menajerinin ne istediğine, anlaşmazlığın ne kadarlık bir farktan doğduğuna, bu farkın Kazım'a verilecek paranın kaç haftalığına tekabül ettiğine dair" bir haber okudunuz mu?.. Ya da mesela "Kazım Kazım'ın Galatasaray'a transferini,Galatasaraylı futbolcuların, isim verilmese bile, nasıl karşıladığına dair" bir haber?.. Mesela, mesela, Arda bu transfere "Artık benim özel hayatımla ilgilenmezler, Kazım onların gündeminde bir numara" diyerek, "memnun olmuş" olabilir mi?.. Ya da, "Takımda Arda-Kewell-Pino başta onca açık oyuncusu varken, ne işi var Kazım'ın bu takımda" diye düşünenler var mıdır acaba?.. Sadece Galatasaraylılar değil, futbolseverlerin çoğu "bu konuları" merak etmezler mi; peki spor basınının bir görevi de kamuoyunun "merak ettiği" konuları araştırmak ve yazmak değil midir?.. TSYD'nin eğitim seminerlerinde "bunlar" anlatılmıyor mu, acaba?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.