Anka Kuşları!..

A -
A +

Aslında istenen "Feldkamp'ın kalması ve Fenerbahçe'nin de güle oynaya şampiyon olması" idi!.. Çünkü, "iyice dağıtmış" Feldkamp'ın başında olduğu bir takımın "değil şampiyon olmak", hatta "Şampiyonlar Ligi bir yana, UEFA Kupası'na katılma hakkını elde etmesinin bile çok zor olacağını" sokaktaki çocuklar bile anlamıştı!.. İşte, "Yeniçeri ağası kazan kaldırdı, Yeniçeriler isyan etti ve Galatasaray'da ayaklar baş oldu" yaygaraları da bu yüzdendi!.. Hatta "futbol ûlemamızın içindeki" bazı "feylezoflar" daha da ileri giderek; "Hocasız bir takımın şampiyon olması, futbolun ölümüdür" anlamına gelen yazılar yazıp, yorumlar yaptılar!.. Aslında "doğru" şuydu: "Galatasaray, balayı yaşanan ilk 6 hafta dışındaki Feldkamp sürecinde hocasızdı"; Fedkamp gidince, "Cevat Güler gibi" bir hocaya kavuştu; mütevazı ve "adam gibi" bir hoca!.. Galatasaray takımının en büyük eksiğinin, "Feldkamp'ın yok ettiği sevgi - saygı ve dostluk zinciri olduğunu", bu süreci takım içinde yaşayarak gören ve "başarının anahtarının bu zinciri hemen tamir etmek olduğunu" bilen bir hoca!.. Hocalığın "teknik bilgi kadar, moral değerleri anlamak ve uygulamalarında takımına da anlatmak" olduğunu kavramış bir hoca!.. Talebelerine "Asarım, keserim, sizler de kim oluyorsunuz; en büyüğünüz bile benim için daha dün futbola başlayan bir çocukla eş değerdir; benim kaldığım otele gelip kafesinde bile oturamazsınız, ben en kritik dönemde doğan torunumu görmek için Almanya'ya giderim ama sizler, kampa kızınızı, yeğeninizi bile getiremezsiniz, getirirseniz, sizi bitirim" diyecek kadar "kendini kaybetmiş" bir hoca ile "başarıya ulaşılamayacağını" çok iyi bilen bir hoca!.. Biliyordu ki; "Nazi Almanyası"nın "korku - ceza - nefret" sacayağı üzerine kurulu disiplini yerine, "karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan", dahası "moral değerleri ön plâna çıkaran" bir disiplin ve uygulama dönemine geçiş, "darmadağın olmuş, parça parça bölünmüş, hocalarına güvenlerini kaybetmiş, birbirlerini sevmeyen" futbolcuları "bir anda" kendine getirecekti; çünkü "büyük çoğunluğun içinde" Feldkamp sürecinde yok edilmeye çalışılsa da, edilememiş ve ancak küllendirilmiş, bir "Galatasaray sevgisinin, ruhunun ve onurunun yaşadığını" görüyordu!.. Yeniçeri ağalarının (!) emrindeki başıbozuk yeniçeri bölüğünden(!) Galatasaray'ı şampiyonluğa götüren "aslanlar" yeniden ve işte "böyle" doğdu; tıpkı "kendi küllerinden yeniden doğan bir Feniks (Anka) Kuşu" gibi!.. İnancın, birbirine güvenin, moral değerlerin, karşılıklı sevgi ve saygı birlikteliğinin meydana getirdiği sinerjinin sonucu ortada: Dile kolay, art arda Gençlerbirliği - Trabzonspor - İstanbul Büyükşehir -Fenerbahçe - Sivasspor galibiyetleri; beşte beş!.. Herkes, her hafta "bu çocukların tökezlemesini" bekledi!.. Başkan Adnan Polat, "tilki gibi" zekâsıyla, Cevat Güler Hoca için "Teknik direktörümüz odur" demedi ve "böylece" onu "insafsızlığın kol gezdiği" futbol arenamızda "aç aslanların önüne atmadı"; Adnan Polat - Adnan Sezgin - Hakan Şükür - Hasan Şaş dörtlüsünün arkasına sakladı ve "rahat çalışmasını" sağladı; "Galatasaray teknik direktörsüz" eleştirilerinin, takıma çok daha az zarar vereceği hesaplanmıştı; bu hesap tuttu!.. Feldkamp'ın "Hakan Şükür ve Hasan Şaş'ı yiyeceği" bir sırada, "istifasını vererek gitme yolunu seçtiği" dönemin sonunda, "Hakan düşmanları" ile "Hakan'sız bir Galatasaray takımının bütünüyle darmadağın olacağının hesabını yapanlar", el ele vererek, "bu büyük kaptanı yemek istediler"; o da olmadı!.. Daha lig bitmemişken ve daha "Hakan'ın futbolu bırakıp bırakmayacağı" belli değilken ve mesela "milli takıma alınırsa", pekâlâ şampiyona finallerinde oynaması ihtimali de varken, "Sivasspor maçı" yazısında "Hakan, futbol hayatının son golünü attı" diyecek kadar, "iz'ansızlaşan" Hakan düşmanları, "o yaşta hâlâ kendi kendilerine gol attıklarının farkında olmayacak" kadar gözlerini karartmışlardı ve hâlâ aynaya bakmıyorlardı; yazık ve ayıp!.. Feldkamp'ın gittiği günlerde ve hele hele Gençlerbirliği'ne kupadan eleniş maçından sonra, "bu çocuklar için" yazmadık hakareti bırakmayanlar, şimdi bakıyorum "aslanları övme yarışının liderliğini" de kimselere kaptırmak istemiyorlar; hem de yüzleri kızarmadan ve özür bile dilemeden!.. "Olgun" Cevat Hoca "açıkça" söylüyor, "Bu şampiyonluk gelecekse, en büyük pay futbolcularındır!.." "Bu" çocukların, Hakan Şükür'le kucaklaşmalarına bakınız!.. "Bu" çocukların ağabeyi ve kaptanı Hakan Şükür'ün, Sivas maçını bitiren 5'inci golden sonra verdiği, "Allah büyüktür" mesajını okuyunuz!.. Evet, "Allah büyüktür" ve "doğruların yardımcısı, haksızlığa uğrayanların koruyucusudur!.." Hakan'a ve Galatasaray'a yapılanlar, belki de "şampiyonlukla taçlanacak" bir Kral'ın, bir büyük kaptanın, futbol tarihimize hediye edeceği "yıkılmayan anıt adam öyküsü" ile cevaplanacak!.. Bu çocuklar alkışa lâyık!.. Ama, "onları gerçekten sevenlerin" alkışına!.. "Ötekilerin alkışı" olmasa da olur!.. Önemli Not: İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında "Arda'nın arkadan iterek Kerim'e kendi kalesine golü attırdığını ve bu golün faul olduğunu" yazıp çizenler, Sivasspor maçında "arkadan" ve elle, kolla "benzer temasın" ve bu defa üstelik "iki - üç defa" yani "sürekli" Hakan Balta'ya yapıldığını ve "Sivas'ın ikinci golünün geldiğini" neden "hiç" görmediler?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.