Fenerbahçe - Galatasaray Kupa maçını, "özel mazeretim sebebi" ile "TV'den izleyemedim!." Dün sabah bilgisayarımın başına erkenden oturdum ve internette, gazetelerin spor sayfalarını taradım!. "İnanmadığım - inanmadığım - güvendiğim - güvenmediğim" bir çok futbol yorumcusunun ve spor yazarının yazılarını okudum, çıkardığım sonuç şu: "Müthiş bir derbi, hatta Chelsea - Barcelona maçlarını andıran bir derbi olmuş.." "Ne müthişi, kalitesiz ve futbolsuz bir derbi olmuş!." Buyurun cenaze namazına!. Herhalde "bazı" arkadaşlarımız "başka" bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı izlemişler, "bazı" arkadaşlarımız da "başka!.." Yooo, sanmayın ki, "bu durum" sadece ve sadece "çarşamba gecesi oynanan maça mahsustur"; hayır!. Yıllar yılı, "Herhalde ben başka bir maç seyrettim, bu arkadaşlar başka" dediğim çok ama çok karşılaşma olmuştur!. Şimdi gelin de, "94 dakikalık" bir karşılaşmanın sonunda, "sahadaki futbolun kalitesi üzerinde bile buluşamayan" futbol ûlemamızın "Daum ve Gerets'ten başlayarak, iki takımın taktik ve oyun kurgularına, bunu sahaya intikal ettirişlerine, tek tek futbolculara ve hakemlere kadar uzanan" analizlerine inanın ve gü venin bakalım; olabilir mi?. Başka başka spor sayfalarını bıraktım, "yan yana sütunlarda", hem de "yıllarca milli takımlarda oynamış, antrenörlükler yapmış, futbol yorumculuğunda zirveye çıkmış" anlı - şanlı öyle arkadaşlarımız, mesela Daum'un ya da Gerets'ın "sahaya sürdükleri kadrolar" ve "kurgulamak istedikleri taktikler" üzerine, "birbirlerine taban tabana zıt öyle şeyler yazmışlar" ki; insan "Bunlardan biri doğru ise, öteki zırva, ama acaba hangisi doğru, hangisi zırva" demekten kendini alamıyor!. "Aynen" şu örnek gibi: Nerede ise "aylardır" sürdürülen, "Canım bu Daum da, bu Alex'i neden oynatıyor; adam koşmuyor, yürüyor, Daum da hoca mı, bir Alex'i kesemiyor; kes kardeşi, kes" yaygaralar ına karşılık, bütün gazetelerin "salı günkü lig panoramalarında", hem de "açık ara" Alex'i "en değerli oyuncu" olarak gösterip gelmelerine ne demek gerek?. Adım gibi biliyorum, maçın 84'üncü dakikasında spor yazarları tribününde "çok büyük çoğunluk" birbirine "Bu Daum, bu Alex'e nasıl dayanıyor kardeşim, adam sahada yok" diyordu, 85'de Alex golü atınca, "yorumlar da, yazılar da birdenbire değişiverdi"; yalan mı?. Yerden yere vurulan Daum, "Alex'i sahada tutup, maçı onunla alıp giderken", bol bol "övgü alan" Gerets, takımı 2 - 1 mağlûp, "beraberlik ümidini gerçeğe çevirebilecek iki oyuncusunu" Hasan Şaş'ı ve Ümit Karan'ı 88. dakikada oyundan alıp, yerlerine "Aydın ve İliç'i sokuyor" ki; Fenerbahçe Galatasaray'ın üzerine daha da "baskılı gelsin" ve "turu garantileyecek bir golü daha bulsun!." Ya haftalardır, "Daum bu Nobre'yi neden oynatıyor, Semih varken, şu varken, bu varken, bu Nobre oynatılır mı" diye yazıp çizenlerin, bu defa "Daum Nobre'yi oyuna almakta geç kaldı, Nobre girince taşlar yerine oturdu ve Fenerbahçe oyunun hakimiyetini eline geçirerek, galibiyet golünü buldu" yorumlar ını yapmalarına ne demeli?. "Bunları" neden yazdım?. İkide bir "Futbol oynayanlar bu işi bilir, futbol topuna ayağını sürmeyenler bu işten ne anlar" diyenlerin, "nasıl anladıklarını" ortaya koymak için!. Görülüyor ki; "futbol oynayanlar, milli formaları giyenler, hatta hocalık yapanlar" da ikiye ayrılıyor; "Futboldan anlayanlar - Futboldan anlamayanlar!.." İyi de, biz "nasıl" anlayacağız; hangisi anlıyor, hangisi anlamıyor?.