Pes doğrusu, insan "bu kadar da pişkin olamaz", hemen hemen kritik ve büyük her maçta "bu çizgisini devam ettiriyor" ama yüzü birazcık kızarmıyor!.. Ben, TV başında "spor yazarlığının ve futbol yorumculuğunun bu hâle nasıl düştüğünü" düşüne düşüne "kukumav kuşu" ile yarışır hâle geliyorum, , ama o "pişkin pişkin" yorumculuğuna devam ediyor!..
En sonunda "şunu" da yaptı; "Galatasaray-Beşiktaş maçının devre arasında "Podolski'nin golü ofsayt. Devre arasında Şansal Abiyle konuştum. Bana 'ofsayt' dedi" demekle de kalmadı; "Maçı yazacaklara duyuruyorum" ilavesini yaptı.
Bu, de demekti; çok açık ki, bütün maç yazanlara ve maçı yorumlayacak olanlara "Sakın 'ofsayt değildi, goldü' yorumu yapmayın" talimatını vermekti; olacak şey mi?..
Anlaşılıyordu ki, "ne olduğu hâlâ çok tartışmalı" Bay Piero'ya dayanarak "telefonda söylenmiş bir sözün talimat olarak spor yazarlarına aktarılması" dönemi başlatılıyordu!.."
Bitmedi, bu tablo, "Lig TV'den, Maraton Programı'ndan Şansal Büyüka gidiyor, yerine o geliyor" iddialarının basına aksettiği bu günlerde, bir yandan "Bay Piero'nun 'pozisyonlarda tek yetkili olduğunun' propagandası yapılırken", yeni başlayan "Piero talimatlı" dönemin de habercisi olunmuyor muydu?..
İşin bu tarafını bir yana bırakarak, sevgili Rıdvan Dilmen'e soralım; geçen hafta Torku Konyaspor-Fenerbahçe maçından sonra "Volkan oyundan alınmamalıydı, Pereira hatalıydı" yorumunun yapılmasından 4 gün sonra, Galatasaray-Fenerbahçe maçının yorumunda "Volkan'ı 70'inci dakikada oyundan alacaksın" demek bilmem ki, ne anlama geliyordu?..
Kuzum sizler, futbolseverlerin "balık hafızalı olduğunu" mu sanıyorsunuz; "doğru dürüst, aklı başında" ve de "esen rüzgârlara göre değil, futbol aklının ilkelerine göre" yorumlar yapmanız gerekmiyor mu?..
Bırakıyorum "doğru dürüst ve de ilke / istikrar çizgisini muhafaza eden" istisnaları bir yana, kalanlara soruyorum; el insaf "Mesela, Diego, Alper, Van Persie hakkında dün yazdıklarınızla bugün yazdıklarınız" birbirini tutuyor mu; "kötü sonuçlarda, oynatıldıklarında başka ve oynatılmadıklarında başka nasıl çelişkili yorumlar yaptığınız" arşivlerde durmuyor mu?..
"Teknik direktörlük" konusunda "ellerine top yerine kalem almış" Mourinho kardeşlerime soruyorum; bizler, "spor yazarlığı ve yorumculuk" konusunda bizlere "ders vermeye kalkan" teknik adamlara hak ettikleri dersi sütunlarımızda, ekranlarımızda veriyoruz; peki ama "bizlerin kendilerine yaptığını, onların bize yapmaya hakları" yok mu?..
Saatlerce TV ekranlarında, sütun sütun gazete sayfalarında "Yok, 4 bilmem kaç, bilmem kaç oynatmış da, "4 kaç bilmem kaç, bilmem kaç, bilmem kaç oynatmamış" diye "bu işi teknik adamlardan da daha iyi bildiğinizi gösterme yarışına girmeniz", acaba "kimin için?.."
Düşünelim, milyonlarca sporseverin, futbol aşıklısının, taraftarın, "milyonda kaçı" bu "futbol alimliği gösterilerinizi" istiyor; acaba umurlarında mı?..
Kimin umurunda ortada; "kendi kendini tatmin yarışına kendini kaptırmış" olan bizlerin!..
Ben "hiç yapılmasın" demiyorum, ama "dozunda bırakılsın" ve hele hele "teknik adamlara hocalık yapılmaya, ders verilmeye kalkışılmasın"; aramızdaki, "işsiz olmadıkları zamanları akıllarından çıkarmamaları gereken" ve de bugün "işsiz olan" hocalarımız da dahildir, bu önerime!..