Asıl mesele!..

A -
A +

İngiltere Milli Maçı için "Hazırlık maçı... Hazırlık maçı..." diye tutturanların Ukrayna karşılaşmasını "nasıl seyrettiklerini" ve "gördüklerinden nasıl bir sonuca vardıklarını" bilmiyorum; yazılarından, yorumlarından anlayacağız!.. Amma... Bence, "Falan futbolcu neden çağrıldı ve oynatıldı, filan futbolcuya neden şans tanınmadı, feşmekan futbolcu da çağrılsaydı" tarışmalarından önce, "asıl üzerinde durulması gereken konu", futbol gündemimize "kulaktan dolma fısıltılarla giren" Federasyon - Şenol Güneş - Federasyon Başkanı üçgeninde gelişen ve "önlenemeyen" olumsuz olaylardır!.. "Bu çok önemli problem halledilmedikçe", Şenol Güneş'in hem bugünü ve hem de yarını için "kafasını karıştıran meseleler çözüme kavuşturulmadıkça" ve futbolcuları nezdinde "hocanın itibarı iade edilmedikçe", kaç tane hazırlık maçı yaparsak yapalım, "İngiltere'yi yenmek fırsatını" yakalayacağımızı sanmıyorum!.. Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy ve "onun gibi düşünen, konuşan, yazan ve yorumlayanlar", yanlarına "Şenol Güneş'i oldum olasıya tutmamış olanları" da alarak, Hoca'nın "harcanması için" planlanmış olduğu açıkça görünen bir izi sürüyorlar!. Futbol Federasyonu - Şenol Güneş - Halûk Ulusoy üçgeninde gelişen "olumsuz" olaylarla ilgili olarak, "güvendiğim kaynaklardan" aldığım bilgiler fevkalade can sıkıcı ve üzücü!.. Avrupa Şampiyonası finalleri için yaptığımız yolculukta "en önemli liman olan" İngiltere maçı öncesinde, herkesin ve başta da Federasyonun ve onun başkanının "hocanın kafasını rahatlatmak görevi varken", bunun aksini yapmaya çalışanların başına "bizzat" Halûk Ulusoy'un geçmesini "normal" kabul edebilmemiz mümkün mü? Sadece kendisi mi? Ya, "Federasyon içindeki ve dışındaki" adamlarını da "gizli-açık" Şenol Hoca'ya karşı cepheye sürmesine ne demeli? Bütün "bunlar" cereyan ederken, "bir kaç duyulmayan ya da az duyulan" ses hariç, anlı-şanlı futbol medyamızın, anlı-şanlı yazar çizerlerimizin ve yorumcularımızın susup oturmalarına, "falan oyuncu mu oynamalıydı, filan oyuncu mu" tartışmalarıyla vakit geçirmelerine ne demeli? Her fırsatta ne derdi Halûk Ulusoy? "Ben Karadenizliyim, delikanlı adamım, kimseden korkmam ve çekinmem!.." Peki "delikanlı adamın", Şenol Hoca'ya karşı "gizliden gizliye", onu bezdirip kaçıracak "bir sinir harbini seçmek yerine", baş başa kaldıkları bir sırada, ona şöyle demesi gerekmez miydi: "Ey hocam, iyisin hoşsun ama, artık seninle yollarımızı ayırmanın zamanı geldi, prensiplerimiz uyuşmuyor, ben benimle uyuşacak ve milli takıma daha faydalı olacak bir hoca ile çalışmak istiyorum, ya bu işi sen bırak ya da ben bıraktıracağım; işte sana 10 gün mühlet!.." Ama "delikanlı" başkanımız bunu göze alamadı, zira korku dağları bekliyor; ya "milli takım başarısız olursa?.." Onun için istiyor ki; Şenol Hoca kendisi bıraksın, milli takım başarısız olursa da, Halûk Ulusoy Beyefendi çıkıp "Ben ne yapayım, o bırakıp gitti" diyebilsin!.. Ve... Aylardır Türk Milli Takımının Hocası'na gizli gizli tam bir "Çin işkencesi" uyguluyor!.. Şimdi pek muhtemeldir ki, "sadece federasyondaki görevi ile ilgili olarak değil", adeta kişisel olarak da "umumi vekili haline gelen" Ata Aksu çıkacak ve bir "yalanlama" açıklaması yapacaktır: "Federasyoınumuzla, Hocamız arasında en ufak bir problem yoktur, biz onun arkasındayız!.." Ahh İsmet Paşa ah!.. Şimdi "sağ olsaydın" da "Ulusoy ve adamlarına" cevabı sen verseydin; "Hadi canım, siz de!.." ocaluluc@beko.net

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.