Asıl suçlular ortada; bakan yok!.

A -
A +

Durup dinlenmeden "kendi kendimizi şişiriyor" ve "kendi kendimize, kendi kendimizin propagandasını yapıyoruz!.." "Yok Fenerbahçe şöyle... Yok Fenerbahçe böyle. Yok Şükrü Saracoğlu Stadı şöyle... Yok Şükrü Saracoğlu Stadı böyle..." Sonrası?.. Daha önce de yazmıştım; Schalke gibi, "Avrupa'da bıraktım baş ve baş altı takımlarını, orta boy olduğu bile şüpheli bir ekipten" iki maçta ancak ve de zar zor bir puan alabiliyoruz!. Alman Ligi'nin "en az gol atan" takımlarından biri olan Schalke'den "iki maçta 5 gol yiyoruz" ve de "bir hafta önce kupa maçında yarım düzine gol yiyen" bu takıma Arena Stadı'nda "tek gol bile atamıyoruz!.." Eee. Neredeler, "Fenerbahçe'yi göklere çıkaranlar?.." "Arena Stadı" deyince, aklıma geldi; koyun bakalım Arena Stadı ile Saracoğlu Stadı'nı yan yana; "Saracoğlu'nu yere göğe koyamayanlar" bilmem ki Arena Stadı için "ne diyecekler?." "Kendi kendimize, kendi kendimizi şişirerek" zaman öldürdüğümüz için, "gerçeği yakalayamıyor"; sürekli hayal kırıklığı içinde, başımızı duvarlara çarpıyoruz!. Bakınız, "bizler", medya olarak, "onlar" yöneticiler olarak, "kötü sonuçların, hayal kırıklıklarının sorumlusu ve suçlusu olarak" teknik adamları ve hakemleri gördükçe, "Fenerbahçe'nin düştüğüdurumdan", daha da kötüsü var; "Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un düştükleri" durumdan, iyiye ve ileriye doğru bir adım bile ilerleyemeyiz!. Vur, hakeme. Yerden yere vur, teknik adamı!. "Asıl" sorumluları ve suçluları gözden kaçır; hedef şaşırt!.. Medyamızın görevi bu!.. Başkan ve yöneticilerin gayreti bu!.. "Asıl" sorumlu ve suçlular ortada: Başkanlar ve yöneticiler bir; futbolcular iki!.. "Değişmesi gerekenler" başkanlar ve yöneticiler!.. "Cezalandırılması gerekenler" futbolcular!.. Kimse yöneticilere ve başkanlara kulüplerin başına geçmeleri için yalvar yakar olmuyor!.. Onlar "talip oluyorlar"; onlar "oy için" yalvar yakar oluyorlar; onlar "yöneticiliğin ve başkanlığın" bütün meyvelerini "kendileri için, işleri için, etrafları için" topluyorlar; sonra da "Biz fedakarlık yapıyoruz" havasında, "kötüye gidişin bütün sorumluluğunu" başkalarının üzerine atmaya kalkıyorlar!. Vur hakemlere... Vur federasyonlara... Değiştir teknik direktörleri!. Olacak şey değil ama, işte bizde bal gibi oluyor; zira sistem bu sistem!. Değişmiyor, değiştirilemiyor!. Zira, "sistem" onlar üzerine kurulmuş, sistemi kuran, yürüten onlar!. Ya futbolcular?.. "Çil çil dolarlar, yeni yeni liralar, yüz binleriyle, milyonlarıyla, milyarlarıyla ceplerine konuyor"; nerede ise "bir dedikleri iki edilmiyor"; ama sahada "hayalet gibi dolaşanlar, üç beş metreye pas veremeyenler, özel hayatlarına dikkat etmedikleri için durmadan sakatlananlar, bir profesyonel sporcuya yakışmayacak hareketler yüzünden en kritik dönemlerde cezalı olarak takımlarını yalnız bırakanlar" onlar değil mi?. Ne yazık ki, kulüplerine, takımlarına, taraftarlarına ve futbola karşı yaptıkları bu ihanet, "hakemlere ve teknik adamlara yapılan toplu hücumun kalkanı arkasında" kalıyor ve korundukça korunuyorlar!. "Hedef tahtasına çıkarılmadıkları için", hiçbir sorumluluk duygusu duymadan, bildiklerini okuyorlar; okumaya devam ediyorlar!.. Ülkemize gelen yabancılar da, bakıyorlar ki, "Türkiye bir futbolcu cenneti", kısa zamanda "bu yanlış çarka ayak uydurup", bu çarkın dişlileri hâline geliyorlar; işlem tamam!. Rum takımına yenil, elen.. Adını sanını duymadığımız bir "kutup" ekibi önünde rezil ol!.. UEFA Kupası'nda bile, "Çabalama kaptan ben gidemem" sözüne uygun bir görüntü ver!.. Şampiyonlar Ligi'nde "grup sonunculuğuna otur!.." Ama, medyanın "en anlı şanlı" yorumcuları TV ekranlarında ve sütunlarında "teknik adamlarla, hakemlerle uğraşsın"; futbolculara ise ancak ve lütfen "şöyle bir dokunup" geçsin, "bazıları" onu bile yapmasın!. Sonra da hayret içinde birbirimize soruyoruz: "Neden böyle oluyor?." İşte "son" örnekler: Tuncay!.. "Bir - iki maç ile" neredeyse "Uzay karmasına lâyık gördüğümüz" bu genç adam, söyler misiniz bana; "Fenerbahçe'de oynamanın, yıldız olmanın bilincinde mi?." "Bunca yıl" aynı hataları yapan, bunca yıl hâlâ "sahaya kolyelerle, bileziklerle, yüzüklerle çıkılamayacağını öğrenemeyen" bir sporcu, bir futbolcu "yıldız" olabilir mi, "sorumluluğunun bilincinde" olabilir mi?. Luciano'nun, Aurelio'nun "göz göre göre" işledikleri futbol cinayetini ve "Fenerbahçe'yi katlettiğini" bir yana bırakıp, Daum'la uğraşmayı marifet sayanlara, ben nasıl "yorumcu" diyeyim?.. Ya, "yorumcu" diye en saygın yerlere koyduğumuz kişilerin "hâlâ" çıkıp "Tecrübesizlik" diye yazmalarındaki, konuşmalarındaki "komik" hikmeti nasıl karşılayalım?. Ben "bir spor servisinin sorumlusu olsam"; açıkça söylüyorum ki: "Böylesine garip yorum cinayetlerini işleyen" ve "ikazlarıma rağmen işlemeye devam eden" kişileri ne ekranıma çıkarırım, ne de "onların" sayfama bir satır yazı yazmalarına izin veririm!.. Ortada tam bir başı boşluk var!. Ve "işte bu boşlukları", ne yazık ki, "iş bilmez" başkan ve yöneticiler, "sorumsuz" futbolcular ve "kötü sonuçlar" dolduruyor!.. Neden şaşırıyor ve hayal kırıklığına uğruyoruz?.. Başka ne bekleyebiliriz ki?.. *** Okuyucularımın, spor camiasının, meslektaşlarımın ve aziz milletimin mübarek Ramazan Bayramı'nı kutlar, sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler dilerim. Ö.U.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.