İzmir Gücü Spor Vakfı, genel seçimler öncesi, "barajı aşacakları düşünülen" partilerin "ikişer milletvekili adayı" ile "İzmir Kulüpleri ve İzmir Futbolu" konulu bir toplantı düzenledi. Vakıf Başkanı Levent Ürkmez'in "İzmir Futbolu'nun meselelerini ve bugünkü durumunu bütün açıklığı ve acılığı ile ortaya koyduğu" ve de "İzmirli siyasetçiler ile yerel yönetimlerin de bu acı tabloda büyük pay sahibi olduğunu" anlatan "kısa ve vurucu" konuşmasından sonra, kulüp başkanları kürsüye geldi. Keşke gelmeselerdi; "başta vergi konusu olmak üzere" en önem verdikleri konularda bile hiçbir ciddi çalışma yapmadan kürsüye geldikleri hemen anlaşılan, üstelik "çoğu spor sayfalarında yer alan ve 'aspargas' tabir edilen" palavra haberlere dayalı bilgilerden(!) derlenmiş iddialara dayalı konuşmalar yapan Başkanların görüntüsü, tam bir fiyasko idi!.. Yok "Diyarbakır şöyle yaptı", yok "Eskişehir'e Sergen için bunca kamu parası verildi", yok "Antalya'ya şu yardım yapıldı" takıntılarının etrafında dönüp durmanın tek mesajı vardı; "Biz batırdık, Devlet bizi kurtarsın!.." Bunları "gülümseyerek" dinledik ama, çileden çıkmamız da uzun sürmedi: En büyük meseleleri olan "vergi borçları ve vergi borçlarında uzlaşma nedir, indirim nedir, af nedir, kimler yetkilidir, nasıl yapılır" konularında bile, "tam bir bilgisizlik denizinde yüzdüklerini gösteren" başkanların bazılarının, "milletvekili adayları ve basın karşısında", Meclis'ten beklediklerini anlatırken "Kanun teklifi nedir, kanun tasarısı nedir, önerge nedir" bilmedikleri ve öğrenmeden geldikleri ve konuştukları da ortaya çıkmaz mı?.. "Önerge verin, belediyeler profesyonel kulüplere pay versin" diyecek kadar "daha başında oldukları kulüplerin profesyonel değil, profesyonel futbol şubesi olan kulüpler olduğunu" bile bilmeyen, "Belediyelerin profesyonel futbola para ve pay vermelerinin kanunla yasaklanmış olduğunu" ve zaten "Anayasa'ya da aykırı olduğunu" bilmeyen, sorup öğrenmeyen, bitmedi; üstelik "böyle" bir toplantıda çıkıp da "bu saçmalığı savunan" başkanların bulunduğu bir kentte, futbolun ve kulüplerin geldiği "bu yere bile" şükretmek gerektiğini, bilmem ki yazarsam haksız mı olurum?.. FIFA'nın karar ve istekleri, aylarca gazetelerde ve TV'lerde yazılıp, çizildiği, tartışılıp konuşulduğu hâlde, çıkıp da "FIFA'nın karar ve isteklerinden habersizmişçesine konuşmak", bilmem ki İzmir gibi bir büyük kentin en büyük kulüplerinin başkanlarına yakıştı mı?.. "Spor Toto ve İddaa isim haklarından aldığımız para sadece vergi ve sigorta ödentilerimizi karşılıyor, devlet bize diğer giderlerimizi karşılayacak desteği de vermelidir" derken, "statları kimin yaptığını, Havuz'dan alınan paraların kimin parası olduğunu" unutmuş görünen Başkanların, aynanın karşısına geçip "Doğru dürüst topa vuramayan onca futbolcuya yüzlerce milyar verenlerin kimler olduğunu" ve "bu batağın millet - devlet parası ile kurutulmasını istemenin" ne anlama geldiğini de düşünmeleri gerekmiyor mu?.. Başkanların konuşmaları bitti, "sıra" milletvekili adaylarına geldi; daha "ilki konuşurken", hem de "hâlen milletvekili olan, en tecrübeli milletvekili adayı" konuşurken "Ben maçlara gelmiyorum, zira davet edilmiyorum" diye söze başlamaz mı?.. Ardından, spor bir yana atılıp adaylar arasında siyasi atışmaya ve " lkeyi iyi yönetiyoruz, iyi yönetmiyorsunuz" curcunasına dönen toplantıyı, işte "tam o sırada" terk ettim ve salondan çıktım!.. İzmir futbolunun "neden bu durumda olduğunu" ve "Asiye'yi sözüm ona kurtarmak isteyenlerin, onu nasıl batağa sürüklediklerini" anlamak ve anlatmak için, orada gördüğüm acı ve acıklı tablo yeter de artardı bile!.. Gerisine tahammül edemedim!.. Sevgili başkan Levent Ürkmez "boşuna çabalıyor" galiba!.. ------- >>> Söz doğru, ya uygulama!.. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "Futbolcu transferlerinden alınan vergi yüzde 40'tan yüzde 15'e indirildi. 'Vergi kaçırma olmasın, her şey dür üstçe yapılsın, kurallarına uygun yapılsın' diye futbol kulüplerimize destek veriyoruz. Futbol kulüplerimize ve spora bu bakımdan önemli destekler veriyoruz. Kimse de bu desteğimizi istismar etmesin. Etmemelidirler. Eğer böyle istismara rastlarsak, gerekli yetkili kurullarımız, bakanlıklarımız mutlaka en acımasız şekilde takip edecekler" dedi. Bu sözlerin altına hepimiz imzamızı atarız!.. Atarız da, ne olur? Bugüne kadar "onca bakandan, bu şekilde onca söz duydum"; ne oldu?.. Türk sporunda, "istisnası var mı" bilmem, hemen hemen bütün kulüplerin "çift defterli sistem" ile çalıştıklarını sokaktaki çocuklar bile biliyor, ama "iş önlemeye gelince", kimse "lâf söylemekten başka bir şey yapmıyor!.." En büyük kulüplerimizden birinin Genel Sekreteri, TV ekranlarından "Bizim bir kayıtlı borçlarımız, bir de kayıtsız borçlarımız var" diye "saf saf" ağzından "gerçeği kaçırıp", yılın itirafını yapmıştı ama, dönüp de "Sen ne dedin, arkadaş" diyen bir yetkili çıkmamıştı!.. Üstelik yazıp çizmemize rağmen!.. Daha yeni gördük, gene göreceğiz; "yüzde 15'lik vergiye rağmen", bir - iki yıl sonra kulüpler gene Ankara kapılarında ve "Ne olur, şu vergi uzlaşmasını yapalım, cezaları, faizleri yok sayalım" diye yalvar yakar olacaklar!.. Üstelik, "tezgah altı defterine değil, tezgah üstündeki resmi deftere yazılan rakamlar" söz konusu edilerek!.. Bir de "sınırsız yabancı transferi istiyor", bu kulüpler!.. Hadi canım, güldürmeyin insanı!.. >>> Umurlarında mı?.. Avrupa'daki Galatasaraylı birçok okuyucumdan şikâyet eliyorum: "Galatasaray'ın maçlarını D - Smart veriyor. Türkiye'deki Galatasaraylılar seyredebiliyorlar, biz seyredemiyoruz. Hiç olmazsa Avrupa'ya bizler için normal bir kanaldan maçlar yayınlanamaz mı?..Beşiktaşlılar da aynı kanalda.Meydan Fenerbahçelilere kalıyor ve bizler küsüyoruz.. Bunu Galatasaray yönetimi görmüyor, duymuyor mu?.." Belli ki görmüyorlar, duymuyorlar!.. Hoş görseler, duysalar ne olacak; umurların da mı?.. Özhan Canaydın ve yönetimleri değil mi; "Galatasaray'ı Türk kulüpleri arasında en hızlı taraftar kaybeden kulüp" hâline getiren?.. >>> Ağlamamız gerek!.. Hürriyet'te başlığı ve altında Celâl Demirbilek'in imzasını görünce koltuğumda çöküp kaldım: "Arçelik spor kulübü kapandı!.." Ve haberi: "Son yıllarda küçülme politikası uygulanan kırmızı beyaz siyahlı kulübün, ayakta kalan son şubesi olan erkek voleybolu da faaliyetlerine son verdi. Tarihe karışan Arçelik'in tüm sporcuları serbest kaldı." Bir zamanlar "futbol dışındaki sporların, salon sporlarının kalesi" idi Arçelik!.. Küçüle küçüle "sadece erkek voleybolu" kalmıştı!.. Türk voleybolunun alt yapı ve oyuncu yetiştirme fabrikası idi!.. Artık o da yok!.. Gözü "profesyonel" futboldan başka bir şey görmeyen bir ülkede, "olacağı buydu!.." Utanalım ve yanalım!.. >>> Hoş geldin!.. Sevgili Ergun Gürsoy, uzun süren bir ayrılıktan sonra, yeniden aramıza döndü ve Hürriyet'teki yazılarına başladı!.. Üstelik "müthiş" bir espri ile: "Geçirdiğim ameliyatın iyi yanları da olmadı değil... Biliyorsunuz, 'beyin' ameliyatı oldum. 'Karadenizliler'in beyni yok' diyenlere duyurulur!" Ah sevgili Gürsoy ah, keşke hepimizde Karadenizlilerin ve de hele hele senin beynin kadar beyin olabilseydi!.. Hoş geldin, sefa geldin; büyük geçmiş olsun!.. >>> Yok sayın, iş bitsin!.. "Birinci olduğu Avrupa Şampiyonası'ndan sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nde 'spor uzmanı' kadrosuna alınan ve yaklaşık 1000 YTL maaş bağlanan" Süreyya Ayhan'ın, Dünya Şampiyonası öncesi Almanya'daki kamp çalışmaları sırasında sakatlandığını ve yarışmayacağını açıklamasından sonra, yeni başladığı ABD kampı için Atletizm Federasyonu'ndan gerekli izin almadan Türkiye'den ayrıldığı öğrenildi. Bitmedi: "Milli atlet Süreyya Ayhan'ın Almanya kampı sırasında lifinin koptuğu iddiasıyla Dünya Şampiyonası'nda koşmayacağını açıklamasının ardından Atletizm Federasyonu'na gönderdiği doktor raporunun sadece üç satır olduğu ve hiçbir tıbbi detay içermediği ortaya çıktı." Yeter artık, resmen ve alenen "devleti, bakanlığı, genel müdürlüğü, federasyonu hiçe sayan" ve adeta "alay eden" bir atlet ve onu yönlendiren "antrenör - koca" ile karşı karşıyayız!.. Silin bu çifti defterden, gitsinler "nerede" ve "kimin" için yarışacaklarsa yarışsınlar!.. Daha doğrusu; yarışamasınlar!.. Zira bundan böyle yarışacakları da yok; kendileri ile beraber, koca bir milleti de oyalıyor, avutuyorlar!..