''Takımı yerlerde sürünen bir hoca, yüzü kızaracağına, taraftara dil uzatarak kendini savunmaya kalkıyor, yazıklar olsun!''
“Yüzü kızarmadan” diyor ki; “3-5 çapulcu ‘istifa’ diye bağırıyor diye istifa etmem!..”
“Yüzü kızarmadan” diyorum; evet, hem de “iki manası ile” diyorum: Birincisi; gelen vuruyor, giden vuruyor ve hele hele Fenerbahçe “durmadan” vuruyor o yüze; onun için. İkincisi “durmadan yenilen tokatlardan dolayı utanması ve özür dilemesi gerekirken”, kulübünün de, takımlarının da, kendisinin de “velinimeti olması gereken” taraftarın, seyircinin haklı olarak gösterdiği tepkiye saygı duyacağına, tam tersini yaptığı, “çirkin ve de kabul edilemez” o sözü söylediği için.
Gelelim “çapulcu” meselesine. Sözlüklerde bu kelimenin iki manasından söz edilir.
1’incisi; “Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan”; bu anlamıyla Ergin Ataman haklı; “bu çapulcular, Ergin Ataman’ın kendine göre kurduğu ‘Oh ne âlâ, ne âlâ’ düzenini bozma gayreti içindeler” onun için bu sözü hak ediyorlar.
Ya 2’nci anlamı: Başkasının malını yağmalayan, yağma ile geçinen, yağmacı” anlamına. İşte orada duralım ve başlayalım anlatmaya.
Söyle bana “çapulcu” dediklerin, bunları yapmışlar mıdır? Yoksa “biraz sonra anlatacağım gelişmeleri”, yani “Galatasaray’ın basketbol bütçesinin yağmalanmasına rağmen bir türlü başarıya ulaşılamamasını yaşamalarının isyanı” mıdır, onlarınki?..
“50-35 öne geçen” bir takımın, “kalan 3’te birlik süresi sonunda maçı önde bitirmesini sağlayamayan (Bu kaçıncı defa) bir hoca olarak”, yüzün kızarmadan, “para / pul hesabı yaparak, yenilgileri normale bağlayıp”, dahası bir de “zeytinyağı gibi üste çıkacak” lafları “çapulcular” cümlesiyle noktalayıp, kalkıp gidiyorsun masadan; yazıklar olsun!..
Sezon başında “böyle konuşmuyordun” ama TV ekranlarının arşivlerinde de, gazete sayfalarının arşivlerinde de duruyor, sözlerin; yüzünde güller açıyor, ağzında bülbüller ötüyordu.
Şimdi, o çapulculara, “Transfer skandallarını anlat. Yıllardır, doğru dürüst iki tane orta karar, kalıplı 5 numarayı neden almadığını, ya kürdanları, ya göbekli beslenmişleri, ya kafasal veya bedensel hastaları, dahası 4 numara boylulardan daha kısaları ‘pivot’ diye nasıl transfer ettiğini anlat. Bitmedi; “basketbol için” değil, “sallabol için” durmadan “tek pota sokak basketbolu” bitirimlerini, “savunma bilmez” Amerikalıları alıp da, sonra ‘Olmadı, bunlar gitsin, başkaları gelsin’ safoşluğuna nasıl soyunduğunu anlat. Mesela bu sezon, “kaç oyun kurucu aldığını” ve “takıma kaça mal olduklarını” anlat. Onca para ödeyip de, kadro dışı bıraktıklarını anlat. “Bunca işe yaramadı” dediğin adama ödenen paralarla “doğru / düzgün iki adam alınıp alınamayacağını” anlat.
Dahası “yüzün kızarmadan” bir de puan cetveline göz at; o çapulculara “puan cetvelinde takımının neden küme düşme hattının hemen üstünde olan bazı takımlardan daha az sayı attığını”, bitmedi, “hangi mütevazı bütçeli takımlardan daha fazla sayı yediğini” de anlat. Anlat ki, “çapulcu olduklarını” anlasınlar ve de, “Galatasaray Basketbol bütçesinin nasıl heba edildiğine” şaşırmasınlar!..
Hadi Fenerbahçe, Darüşşafaka Doğuş, Anadolu Efes gibi “yüksek bütçeli takımları” bir yana bırakıyorum, kalanının bütçeleri ortada; böyle bir ligde, Galatasaray’ın averajı “21 maçta sadece 19 mu” olmalıydı; söyle bana, bir hocanın “böyle bir tabloya karşı” yüzü kızarmazsa, ne zaman kızarır?..
O “çapulcu” dediğin insanların yüreği yanıyor, senin ve takımının yediği her tokadı, gönüllerinde, yüreklerinde hissediyorlar; hâlâ seni ve takımını yalnız bırakmamak için soğuğa, kara, yağmura aldırmadan o salonlara koşuyorlar ve sen onlara “ne diyorsun?..”
İşte, senin “çapulcu” dediklerinin ağabeyliğine soyunarak ben de diyorum ki; Sana “istifa et” tezahüratı bile azdır. Galatasaray yönetimi, “çapulcular” dediğin için o gece seni kapının önüne koymalıydı. Ama şükret ki, o yönetim panik ve şaşkınlık içinde, ne yaptığını bilmiyor!..
NOT: Bu yazı, Ultraslan’ın “Ataman’ı çok ağır eleştiren ve itham eden bildirisinden önce yazılmış” ve “başlığı dahil, tek kelimesi bile değiştirilmemiştir!..”