Elbette, "Yüce Atatürk", bizim için de, "mazlum bütün milletler" için de, "insanlık" için de "sevilen, sayılan, örnek alınan, örnek gösterilen" tarihin "en büyük adamlarından" biridir!..
"Öcal Uluç olarak büyük Atamıza lâf söyletmem!.."
Ama, "ikide bir, yerli yersiz, nedeni şeffaf olmayan tablolar" ile Atamızın ve adının "istismar edilmesine" ve "buna izin verilmesine" de karşıyımdır!..
Dahası, "bir gazeteci olarak", dahası "bir spor yazarı olarak", bitmedi, "bir spor insanı olarak" spor sahalarının içi ile ilgili "yönetmeliklerin, maddelerin, hükümlerin uygulanmaması karşısında", onu uygulamayanları eleştirmek ve hesap sormak da görevim değil midir?..
Fethiyespor, Saracoğlu Stadı'na "Yüce Atatürk" formalarıyla neden çıkmıştır; bu günlerde "Atatürk'e karşı toplu bir saygısızlık mı yapılmıştır"; ya da "mesela Atatürk'ün ölüm yıldönümü gibi" bir gün müdür, "o gün?.."
"Böyle bile olsa", Futbol Federasyonu'ndan "izin alınması" gerekmiyor mudur?..
"Bizim matem tuttuğumuz" bir acı olayın günlerinde", UEFA veya FIFA organizasyonu olan bir maça çıkarken milli ve kulüp takımlarımızın "bir siyah bant veya kurdele takmak için" nasıl izin peşinde koşturduğumuz örnekleriyle ortada değil midir; "izin verilmeyince" de "o siyah kurdeleleri taktığımız", takabildiğimiz oldu mu?..
Eğer, "Fethiyespor Kulübü, "şu veya bu günde Atatürk'e saygı ve sevgisini, şu veya bu gerekçe ile göstermek istiyordu" ise, pek alâ, bütün sporcularının, yöneticilerinin, taraftarlarının katıldığı bir "izinli ve yasal yürüyüş ile" Fethiye'deki Atatürk Anıtına çelenk koyabilirdi; "neden" Saracoğlu Stadı ve Fenerbahçe maçı "izinsiz olarak" seçildi?..
"Şike sürecinin başladığından beri" Fenerbahçe Başkanı'nın "Biz Atatürkçüyüz de, bu iftiralar ondan üzerimize atıldı, kulübü ele geçirmek istiyorlar" şeklindeki açıklamaları ve "taraftarın da bu açıklamalara inanarak" ortaya koyduğu tavır ve tabloları "bilmek", bilmem ki "nedeni" ortaya koymuyor mu?..
Eğer "gerçekten Atatürk'ü seviyor ve sayıyorsak", onun ve adının, "bu türlü istismarına karşı durmak" da görevimizdir!..
"Mandela'ya sevgi ve saygı", dahası "saha içinde onu anmak" da, gene "izinsiz" ve de Drogba ile Eboue'nin yaptığı gibi," ferdi" olmamalıydı.
"Benzer ferdi ve izinsiz saha içi gösterilerine göz yumulursa", bu yol açılırsa, oralarda "ne tür tişörtlerle, kimlerin adına gösteri yapılacağını" bilemez ve önleyemeyiz!..
"Maçlarda saygı duruşu" ve de "Drogba'nın Afrikalı sporcularla bütünleşerek" organize edeceği bir toplantı, Mandela'nın Türkiye'de de "yüreklere gömüldüğünü" bütün dünyaya gösterebilirdi!..
Olmadı, ama Drogba'nın, "Gene yaparım" şeklindeki meydan okuyuşunun da "cevapsız kalmasını" hazmetmek doğrusu ya, Federasyonumuz ve ülkemiz için de kötü bir tablo!..
Zaten, "sahada 'Rabia işareti yapan' futbolculara gösterdiği müsamaha ile", bu yolu Federasyon kendi açtı, şimdi "ne yapacağını bilmeden" kıvranıyor!..
Bu arada, "söz" Atatürk'ten ve Aziz Yıldırım'dan açılmışken, bir paragraf daha açmam gerek!..
"Atatürkçülük" adına attığı zaman mangalda kül bırakmayan ve de "Şike sürecinde başına gelenleri bile 'Atatürkçülüğüne' bağlamaya çabalayan" Aziz Yıldırım'adır, bu paragrafım!..
Bir yandan "Atatürkçüyüm" diyeceksiniz, öte yandan İspanya'da, İngiltere'de, Almanya'da, Hollanda'da, İtalya'da "baş tacı edilen" kupaların benzerini, hem de adı "Türkiye Kupası" iken, "küçümseyerek", dahası "3-5 kuruş zarar ediyoruz" bahanesi ile yerden yere vuracak, medyadaki kalemşorlarınıza da "vurduracaksınız"; bu nasıl bir çelişkidir?..
Hadi "Kupaya saygınız yok, hiç olmazsa 'Türkiye' adına saygı göstersenize!.."