Bu acı, bu keder, bu yas içinde, otur bilgisayarın başına, "spor yaz" bakalım, tabii yazabilirsen!..
Günlerdir TV ekranlarında, "ekmek parası için, ülkesi için, insanımız için, insanlık için", bütün zamanların "en zor, en çileli, en tehlikeli ve en bitirici" mesleklerinden birini icra ederken ölen ve yaralanan kardeşlerimizin yürek dayanmayan haber ve görüntülerini izlerken, "yapacağım işten, yazacağım yazıdan" da utanıyorum; "Şimdi bunun sırası mı?.."
"Bitsin artık bu sayım, orada kalsın ölüm rakamları Allah'ım" diye dua ederken, "birer ikişer" derken, birden bire "onar, yirmişere" sonunda "yüzlere" varan sıçramalar için kahrolmak, ama "Hayat devam ediyor" lanetinin zorbalığından kaçamamak; işte insanı kahreden de bu!..
Anlıyorum ve iliklerime kadar hissediyorum ki, "Ateş düştüğü yeri yakar" sözü "çok acı" ama, "çok doğru" bir söz!..
Bizler "ne kadar üzülürsek üzülelim", Soma Kömür Madeni'ndeki ateş, bizi "ne kadar yakarsa yaksın", asıl ve asıl madenin girişlerinin kapısında günlerdir, "son bir ümitle bekleşen" anaları, babaları, oğulları, kızları, ağabeyleri, kardeşleri, dedeleri, nineleri, amcaları, dayıları, halaları, teyzeleri, yeğenleri, yengeleri, enişteleri, damatları, gelinleri ve "onların ocağını" yakıyor, yakmaya da devam edecek!..
İşte onun için "Hayat devam ediyor laneti" diyorum; bizler "bugün ne kadar üzülsek de üzülelim" sonunda normal yaşamımızın çizdiği yolda yürümeye devam edeceğiz; peki ama, ya "ateşin asıl düştüğü ocaklarda yaşayan" insanlarımız?..
Ortada "böyle bir facia ve can pazarı varken" ve ekranlara "sıra sıra kazılan mezarların görüntüleri gelirken", Öcal Uluç, "spor" diye ne yazabilir, "yazsa bile" kaç para eder?..Bunca yıllık hayatımda, "böyle günleri, böyle saatleri, böyle dakikaları" çok yaşadım; depremlerde, sellerde, kazalarda; "felaketin büyüklüğü ile orantılı olarak", acılı, duygulu, öfkeli, tepkili ve de "geçmek bilmeyen" zamanlarımız oldu, milletçe!..
Ama, "sonra" evet sonra "yeni bir felakete kadar", olanı "ateşin düştüğü ocaklar dışında" unuttuk; "yeni acılara gark olacak ocakların sayısını azaltacak" tedbirleri almakta yavaş davrandık, hatta zaman zaman "lâfta bırakarak" almadık bile!..
Bu acı günlerde, "maden şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dilerken, bir "başka" dileğim de olacak; o kapkaranlık kuyularda çalışmak zorunda kalan ve kalacak olan insanlarımızı can pazarı ateşinden koruyacak tedbirleri hiç olmazsa bu defa "aklın ve bilimin emrettiği şekilde ve tam olarak" alalım!..
Bunu yapmak görevimiz; "onlar cennete giderken", bizlere "bu görevi vermediler" mi?..