Attila Gökçe'ye açık mektup!..

A -
A +

Sevgili kardeşim, değerli meslektaşım ve başkanım, Salı sabahı Milliyet gazetesinde yazını okurken, aşağıya alacağım bölüm, kalemim, mesleğim ve derneğim adına gözlerimin buğulanmasına sebep oldu: "Lig TV muhabiri Deniz Türker, Fenerbahçe Sivasspor maçından sonra futbolcuların yolu (mixed zone) üzerinde çekim yapmak üzere hazırlığa girişiyor... Saracoğlu Stadı'ndaki özel güvenlik görevlileri engel oluyor. Oysa yayın şartnamesinde yayıncı kuruluşun oraya kamera kurma ve çekim yapma hakkı var. Dahası maçtan hemen sonra teknik direktör ve iki futbolcuyla 'flash interwiew' (ayaküstü röportaj) hakkı da yayın anlaşması nda imza ve taahhüt altına alınmış... Lig TV bu hakkını bile kullanmak istemiyor. Sadece görüntü alacak, işini yapacak. Hayır, engelleniyor meslektaşlarımız. Türkiye Futbol Federasyonu, bu engellemelere karşı hiçbir yaptırım uygulamıyor. Pazar günü olaylar engelleme ile sınırlı değil. Yönetim Kurulu üyesi İlhan Ekşioğlu, Deniz Türker'i aşağılayarak kovuyor, görevini yapmak isteyen gazeteciye küfür ediyor. Kibirin ve öfkenin en ilkel örneklerini sergiliyor. Peki neden bu öfke? Hakan Bilal Kutlualp'in locasındaki 'istenmeyen misafir' Van Hooijdonk yüzünden mi? O görüntülerin tümüyle bir haber olduğu için sık sık ekrana getirilmesinden mi? Peki medyadaki bu suskunluk, bu her şeyi yapanın yanına kâr bırakan tepkisizlik niye? Korkudan mı, sahipsizlikten mi ?" Mesleğimin, meslektaşlarımın, meslektaşlarımın temsil ettiği ve görev yaptığı basın kuruluşlarının, herkesin gözü önünde "kimler tarafından, ne hâllere düşürüldüğünün" ve bu "çirkin saldırılara karşı", bizimle doğrudan ilgili her kesimde ortaya konan ilgisizliğin bilmem ki, bu olay kaçıncı örneği?.. Nerelerden nereye geldik?.. Neden geldik?.. Bu soruların cevabını aramak, sorumlu ve suçlu aramak zamanı çoktan geçti; şimdi, "çare aramak, tedbir almak" ve "yeniden eski itibarımıza, ağırlığımıza, onurumuza, gururumuza, erdemimize doğru hep beraber çıkacağımız yolculuğun zeminini hazırlamak, saatini, gününü, ayını en erkene almak" zamanı!.. Bunun için, bir "önder" gerek; bu da bizim derneğimiz; TSYD!.. Bir "lider" gerek; hiç şüphen olmasın ki, 10 yaş genç olsam, "İstanbul'a taşınır", bu işe soyunur, genel kurulun önüne tek maddelik bir programla çıkardım; "Kimliğimiz, onurumuz, gururumuz, erdemimiz, ağırlığımız için sonuna kadar mücadele!.." Derneğin diğer işlerini, "bir genel sekreter, bir muhasip üye, bir eğitim ve bir de dış ilişkiler asbaşkanı" yürütür, ben "yönetim kurulunun çoğunlukta olan diğer üyeleri ile beraber" ve şubelerimizle "el ele" görev süremiz olan "bir dönem boyu" sadece ve sadece "bu tek maddelik programı gerçekleştirmek için" çalışırdım!.. Tüzük değişikliği ise tüzük değişikliği, ceza ise ceza, ihraç ise ihraç, eylemse eylem, toplantıysa toplantı, yürüyüşse yürüyüş!.. İnanıyorum ki; "bir kıvılcım", çoğunluğu genç yüzlerce meslektaşımın içinde yanan ama dışa vurulmayan ateşi tutuştururdu!.. Seçimi kazanır mıydım; onu bilmem; ama bunca yıl bu mesleği icra etmenin, derneğin her kademesinde görev ve sorumluluk almanın gereğini yerine getirmiş ve sonra da "sandıktan çıkan sonuna saygılı olarak", ama "görevini yapmış insanların" iç huzuru ve gönül rahatlığı içinde, spor sayfamdaki köşeme çekilir, mücadeleye gene "orada" devam ederdim!.. Onun için sana bir çağrıda bulunuyorum: "Zamansız ve zeminsiz bir şekilde devrettiğin bayrağı" yeniden eline almak için ortaya çık!.. O bayrak, senin devrettiğin yüksekliğin çok altına indi; bu sebeple "böyle bir sorumluluğa soyunman" görevlerinin başında gelmeli!.. Tecrüben var, zamanın var, gücün var, vizyonun var ve buna misyonunu da ekleyerek, bu göreve tâlip ol!.. Elbette, "sandıktan çıkmak esastır" ama, "çıkmasan" da, "kendine, mesleğine, derneğine ve spora olan sorumluluğunun ve görevin gereğini yerine getirmiş olur"; seçilene de "ne yapması gerektiğinin mesajını vermiş" olursun!.. Sevgili başkanım; bugün "O çıkarsa, bu adaylığını koyarsa" hesap ve pazarlıklarının yapılması günü değildir; gün göreve tâlip olma ve "Ben varım" deme günüdür; saygılarımla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.