Pazartesi sabahı çıkan gazetelerde manşetlere taşınan haberler: "İnter'in Brezilyalı santrforu Adriano işi tamam. Gaziantepspor kalecisi Hasagiç Fenerbahçe'de!.." Aynı gün öğleye doğru Fenerbahçe Kulübü "resmi" açıklama yapıyor: "Bu iki haber de yalandır. Bu oyuncuları değil transfer etmek, ilgilenmedik, konu şmadık bile!.." Bu nasıl bir iş?.. İki ihtimal var!.. Ya ortada büyük büyük gazetelerimizin, TV'lerimizin büyük büyük spor servislerinin uydurduğu "koskocaman" yalan bir haber var; kötü!.. Ya da Fenerbahçe Kulübü yöneticileri gerçekleri gizlemekte ve peşinden koştukları bu iki oyuncuyu alamayınca "İlgilenmedik" diyebilmektedirler; bu daha da kötü!.. Hangi ihtimal gerçek olursa olsun, "Sahnede okuyucu veya taraftar yönünden tam bir komedi, mesleğimiz ya da kulüp yöneticiliği açısından tam bir dram oynanıyor" demektir; vah benim sporum!.. Ve tabii, bu "garip" transfer masallarına Adriano'nun ve Gaziantepspor'un açıklamaları da eklenince, olay tam bir orta oyununa dönüyor!.. Ne diyor Adriano; "Ben İnter'den ayrılabilirim ama İtalya'da kalacağım. İtalya dışında futbol oynamak istemiyorum, İnter yönetimi beni istemiyorsa, bu şartımı göz önüne almalı!.." Ne diyor Gaziantepspor; "Kalecimizi satmayı düşünmüyoruz, kimseye vermeyiz!.." Bu kandırmacaya gülelim mi, ağlayalım mı, bilmiyorum!.. İş, Fenerbahçe - Adriano - Hasaiç üçgeninde kalsa gene iyi!.. Ya Galatasaray'ın Kayserispor'un santrforu "Gökhan Ünal" ile ilgili girişimi?.. Ya Galatasaray'ın girişiminin sonucunu bekleyen Fenerbahçe'nin "Mehmet Topuz" iştahı?.. Kayserispor'un "Gökhan Ünal'ı ve Mehmet Topuz'u sat - mı -yo - ruz" sloganlı İstanbul caddelerine ve Kayserispor kalesine asılan "afişli protestosu" bile yetmeyince, art arda önce Kayserispor Başkanı'nın, sonra da Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı'nın "son derece ağır açıklamaları" spor gündemimize oturuverdi!.. Herkes dikkat etmeli; yıllardır Türk sporunda ve özellikle futbolunda işleyen "Büyüktür, ne yapsa yeridir" çarkının yavaş yavaş teklemeye başladığının "en önemli örneklerinden biridir", Kayseri'den yükselen sesler!.. "Birkaç yıl sonra, bunların rövanşını alacak duruma geleceğiz, kendilerini sakınsınlar ve hadlerini bilsinler" anlamına gelen bu açıklamaları, bir spor insanı ve bir spor gazetecisi olarak alkışlıyorum!.. Çok uzun yıllardan beri "yapılması gereken" buydu!.. Herkes hakkını ve haddini bilecek; "büyükse", büyüklüğüne yakışır şekilde hareket edecek!.. Galatasaray'ın elinde Hakan Şükür var, Ümit Karan var, Hasan Kabze var, Özgürcan var"; eee, ne anlama geliyor "Kulübü ile temas etmeden" Gökhan'ın kafasını çelip, daha yeni attığı ve "Kulübümde kalmaktan çok mutluyum" dediği imzanın mürekkebi kurumadan ona söylettirilen "Ben artık Galatasaray'da oynamak istiyorum, yeni sezonda yüzde 80 Galatasaray formasını giyeceğim" sözleri?.. Eğer Galatasaray "Gökhan'ı gerçekten istiyorsa", gider Kayserispor'un kapısını çalar, yöneticileriyle masaya oturur, "onları razı eder", sonra da "Gel bakalım Gökhan, seninle konuşalım" der!.. "Razı olmazlarsa", ki olmuyorlar; Gökhan'la konuşmanın anlamı nedir?.. Ey "fair play şampiyonu" Özhan Başkan, söyler misiniz bizlere, "anlamı" nedir?.. Ayıp!.. Hem de çok ayıp!..