Durup dururken, sen "biten bir lig devresinin ardından", devreyi "anasının ak sütü gibi" hak ederek "farklı" lider bitiren Trabzonspor takımının "başarısına", haksız, insafsız ve de izansızca "penaltılara dikkat" çamurunu atacaksın, sonra da "hak ettiğin cevabı alınca", ki "çok daha ağırını da hak etmiştin", kalkıp Şenol Güneş için diyeceksin ki; "Ona sempatim vardı. Ama bu kadar zaman boyunca bana bu kadar kin biriktirdiğini açıkçası düşünmemiştim. Yaptığı aşağılayıcı açıklamalar beni çok yaraladı." İşte "orada dur" bakalım: Bir "senin eline verilen" takıma, "o takımın, o takımın kulübünün imkânlarına" bak, bir de üstelik "hakem kollamalarına rağmen", 9 puan fark yiyerek, "ite kaka oturabildiğin" üçüncülük sırasına!.. Şenol Güneş'in "o imkânlarla ve o takımla ulaştığı" başarıyı ve de kendinin "bu takımla ve bu imkânlarla ulaşamadığın" başarıyı yan yana koy, "koyduğun ve utandığın belli" ki, birdenbire "hedef saptırmaya kalkıyor" ve de "Trabzonspor'un kazandığı penaltılar" için "Dikkat" diyebiliyorsun; "bir taşla iki kuş vurma" senaryosu; hem "hedef saptıracak", hem de "hakemleri psikolojik baskı altına alacaksın"; istiyorsun ki, "takımının lehine kolay penaltılar çalınsın, Trabzonspor lehine çalınacak penaltı düdüklerinde hakemler çok düşünsün!.." Tam bir "şeytan" atağı; sevgili Rıdvan Dilmen haberin olsun, sahadaki lâkabına, saha kenarından "rakip" geliyor!.. "Espri" bir yana, "gerçek" bu tablonun tam tersi; işte "Kocaman-Güneş farkını" ortaya koyacak ve de "her şeyi anlatmaya yetecek" bir örnek: "Galatasaray transferini Haldun Üstünel ile bitirmişken", Başkan'ın Aziz Yıldırım'a "Mutlaka alınmalı" dediğin ve Aziz Başkan'ın da, "kankası" Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve masadaşı Adnan Sezgin'in "yeşil ışık yakması" ile takımına kattığı Stoch'a bir bak; "ne hâle getirdin" çocuğu; bir de Engin Baytar'a bak, ne hâle getirdi, Şenol Güneş "o çocuğu!.." Niang'ların, Yobo'ların, Lugano'ların, Gökhan Gönül'lerin, Dia'ların "senin elinde ne hâle geldiğini" gösteren Bucaspor kupa maçındaki "hazin" görüntüleri saymıyorum bile!.. 30 yıla yakın bir süredir "yabancı kalınan" ve de "mizah konusu olan", üstelik "ligde bu kadar geri kalınmışken", çok daha "önemli hedef" durumuna gelen Kupa'da, "bir hüsran yılı daha yaşatacak" bir sonuca bağlanan maçta, hem de "kendi stadında" futbol olarak da, skor olarak da "ligin düşme hattındaki" Bucaspor'un "alt yapı destekli" kadrosu önündeki eziliş dakikalarında, taraftarlarınca ıslıklanan o "150 milyon dolarlık" kadroyu "tek tek" de, "bütün" olarak da "ne hâle getirdiğini" örneklemeyeceğim, bile!.. İyi düşün; Bucaspor maçı sonrası soluğu soyunma odasında alan ve de "Oynadığınız şu futboldan ben utanıyorum. Siz de benim gibi utanıyor musunuz? Yenildiğiniz takıma bir bakın. Adamlar 3-4 tane PAF takımından oyuncu oynattılar. Acaba haberiniz var mı? Size söyleyecek lâf bulamıyorum" diyerek soyunma odasının kapısını sert bir şekilde çarpıp dışarı çıkan Aziz Yıldırım'ın "bu sözlerinden en fazla payı alması gereken" kim acaba; nerede kaldı "ilkeler", dahası "omurgalı kişilik" ile övgüler?.. Gerçek ortada ki, "başarısız oldun"; bunu "büyüklere masallar anlatarak" ve de "başkalarının başarısı gölgelemeye çalışarak" örtmeye kalkma!.. Hele hele "başarısını ve hocalığını dosta düşmana bunca yıldır ispat etmiş olan" Şenol Güneş'e ve "onun" takımına, "başarıda ve hocalıkta onun seviyesine erişmeden", yani "büyük takımda rüştünü ispat etmeden" lâf söylemek, hiç hakkın değil; iyi bilesin!..