Olacakları "aklı başında herkes" görebiliyor, tahmin edebiliyordu; sadece "başka hesapları" olanlar ile "kulüp amigoları gibi davranan" yorumcular, dahası "fanatikliğin gözlerini kararttığını" bazı taraftarlar göremiyor, görmek istemiyor, "beşinci maçtaki onca rezalete gözlerini, kulaklarını, beyinlerini kapayarak", dahası "uyaranlara, eleştirenlere hakaretler yağdırarak", çirkinliğin üzerini örtmeye çalışıyorlardı!.. Sonunda "altıncı maçta olanlar oldu" ve "günaydıııın!.." "Beşinci maçta", hakemin "dosdoğru verdiği alkışlanacak kararı", çıkan olayların "sebebi sayarak", salonda olan çirkinlikleri "yok mertebesine indirmek" ve yapanlara "Haklıydılar" diyecek kadar "gözlerini karartarak" mazeret ve bahane bulmakta yarışanlar, "2 gece sonra olanlara" bu defa "Rezalet, böyle şey olur mu" başlık, haber ve yorumlarıyla ortaya çıktılar; püffff!.. Aslında "salonda olanlar" utanç verici idi ama, "bu tutum" salonda olanlardan daha utanç vericiydi!.. Bu iki gece arasındaki fark, "Fenerbahçe dalkavukluğunun zirvesi" idi; "Şampiyonluk gitmeden" Fenerbahçe'yi koru, "şampiyonluk gittikten sonra" bu defa "gerçekleri yazıp", iki gece önce taptığın büyük ayıbı kapatmak için uğraş!.. Sen ancak "fanatik taraftarı kandırabilirsin"; onun için diyorum ki: "Ey basketbol habercisi ve yorumcusu olan vatandaş, altıncı maçın gecesinde olanlardan, İstanbul valiliği ve emniyeti kadar, Basketbol Federasyonu kadar, Fenerbahçe'nin sorumsuz yöneticileri kadar" sen de sorumlusun; hatta "onlardan fazla sorumlusun!.." "Hakemin kararı doğru ama, Fenerbahçe'liler de haklı" diyecek kadar "fanatik bir taraftarın ancak söyleyebileceği sözleri" TV ekranlarında, gazete sayfalarında "yorum" diye önümüze koyanların, bilmem ki, altıncı maçın sonrasında olanları izlerken yüzleri kızardı mı?.. Ellerini vicdanlarına koysunlar "ve bir kulüpçü olarak değil, bir spor insanı olarak" söylesinler; "hakemin kararı yanlış olsaydı" bile, hakem masalarını tekmeleyenlerin, hakemleri soyunma odalarına kadar kovalayanların, hakeme alenen küfredenlerin "haklı olabilmeleri" mümkün müydü ?.. Devam edelim; "beşinci maçta olanlardan sonra", altıncı maçta "nelerin olabileceğini", sokaktaki potaya top atan 10 yaşındaki çocukların bile tahmin edebildiği bir gecede, "olayları önleyecek tedbirleri alamayan" İstanbullu yetkililerin "haklı olabilmeleri" mümkün mü?.. Beşinci maçta olanlardan sonra, "Rasim gibi bir takımın en son yedeğine ancak ceza verebilen", Rasim de "maça ağırlık koyabilecek bir oyuncu olsa, ona da ceza veremeyeceği gösteren" ve ceza vermek için her halde "takımın malzemecisini hedefe koyacağı anlaşılan", kendi yaptığı tüm talimatları çiğneyerek, "altıncı maçta o tribünlere seyirci alan ve de mesela Mirsad'a bir - iki maçlık ceza bile veremeyen" Basketbol Federasyonu'nun haklı olması mümkün mü?.. Turgay Demirel'i "kimin desteklediğini" ve kimin "Federasyon başkanlığı koltuğunda oturtmaya devam ettiğini" basketbol camiasının içindeki herkes biliyor!.. "Gördüğünü çalan" ve de "dürüst" hakemlerin "doğru - yanlış kararları" bir yana, ama Turgay Demirel Federasyonu'nun, "Fenerbahçe'yi nasıl koruduğu ve kolladığı", beşinci maçla, altıncı maç arasında verilen "komik ve göstermelik ceza kararı" ile ortaya bir defa daha çıktı, ama "bu koruma ve kollama bile" Fenerbahçe'yi şampiyon yapamadı !.. Üstelik "futboldan sonra", basketbolda da, "ikincilik hazmedilemedi" ve "rakiplerinin alacağı şampiyonluk kupaları ile ilgili tören" berbat edildi!.. Ne diyeyim, Aziz Yıldırım'lı, Mahmut Uslu'lu, Murat Özaydınlı'lı bir yönetimin "tribünlere de aşıladığı bu zihniyettir" Fenerbahçeli sporcuları ve taraftarları "bu hâle getiren!.." Temenni ederim ki, Ali Koç'un "alkışlanacak çabaları" bu zihniyetin değişmesinin başlangıcı olsun!..