Baş sorumlu Aysal'dır!..

Milli Takım Hocalığı ile ilgili "ani" gelişmede, Abdullah Avcı'yı tartışıyoruz, Fatih Terim'i tartışıyoruz, Yıldırım Demirören'i tartışıyoruz, "hangi hak ve sorumlulukla bu garip gelişmenin düğmesine basma görevini üstlendiği" anlaşılamayan Göksel Gümüşdağ'ı tartışıyoruz, hatta "Gümüşdağ'ın esrarengiz Terim ziyareti ile başlaması yüzünden", haklı olarak bazı arkadaşlarımızın da, "Terim'e yapılan teklif için" cesaretle çıkıp "Bu Galatasaray'ın önünü kesme operasyonudur, bir Aziz Yıldırım senaryosudur" demelerini tartışıyoruz!..

Yazılanlara, söylenenlere "saygım var", ama "bana göre" yukarıdaki bütün isimler, gelişmenin "tâli" yani "ikincil" sorumlusudurlar!..

Baş sorumlu ise, Ünal Aysal'dır!..

Hatırlayalım; Ünal Aysal, Fatih Hoca'yı "mecbur olduğu ve kaldığı için" istemeye istemeye göreve çağırmıştır!..

Ünal Aysal, Bülent Tulun'u "devreye ve çok yakınına sokarak", Fatih Hoca'nın, "başına olmasa bile" yanına "Demokles'in kılıcını asmıştır!.."

Ünal Aysal, Terim için, "hiç hak etmediği", yok "Personeldi", yok "Elemandı", yok "Herkesin yeri dolardı" gibi sözleri sarfetmekten bıkmamış usanmamıştır!..

Ünal Aysal, ortada "Galatasaray'ı iki sezon şampiyon yapmış, Süper Kupa'yı almış, Şampiyonlar Ligi'nde inanılmaz başarılara imza atmış" bir hoca varken, "Benim sürem de bitiyor, onun için Fatih Hoca'nın sözleşmesini uzatamam" bahanesinin arkasına saklanarak, "sadece Fatih Hoca'ya değil, onun karakterinde olan ve aynı durumda bulunan" bütün insanlara "hakaret ettiğini" bile fark edememiştir!..

"Fatih Hoca'nın sözleşmesini uzatsa", kendisi şu veya bu sebepten "aday olmasa" ya da "aday olup seçimi kaybetse" ve de mesela ben Galatasaray Başkanı seçilsem, Fatih Hoca, daha ertesi günü "Sayın Başkan, yeni hocayı seçme hakkınıza saygı duyarak, istifamı sunuyorum, benimle de oturup konuşabilir, başka bir hocayla da anlaşabilirsiniz" demeyecek midir?..,

Hadi, diyelim ki, "kendi süresi bitiyor" diye Terim'le masaya oturmadı; iyi de, "olağanüstü genel kurul yapıldığı ve üç yıl görevde kalacak bir yönetimle iş başına geldiği" hâlde, Ünal Aysal, "gerçekten ve samimi olarak Terim'i istiyordu" ise, neden aylardır, "Gel Hocam, seninle ortak büyük projelerimiz var, şu sözleşmeni benim sürem kadar, 3 yıl daha uzatalım" demedi?..

Bu adım atılsaydı, Demirören ve Gümüşdağ "Terim'e müracaata cesaret edebilirler" miydi?..

Etseler bile, Terim'in cevabı "bugünkü cevap" olur muydu?..

Dahası, "Terim'le görüşebilir miyiz" diye telefon eden Federasyon Başkanı'na, Aysal, "Sayın Başkan, biliyorsunuz Terim Hoca ile 3 yıllık yeni sözleşme yaptık, büyük projelerimiz var, bu projeleri yönetecek Hoca'nın, Türk Milli Takımı hocalığı gibi zor ve önemli bir sorumluluğu yüklenmesi mümkün değil, Mustafa Denizli Hoca var boşta, Şenol Güneş Hoca var, boşta, bu hocalar varken bizi affedin" dediğinde, "Kriz" diye nitelediği bugünkü gelişmelere daha en başta noktayı koymaz mıydı?..

2000'li yıllarda "dört üst üste şampiyonluk ve de UEFA Kupası'nı kazanmış" Fatih Terim'e "zamanın başkanı" da, "Gel hocam şu sözleşmeyi yenileyelim" dememekle "aynı sonu hazırlamıştı" ve Terim Hoca, Fiorentina'ya uçmuştu!..

Tablo, "o güne" çok benziyor; Demirören'in teklifini daha baştan, "Hayır" diye kesip atsa ve mayısta Ünal Aysal "sözleşmesini yenilemese", Milli takım hocalığı da, Denizli ya da Güneş veya bir başka hoca ile "doldurulmuş" olacağından, ne olacaktı Fatih Hoca'nın "gelecek sezondaki" durumu?..

Terim'in "usta bir satranççı hamlesi" ile maske düştü; Hoca'nın sözleşmesini uzatmak için, daha ne bekliyordun sayın Başkan?..

"Onunla hep beraber olacağız" sözü, Terim gibi bir Hoca için "yeterli" ve "inandırıcı" olur mu?..

Adnan Öztürk'lere, Ali Dürüst'lere, Abdürrahim Albayrak'lara "Ne seçimi, nereden çıkardınız" dedikten 2 – 3 gün sonra "seçimli olağanüstü genel kurul kararı" alan / aldıran ve yönetimden "bütün Terimcileri temizleyen" ben miydim?..