Trabzonspor ile Şenol Güneş'in "yeniden buluşması" beni çok memnun etti!. Nihayet, "hak yerini buldu" ve "Taş yerinde ağırdır" sözünün gereği yerine getirildi!. Şenol Hoca'nın işinin zor, hem de çok zor olduğunu biliyorum!. "Hemen başarı bekleyen" bir taraftar kitlesi var ama ondan da önemlisi ve tehlikelisi, Trabzonspor'daki "bitmeyen bir kavga" ve "birbirini yiyen" gruplar var!.. "Yönetimi yemek için" teknik direktörün ve takımın başarısız olmasını bekleyen gruplar!.. İşte Şenol Güneş'in "önündeki en büyük engel!.." Bunu aşabilirse, hep ileriye koşacak; hem o, hem de Trabzonspor!.. Başarılar sevgili hocam, sana "her zamanki gibi" güveniyoruz!.. Yolun açık olsun!.. Galatasaraylılık Heyecanı'nı bitiriyorlar!.. Resmen ve alenen Fenerbahçeliler'in, Beşiktaşlılar'ın "dalga geçtikleri, alay ettikleri" bir kulüp durumuna düşürdüler Galatasaray'ı!.. "Paran yoktur" çıkar, camiana ve spor kamuoyuna doğruyu açık açık söylersin; "Kulübüm ekonomik olarak düzlüğe çıkana kadar transfer yapmayacağım!.." Bu "bir şeydir!." Amma... "Yok 10 numara... Yok genç oyuncular... Yok Arjantinli... Yok Rumen... Yok Brezilyalı... Yok şu... Yok bu..." diye, hem kendini, hem camianı "uyutmaya ve kandırmaya çalışırsan", olursun "elin oğlunun ağzına sakız"; kendini de, arkadaşlarını da, takımını da, kulübünü de "mizah konusu yaparsın!." İşte "buna hakkınız yok!.." Hiç mi yüzünüz kızarmıyor?.. Şu hâlinize bakın... Başkan'ından, Başkan Vekili'ne, Başkan Yardımcısı'ndan, Mali İşler Sorumlusu'na, Futboldan Sorumlu Yedek Üye'den, Teknik Direktör'e kadar "konuşan konuşana..." İnsana, "Bak Şu Konuşana" filmlerini, dizilerini hatırlatacak bir tablo; hem ayıp, hem hazin, hem acı, hem garip, hem komik, hem.... Ve asıl; "Galatasaray'a yakışmıyor"; hem de hiç yakışmıyor!.. Yoksa, 100. Yıl Kutlamaları Programı'nda bir de "Orta Oyunu" vardı da; biz mi bilmiyoruz? "Eğer öyle ise", ah rahmetli İsmail Dümbüllü ah... Bir sen eksiksin... "100. Yıl Logosu" da herhalde bu sebeple "bu kadar komik" yapılmış.. Hani, "sirklerde" vardır ya; "gerçek" aslanların gösterilerinden başka, bir de "komiklik yapan" bazı adamlar, "aslan kıyafetleri giyerek" milleti güldürürler; işte logodaki "aslan" tam da "onlara benziyor!." O "komik" adamlara "ne dendiğini" yazmak istemiyorum; koca Galatasaray'a yazık!. Nerede kalmıştık; "Duyduk duymadık" demeyin; "Canaydın Yönetimi, ocak transferi yapıyor!.." Liste'de Denizlispor'dan Güven ve Ömer Rıza, Ç.Dardanel'den golcü Hasan ve kaleci Fevzi, Gaziantepspor'dan İlhan, Kayserispor'dan Mehmet Topuz ve Hollanda'da oynayan Uğur Yıldırım var. Şuraya yazın; "Bunlardan bir tanesini, evet bir tanesini alabilirlerse"; bu yönetimi alkışlayacağım!. Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı bir yana bıraktım; zira birkaç yıldır "onların izin verdiği" ve "Artık Galatasaray'a ayıp oluyor, bari bunu da onlar alsın" dediği oyuncuları "alabilen" anlı - şanlı Galatasaray, ne hazindir ki, bu yıl da ve mesela "B.B.Ankaraspor'un, Malatyaspor'un, Gençlerbirliği'nin müsamahası sonucu" oyuncu alabilecek duruma düşürüldü!.. Olacak şey mi? Bitmez tükenmez "Bir -iki yüz bin dolar daha az ödeyelim, taksit yaptıralım, takas yapalım" pazarlıkları yüzünden Tuncay'lardan, İbrahim'lere, Kemal'lere kadar "elden kaçırılan genç yıldızların" haddi hesabı yok, "hâlâ" aynı "acı tablo" ortada; Galatasaray taraftarına, camiasına "Çin işkencesi yapılıyor"; yönetim pişkin, seyrediyor!. "Yabancı oyuncu" transferi ise tam bir felâket!.. Kimin ne yaptığı belli değil!.. Kaç yıldır, "bir büyük yabancı yıldızın, camiaya getireceği heyecan, takımın gücüne ve iddiasına yapacağı katkı sonucu, tribünlere çekeceği seyirci ve sattıracağı formalar" ile kendisine ve kulübüne ödenecek parayı "kat be kat çıkaracağının bile farkında olamayan" iş adamları, ekonomi ve pazarlama uzmanları ile dolu bir yönetim; hayret ki, ne hayret!.. En sonunda "spor medyamızın en aklı başında spor yazarlarından biri" bile "ilginç bir görüş" ortaya attı: "Galatasaray yöneticileri arasında medya üzerinden yapılan tartışmalar aslında bir senaryo, bir hedef saptırma... Transfer yapamamanın, yapamayacak olmanın üstü bu kapışmalarla örtülüyor!.." Buyurun, bakın iş nerelere kadar geldi ve Galatasaray ne hâle getirildi? Eh!... Böyle bir yönetimin başının, Aziz Yıldırım'ın peşine takılıp, "görev başında olduğu süreçte", müessese kulüpleri dışındaki kulüplerin "basketbolde perişan hâle düştükleri", Galatasaray Basketbol Takımı'nın ise "forma bulamaz duruma geldiği" bir Federasyon Başkanı'nı "destekleme garabetini" göstermesine de hiç ama hiç şaşmamak gerek!.. Zira, ne "ne yaptıklarını", ne de "ne yapmaları gerektiğini" biliyorlar!.. "Başaramadık, beceremedik, bari başaracakların, becereceklerin yolunu açalım" demeyi bile düşünmüyorlar!.. "Bittiklerini" görmüyorlar; Galatasaray'ı bitirdiklerinin, "hem yurt, hem de dünya çapında" Galatasaray heyecanını ve sevdasını da bitirdiklerinin farkında değiller!.. Asıl "kötü" olan da bu!.. Sen mahkemeye versene!.. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "gene" esip gürlemiş, bu defa "patronu olduğu" Fener TV'de!.. Hakkında "hoşlanmadığı" bazı haberleri yazan ve yorumlar yapan spor yazarlarına da "iltifat etmeye" devam etmiş; "Geri zekâlı şerefsizler!." Bilmem ki, bu arkadaşlarımız ne yapacaklar, Türkiye Spor Yazarları Derneği ne yapacak, bu arkadaşlarımızın spor müdürleri ne yapacak? Herhalde ve büyük ihtimalle "bugüne kadar olduğu gibi" susup oturacaklar; "geri zekalı olmayı, şerefsiz olmayı" kabul edecekler, "şerefsiz ve geri zekalı olmayı kabul eden üyelere sahip olmayı" kabul edecekler, "geri zekalı ve şerefsiz olmayı kabul eden gazetecileri servislerinde çalıştırmayı" kabul edecekler!.. Vah ki, ne vah... Buraya kadarı "bizim için" kötü... Bir de, Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım cephesi var!.. Yıldırım'ın açıklamalarından anladığımıza göre, "hoşlanılmayan" haberlerde ve yorumlarda, "Fenerbahçe Başkanı'nın İstanbulspor'a teşvik primi, Beşiktaş kalecisi Cordoba'ya para verdiği" iddia ediliyormuş!.. "Korkunç" iddialar!.. Diyor ki Yıldırım; "Böyle bir şey varsa, savcılığa baş vursunlar, yoksa 'suça iştirak ediyorlar' demektir!.." Hımmm!.. Ben de diyorum ki; "Böyle bir şey yoksa, sen neden mahkemeye vermiyorsun? Asıl senin vermen gerekmez mi?" Ümit Karan ve Petre!.. Ancak, "Galatasaray takımı da, Galatasaray yönetimine dönsün, Galatasaray takımının içindekiler de, Galatasaray yönetiminin içindekiler gibi birbirini yiyip, spor medyasına bol bol malzeme olsun" diye düşünenler "Ümit Karan'ı Galatasaray'da tutmaya" gayret edebilirler!.. Ümit Karan, "özel hayatı" ile daha Gençlerbirliği'nde iken "ümitsiz vaka idi!." Galatasaray'a, İstanbul'a geldi; "ohhhh ne rahat!.." "Takım arkadaşlarına nasıl örnek olduğunu" da bilmem, bilmeyen var mı? İşte bu futbolcu yüzünden, kendisinden "100. Yılda şampiyonluk istenen ve beklenen" bir teknik direktör bütün bir "futbol camiası önünde" küçük düşürülüyor, medya gladyatörlerinin önüne "silâhsız olarak atılıyor!.." Hagi ve Ümit Karan'ın "birbirleri için neler söyledikleri" ortada iken, "Ümit'i göndermemekle" Galatasaray takımının içinde, "fitili ateşlenmiş bir bomba" bırakılmak isteniyor!.. Futbolcuların, hocalarına saygılarının "sıfıra ineceği" görülemiyor!. Ve de, "böylece" Ergun Gürsoy "Hagi'ye gününü gösteriyor!.." Ondan da öte "Hakan Şükür'e karşı güç gösterisi yapıyor!.." Vah ki, ne vah!.. Bakınız önümde "biraz eski" bir gazete duruyor!.. Bu gazetenin spor sayfalarında "Büyük takımların, ikinci lig takımlarıyla oynadıkları Türkiye Kupası maçları ile ilgili" rakamlar, yorumlar, bilgiler var!. "Bir oyuncu"; 90 dakika boyunca, dikkat edin "92 defa topla buluşmuş"; o günün rekoru, maçlarda "bu rakama ulaşan" başka futbolcu yok; bu 92 topta "sadece, evet sadece 7 isabetsiz pas vermiş"; buna karşılık 4 de top çalmış!.. Bakınız, "bu oyuncu", o gün orta sahada oynadı, sarkık liberoda oynadı, ön liberoda oynadı, "onu seyretmeye doyamadım"; sanki sahada "Beckenbauer vardı" ve bilmem ki "Galatasaray'daki en iyi zamanında Hagi bile böyle bir istatistiğe ulaşmış mıydı?" "Toplu oyunda da, topsuz oyunda da", ferdi oyunda da, takım oyununda da "90 dakikanın her dakikasında oyundaydı"; oynadı, oynattı!.. Ne yazık ki, "bu istatistikleri koyan" spor sayfası, bu oyuncuya "not olarak 5 verirken", mesela "87 topla buluşup bunun ancak 57'sini isabetli pas olarak kullanabilen" Hasan Şaş'a "7" veriyordu!.. Aldığı "75 topun ancak 45'ini olumlu kullanabilen" Fenerbahçeli Ümit'e de verilen not "7" idi!.. "75 topta, 59 isabetli pas veren" Beşiktaşlı Tayfur ise "8" almıştı!.. Yukarıdan beri sözünü ettiğim futbolcu, Petre idi!.. Şimdi itirazlar olacak; "Ama o günkü rakip Kırıkkalespor'du; öyle maçta herkes oynar!.." Yooo... Fenerbahçe'nin rakibi de Uşakspor, Beşiktaş'ınki ise Göztepe idi!.. Yani; "rakiplerin güçleri" hemen hemen aynı idi; kıyaslamada "dengesizlik" hiç ama hiç yoktu!.. Galatasaray'daki çark, ne yazık ki "gencecik Tamas'ları ve Bratu'ları, sabır gösterilmemesi, acûlculuk yapılması yüzünden yemişti", şimdi de "Genç oyuncular alalım" diyen Özhan Canaydın'a "adeta inat" sıra Petre'ye gelmişti!. "Ümit'i takımda tutan, pırıl pırıl bir genç olan ve komple bir futbol yıldızı olmaya aday Petre'yi göndermek için ellerinden geleni artlarına koymayan" yöneticilerle Galatasaray'ın gideceği yer bellidir; geldiği yerin ortada olması gibi!.. Canaydın'ın da, hele hele Ergun Gürsoy'un da "Galatasaray'ın başına gelmelerini" çok istemiş ve "bir yorumcu olarak" çok destek vermiştim; şimdi bin kere, yüz bin kere pişmanım ve Galatasaray camiasından özür diliyorum!. İnşallah Galatasaray "tez elden" bu ikiliden kurtulur!. Faruk Süren - Mehmet Cansun ikilisi "Galatasaray'ı bitirme yolunu açmışlardı"; Canaydın - Gürsoy ikilisi de "o yolun üzerine tüy diktiler!." Erdal Şafak'a teşekkür!.. Ben "iki tanesini okudum"; belki başkaları da vardır!.. Önce Kemal Belgin, sonra Hıncal Uluç "Erdal Şafak'ı, Del Bosque için yazdığı enfes yazıdan dolayı kutladılar"; hem sevgili Kemal'in, hem de sevgili Hıncal'ın yazdıkları yazıların her cümlesine, her kelimesine katılıyorum; müthiş bir yazıydı, çok uzun zamandır bu kadar keyifle, zevkle ve heyecanla okuduğum bir "spor yazısı" olmamıştı!.. Hemen söyleyeyim, "bu yazı" spor yazısı olmaktan da "öte" bir şeydi!.. "Bilgelik" vardı, "insanlık" vardı, "yol ve yordam göstericilik" vardı, "ders" vardı, "kıssadan hisse" vardı; vardı da... vardı... "Okumayanlar" bulup okusunlar, "genç spor yazarı arkadaşlarım" bulup okusunlar, saklasınlar ve "arada bir çıkarıp" gene okusunlar!.. Teşekkürler sevgili Erdal, teşekkürler!.. Bize "sporun ve spor yazısının hazzını ve heyecanını" yeniden yaşattığın için!..