Yooo, "başı'boş" kelimesini "Galatasaray Kulübü için" değil; "şimdilik" sadece "Galatasaray Futbol Takımı" için kullandım!.. Ama, altını çiziyorum; "şimdilik!.." Eğer Başkan Adnan Polat, "kısa bir sürede bu başı'boşluğa bir çare bulamazsa", işte o zaman rahatlıkla "Galatasaray Kulübü" için de kullanabilirim!.. Her takım yenilebilir, ama "esas" olan, bu mağlûbiyeti saha içinde de, saha dışında da hazmedebilmesi, sporun "temiz" ilkelerine ihanet etmemesi, yenilirken bile, kulübüne, renklerine, mazisine, adına, şanına lâyık olabildiğini göstermesi, kısacası "Eskişehir maçında Galatasaray Takımının yaptıklarını yapmamasıdır!.." Sen "kolla düzeltip gol atacaksın", üstelik ligin başından beri "fauller" ile, "el - kol yardımı" ile atılan gollerle galibiyetler alacaksın, sonra da "ofsayt itirazı ile" saha ortasında "neredeyse takım hâlinde" hakeme yapmadığını bırakmayacaksın!.. Ya o "Arda" adındaki kabadayının "hakeme yaptığı?.." Ya "kaptan" Ayhan'ın, hem de "şu kadar sakatın varken" göz göre göre "kırmızı kart" yiyeceği "çirkinliğe soyunması?.." "Kaptan" dedim de aklıma geldi; Galatasaray'ın kaptanlarına bakın: İşte Ümit Karan; "topu o bacağı ile kaleye yolluyor"; sonra da "en başa geçip" hakeme "ofsayt isyanını başlatıyor"; onca arkadaşının "sarı kart görmesine sebep oluyor" ve "o stresi ve siniri bütün takıma yükleyerek" 4-2'lik hezimetin mimarı oluyor!.. İşte, Sabri Sarıoğlu; "oyundan çıkmış, kulübede", olaylarda "başrole soyunmak için" sahaya koşuyor, hakemlere, rakip oyunculara saldırıyor; sahada "gerçek bir hakem olsa" kırmızı kartı yiyecek ve "üstelik" bir de "birden fazla" maç cezası alacak!.." Hakem, neyse ki "Ona ve Arda'ya gösteremediği" kırmızı kartı, Ayhan'a "ikinci sarıdan gösterdi" de, Galatasaray Futbol Takımı "sahadaki yüz kızartıcı tablo" sebebiyle "ekip olarak" hak ettiği "rengi kırmızı olan" kartı görebildi!.. İşte, Hakan Şükür'ün yerinin "kaptan olarak" doldurulmadan gönderilmesinin bedeli!.. Sahada, hatta sahada bile değil, "yedek kulübesinde" bile "takımın kaptanı olarak" Hakan Şükür olsa idi; Galatasaray Futbol Takımı bu duruma düşer miydi?.. Peki, saha içinde "bütün bunlar olurken" takımın hocası Skibbe nerdeydi?.. Ben söyleyeyim; "saha kenarında" ve uykuda!.. Arda'nın, Kewell'ın, Nonda'nın, Ümit Karan'ın yanlarından geçen topa ayak uzatamayacak, "top stop edemeyecek" kadar "bitkin" olması "acaba" neden?.. Sevgili Levent Tüzemen neden "dolce vitadan" söz ediyor?.. Nerede "geçen yıl" Lincoln "kampta bir saat geç yattı" diye "kadro harici bırakan teknik adamın arkasında duran"Adnan Sezgin'ler, Adnan Polat'lar?.. Neden haftalardır, "onca kere yazıp çizmemize rağmen" Servet hâlâ kendisini "Maradona zannedip", topu alıp gidiyor, çalımlar atmaya kalkıyor, kaptırdığı toplar "boş bıraktığı gediklerden" Galatasaray kalesine "gol pozisyonu" olarak dönüyor ve "bu komik hatalar zinciri" önlenemiyor?.. Neden Galatasaray'ın "gol atacak ayakları" tam bir egoizm içinde, "bomboş arkadaşlarına pas atacakları yerlerde, zor pozisyonda olmalarına rağmen topu kendileri kullanmayı tercih edip, gol fırsatlarını harcamaya devam ediyorlar" da, bu bencilliğe "Dur" denilemiyor?.. Sebebi basit; Galatasaray Futbol Takımı saha dışında da, saha kenarında da, saha içinde de "başı'boş" da ondan; Hoca'yı takan yok!.. Adnan Polat, hâlâ "Galatasaray geleneklerinde 3-5 maçla hoca gönderilmesi yoktur" masallarını anlatıyor!.. "Galatasaray geleneklerinde" asıl, evet asıl "Eskişehir maçındaki gibi bir rezaletin olmaması" yok mu?.. Galatasaray Başkanı, "böyle" bir rezaletin arkasında durur mu, futbolcularına "ceza vermesi gerekirken", korumaya kalkar mı, "o" hocaya hesap sormaz mı?.. Dedim ya, "bir süre daha" bekleyeceğiz, "Galatasaray Kulübü'nün başı'boş olup olmadığını" anlamak için; sonrasını yazarız!.. Ama "öncelikle yazalım"; bu ülkede bir Futbol Federasyonu varsa, onun bir "Disiplin Kurulu" varsa, "Galatasaray Kulübü'nün veremediği" cezaları, Arda'ya da, Ümit Karan'a da, Ayhan'a da vermelidir; vermelidir ki, herkese ders olsun!..