Başkanlar!..

A -
A +
İngiltere'de de, İspanya'da da, Almanya'da da, Hollanda'da da, İtalya'da da, "kulüp başkanları" vardır, bizde de kulüp başkanları var!..
"Onlarda", eğer başkan "Rus oligark (Abramoviç) değilse, siyasetçi (Berlusconi) değilse, eski çok ünlü futbolcu (Franz Beckenbauer / Uli Hoeness) değilse", onların adlarını pek gazetelerde, TV'lerde görmek mümkün değildir ve de "sokaktaki adam" onları pek tanımaz!..
"Bizde" ise, "gazete ve TV'lerde başkanlardan, onların adlarından geçilmez, adeta teknik direktörler ve en ünlü futbolcularla yarışırlar"; dahası "kulüplerini, Abramoviç'ler, Berlusconi'ler gibi" ve hatta belki de "onlardan da daha fazla" tam bir "babalarının çiftliği gibi" yönetmeye çalışırlar ve işin asıl garibi yönetirler de, koca koca camialar da bu durumu seyreder!..
Mesela, Ünal Aysal ortada "fol yok yumurta yokken" gazetecilerin ayak üstü sorularına "Elbette Fenerbahçe UEFA Kupası'nda final oynarsa, o maça gitmeyi düşünürüm" der, ardından Fenerbahçe Başkanı "Onu kim davet ediyor ki" anlamına gelen açıklamalar yapar ve Fenerbahçe Kulübü "Çağırmıyoruz" kararını açıklar; koca Galatasaray'ın Başkanı "her önüne uzatılan mikrofona ya da kameraya konuşma merakı yüzünden" kendini de, kulübünü de küçük düşürür!..
Mesela, Aziz Yıldırım, bugüne kadar "dünyanın en ünlü hocaları dahil" bir yığın teknik adamı, "başarısızlık günlerinde gözünü kırpmadan" kapının önüne koyar ama iş "Aykut Kocaman'a gelince" tam tersini yapar. "Neden" sorusuna cevap arayanlar, "Başkan yandaşı yorumcuların göklere çıkarması ile" olaya sadece "tek pencereden bakmak zorunda kalır"; hiç kimse mesela "Kocaman'ın son ayıplı açıklamalarına bakıp" da, "Acaba Aziz başkan, kendisinin söylemek istediklerini, fazla afişe olduğu ve de riskli bir 'Şike kararı süreci'  yaşandığı için kendi söylemeyerek, Aykut Hoca'ya söylettirmek için mi, onu takımın başında tuttu" sorusuna cevap aramak istemez!..
Mesela, Fikret Orman "Feda feda" diyerek, "Beşiktaş futbol takımını feda eder", kalanlarla, oradan buradan alınan çocuklarla, "sıradan" futbolcularla "Borçlar düzene sokulana ve ödemelerin yapılabilmesi günlerine kadar idare edin" deyip, "kendini feda edecek" bir hoca ararken, Samet Aybaba gibi bir "yiğit Beşiktaşlı" çıkar, "gönüllü olarak" kendini feda eder.
Ve de Aybaba, "o toplama ve ümitsiz takımı", yılın "en keyifli futbolunu seyrettiren", dahası "şampiyonluk yarışına giren", bitmedi "Avrupa Kupaları'na katılma hakkının iki kulpuna da yapışan" bir ekip hâline getirir, ama "bir iki kötü sonuç" ve de "gece kuşu bazı futbolcuların şikâyetleri" ile Aybaba "spor medyasının ve de tribünlerin önüne atılır", lig bitmeden "lig sonu için hesabı kesilir", neden?..
"Takım kötü" ise, asıl sorumlu olan ve de "asıl hesap vermesi gereken" bir Başkan, ramp ışıklarından kaçar ve perdenin önünde Samet Aybaba'yı bırakır, kendisi "hedef olmaktan" çıkar, "gönüllü olarak kendini feda eden adam" tam da hedefin ortasına oturtulur!..
Tıpkı, Trabzonspor'da "bunca başarısızlığa rağmen", hâlâ "başkanlık koltuğunda oturan" ve de "hedefe Şenol Güneş'i oturtan" Sadri Şener gibi!..
Sevgili okurlarım, acaba kaçınız, yok yok "acaba, biz spor yazar çizerleri dahil, kaçımız", Akhisarspor'un Başkanı'nın adını biliyor?..
Hamza Hamzaoğlu'nu "takımın başında tutarak", o "ümitsiz" takımı, "düştü" diye bakılan Akhisarspor'u "PTT 1.Ligi bütçesi ile bugünkü  durumuna getiren" hocayı "en kötü günlerde bile harcamayan" başkanın adını sanını bilen var mı?..
İşte "benim gönlümün başkanı" o, herkese örnek olması gereken "başkan" o!..
"Ötekiler" kendilerinin ve de "kulüp fanatiklerinin, yandaş yorumcuların, yazıp çizenlerin başkanı!.."
Ve "böyle olduğu sürece" de, Türk futbolunun temizleyemediği tablo ortada; kavga, küfür, gerilim, şiddet, şike, düşmanlık, şişler, döner ıçakları, kasaturalar, tabancalar, kurşunlar / yaralılar ve hatta ölüler!..
Yazık!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.