Ne ekersen onu biçersin!..Tıpkı Futbol Federasyonu gibi!..Tıpkı Basketbol Federasyonu gibi!..Tıpkı Spor Teşkilatı gibi!..Tıpkı Aziz Yıldırım ve Mahmut Uslu (Uzun yıllardır varlar) gibi!..
Tıpkı Ünal Aysal ve Şükrü Ergün (Dün bir, bugün iki varlar) gibi!..
Düşünün, bir Futbol Federasyonu Başkanı (Yıldırım Demirören) ülkesinde bazı maçlara, bazı statlara, hatta yıllarca yöneticiliğini, başkanlığını yaptığı kulübün stadına, maçlarına gidemiyor; ödü kopuyor!..
Düşünün, bir Federasyon Başkanı (Turgay Demirel), yıllarca formasını giydiği, kaptanlığını yaptığı, üyesi olduğu kulübün maçlarına gidemiyor, kazandığı kupaları veremiyor; ödü kopuyor!..
Düşünün, bir Spor Teşkilatı, bakanlığıyla, genel müdürlüğüyle, "bu tabloyu (Kimse bana federasyonların özerkliğinden falan bahsetmesin. Bizler o federasyonların nasıl ve ne kadar özerk olduklarını çok iyi biliyoruz; püfff!..) seyrediyor; eyyam yapıyor!..
İşte bu çarkın ürettiği onlarca, yüzlerce "rezillik tablosunun son örneği", hem de "kadınlar maçlarında" tüyler ürpertici bütün görüntüleriyle spor salonlarına damga vurdu, hem de "şiddet ve nefret suçları için" çıkarılan "özel kanunlara rağmen" vurdu; ortada "bu tablonun ortağı bir kulübün 'tek taraflı hegemonyası altında kalmış olan" spor medyamızın büyük bölümünün, "at gözlüğü takılarak yazılan ve konuşan yayınlarından başka bir şey" yok!..
Düşünün, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında "yılın finali ve rövanşı oynanıyor"; kazanan Türkiye şampiyonu olacak; o salonda iki takımın da başkanı yok, "kupayı vermesi gereken" Basketbol Federasyonu Başkanı da yok!..
Aysal, "Futbol Federasyonu Başkanı'na hakaretten "cezalı", evinde ekran başında!..
Yıldırım, "Salona giderse neler olabileceğini anlamış" ya da 'birileri kulağına fısıldamış' olacak ki, o da ekran başında!..
Federasyon Başkanı Demirel, "zaten" yıllardır "Galatasaraylı taraftarın doldurduğu salonlara gidemiyor"; korkuyor!..
Dahası, "Fenerbahçe Salonu'nda olanları duymadığı, görmediği ve Federasyonu ile beraber hiçbir şey yapmadığı için", bu defa "Galatasaray Salonu'nda olanlara karşı" da Federasyonu ile beraber acz içinde kalıyor!..
Bitmedi; Fenerbahçe Salonu'nda olanları yazıp, konuşup tepki koyması gereken spor(!) basını, Aziz Yıldırım'ın Galatasaray Basketbol yöneticisi Murat Özyer'e fırçasını yazıp, konuşarak, örtbas görevini başarıyla yapıyor, ama "Galatasaray Salonu'nda olanları", hiç yüzü kızarmadan, "şampiyonluğun önüne koymakta" yarışıyor!..
Neymiş, "Dünyanın en önde gelen rekabetlerinin tarafıymış", Galatasaray ile Fenerbahçe!..
Peki, "bu nasıl bir rekabettir" ki, "kardeşi kardeşle karşı karşıya getiren", küfrettiren, yumruklaştıran, tekmeleştiren, yaralayan, öldüren bir nefretin, kinin, intikamın bütün unsurları, "Benden sonra tufan" diyen Başkan ve yöneticilerin aşılarıyla, "sporu zehirleyen" bu meyveyi üretebiliyor?..
Galatasaraylı Kadın Basketbolcular, salonda Avrupa Şampiyonluğu'ndan sonra, uzun süre ara verilen Türkiye Şampiyonluğu'nu da "tertemiz ve alınlarının akıyla, emeklerinin hakkıyla kazandılar"; koçları Ekrem Memnun ile beraber "Akhisar örneği" bir kutlamayı el hak hak ettiler; helâl olsun!..
Fenerbahçeli Kadın Basketbolcular da, hem Euroleague'de, hem Türkiye Basketbol Ligi'nde finali oynadılar, kaybettiler, ama "fair play ilkelerini hiç unutmadılar"; kutlarım!..
Salonları "cehenneme çevirenler, çevirtenler ve de çevrilmesini seyredenler" ise, "hiç olmazsa" koca bir sezon "içerde/dışarıda müthiş mücadeleler veren" ve de "yüz akı ile çıkan" kadın sporcularım??zdan utansın!..
Soruyorum; "3 Başkan da kadın olsaydı", bu rezil tabloları seyreder miydik?..